English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Français → Turc / Ama

Ama traduction Turc

968,432 traduction parallèle
Tu vois?
- Ama artık ormanda değiliz.
Je pensais la même chose, mais c'est faux.
Bunu düşünürdüm, ama öyle değil.
C'est rien, on a juste affaire à un bébé têtu qui ne veut pas se mettre en place.
Ne oluyor? Her şey tamam tatlım, ama burada sadece inatçı küçük bir bebek var
J'ai un cadeau pour toi ici, mais c'est seulement pour les personnes nées.
Burada senin için bir hediye aldım. Ama sadece doğan insanlar içindir.
J'ignore pourquoi ça m'affecte, mais c'est le cas.
Bunun bana neden geldiğini bilmiyorum, ama öyle.
Mais on s'est déjà mis d'accord sur les spécifications.
Ama biz üzerinde anlaştığımız spekleri yaptık bile.
C'est gentil de nous remercier, mais c'est votre réussite.
Bize pay çıkarmanız çok nazikçe ama bu sizin başarınız.
Mais le film vient de devenir intéressant.
Ama film bir anda daha güzel oldu.
Monsieur, désolé mais je ne comprends pas.
Efendim kusura bakmayın ama anlamıyorum.
Merci, mais le truc c'est que je serai absente quelques mois et je ne sais pas ce que va en penser Sheldon.
Teşekkürler ama sorun şu ki birkaç aylığına burada olmayacağım. Sheldon bu konuda ne düşünür bilmiyorum.
C'est un adulte, il peut s'occuper de lui tout seul.
Hadi ama. Yetişkin bir erkek. Kendi başının çaresine bakar.
Elle pourrait disparaître, mais certainement pas nettoyer quoi que ce soit.
Ortadan kaybolabilir ama kesinlikle hiçbir şey temizlemez.
Tu vas pas le croire, l'armée confisque notre projet.
İnanmayacaksın ama ordu projemize el koydu.
Après tu seras toute excitée et je suis pas d'humeur.
Sonra canın seks yapmak isteyecek ama hiç havamda değilim.
Je suis heureux, mais c'est pas comme si j'y étais pour beaucoup.
O konuda mutluyum ama ben fazla bir şey yapmadım ki.
Non, j'ai poussé et poussé mais en vain.
Yok, oturdum ve oturdum ama bir faydası olmadı.
C'est gentil, mais... tu te débrouillais très bien tout seul.
Çok tatlısın ama tek başına gayet iyi yaşarsın.
Je le croyais aussi, mais j'ai réalisé que je suis complètement dépendant de toi.
Onu da düşündüm. Ama tamamen sana bağımlı olduğumun farkına vardım.
Quoique, grâce à ton petit-déjeuner riche en fibres, je suis sûr que ça va me quitter aussi.
Yüksek lifli kahvaltı için teşekkürler ama onun da beni terk edeceğine eminim.
Et malgré ça, tu as porté son enfant.
Ama sen yine de ondan çocuk yaptın.
Je sais, mais si Sheldon...
- Biliyorum ama ya Sheldon... - Tamam, beni dinle.
Oui, mais vous me manquez, les gars.
Heyecanlıyım ama sizi özleyeceğim.
Allez, Sheldon,
Hadi ama Sheldon.
Non, mais cette liste semblait un peu mince.
Hayır, ama liste kabarık görünsün istedim.
Je ne sais pas si tu te rends compte, mais chaque fois que tu es entre deux projets tu as tendance à manquer d'assurance.
Bunun farkında mısın bilmiyorum ama ne zaman projeler arasında olsan biraz güvensiz oluyorsun.
J'aime quand tu es affectueux, mais là ce n'est pas très sain.
Sevgi göstermene bayılıyorum ama bu sevgi iyi bir yerden gelmiyor.
Excuse-moi, mais t'as fait quoi quand la FDA a arrêté ton projet, alors que tu travaillais sur ce médicament anti-allergie depuis 2 ans?
Kusura bakma ama üzerine iki yıl çalıştığın alerji ilacı projesi denetleme kurumunca iptal edildiğinde ne yaptın?
Non, mais toi oui, donc je t'ai pris ceci comme cadeau.
Hayır, ama sen gidiyorsun. Bunu sana hediye olarak aldım.
J'ai pas hâte, mais c'est une superbe opportunité et tu dois la prendre.
Gideceğin günü iple çekmiyorum ama bu müthiş bir fırsat ve değerlendirmen gerek.
Je sais que c'est pas ton anniversaire, mais si tu es intéressée..
Bugün doğum günün olmadığını biliyorum ama istersen...
Je veux le faire, mais je crois pas pouvoir.
İstiyorum ama bırakabileceğimi sanmıyorum.
J'ignore à quoi ils ressemblent, mais oui.
Nasıl göründüklerini bilmiyorum ama elbette atarım.
Enfin, pas moi, j'ai une femme et une fille, mais lui a le temps de poster des photos de lui se brossant les dents sur Insta.
Yani ben değil, benim karım ve bir çocuğum var. Ama bu, diş ipini kullandığı videoyu İnstagrama koyan kişi yardım edebilir.
Je n'arrive pas à croire que Leonard ait parlé du Toblerone mais pas de ça.
- Hayır. Leonard'a inanamıyorum. Toblerone'dan bahsetti ama bu kısmı atlamış.
Sérieusement, c'est Sheldon.
Hadi ama o, Sheldon.
Oui, mais tu rentres dans trois mois.
- Evet ama sen üç ay sonra geri döneceksin.
C'est peut-être le New Jersey qui parle, mais cette garce de Nowitzki doit disparaitre.
Belki New Jersey'den bahsedebilirsiniz ama bu Nowitzki'nin ortadan kaybolması gerekiyor.
Oui, mais l'une d'eux est une grande nageuse olympique blonde.
Evet ama bu bilim insanlarından birisi uzun, sarışın bir Olimpik yüzücü.
Le look n'importe pas pour Sheldon.
Hadi ama. Sheldon için görünüş önemli değildir.
Sans vouloir t'offenser, Stuart, elle est docteur.
Alınma ama Stuart, kadın bir doktor.
J'avais peur, mais j'ai fait comme si j'étais dans une grande baignoire.
Korkmuştum ama kendime bunun sadece büyük bir küvet olduğunu söyledim.
J'essayais d'échapper à une abeille, mais ça compte.
Yani bir arıdan saklanıyordum ama yine de sayılır.
Corrigez-moi si je me trompe, mais ce n'est pas ce qu'on devait empêcher?
Pekala, yanlışsam düzelt beni ama bu tam olarak olmasını engellememiz gereken şey değil miydi?
Hey, désolé de gâcher la fête, mais Amy dit que je suis fatigué et que je dois aller me coucher.
Partiyi bitirmekten nefret ediyorum ama Amy artık yorulduğumu ve yatmam gerektiğini söylüyor.
Ok, je sais que t'as pas beaucoup d'expérience avec les femmes, mais Ramona a l'air d'être intéressée romantiquement par toi.
Pekala, kadınlar hakkında fazla deneyimin olmadığını biliyorum ama Ramona, sana karşı romantik bir ilgi duyuyor gibi.
C'est peut-être vrai, mais Dr. Nowitzki est juste une amie.
Bu doğru olabilir ama Dr. Nowitzki, sadece bir arkadaşım.
Écoute, Penny. J'apprécie ton intérêt, mais je ne pense pas que ce soit ça.
- Penny, endişeni takdir ediyorum ama olanların, böyle bir şey olduğunu sanmıyorum.
J'ai pris une pastille pour la gorge, mais c'est limite entre sucer et manger.
Bir öksürük pastili aldım ama bu gerçekten emmek ile yemek arasında bir şeydi.
Et comme moi, elle comprend le design du milieu du siècle, mais ça lui ai passé.
Sonunu bana söyleme ama bence o suçsuz.
Mais tiens cette jambe.
Ama sadece o bacağı tutmayı unutma.
Arrête.
Hadi ama bak, o senin yerinde olsaydı New Jersey'e giden ilk trene çoktan binmişti.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]