Translate.vc / Français → Turc / Amelie
Amelie traduction Turc
158 traduction parallèle
Il comprendra, Amélie, il ne me renverra pas.
Durumu anlayacaktır Amelie, beni işten atmaz.
Amélie, je ne te demande pas de l'aimer, mais quand j'ai fait faillite à Paris, qui a payé mes dettes?
Amelie, senden onu sevmeni istemiyorum... ama Paris'te iflas ettiğim zaman, borcumun tamamını kim ödedi?
Amélie, ne t'énerve pas.
Amelie, kızma lütfen.
Amélie, ne cherchons pas davantage d'ennuis.
Amelie, başımızı daha fazla derde sokmayalım.
Pauvre Isabelle et pauvre Amélie aussi.
Zavallı Isabelle, zavallı Amelie.
- Amélie!
- Amelie!
Amélie, je ne comprends pas.
Amelie, hiçbir şey anlamıyorum.
Amélie, où a-t-on trouvé une dinde?
Amelie, nereden çıktı bu hindi?
Amélie!
Amelie!
Amélie a préparé ta chambre.
Amelie odanı hazırladı.
- Amélie, Isabelle, André et Paul.
- Amelie, Isabelle. Andre ve Paul geldi.
Bonsoir, Amélie.
İyi akşamlar Amelie.
Bonne nuit, Amélie.
İyi geceler Amelie.
Cette nuit, à une heure du matin, une habitante du hameau Les Gourdiflots, Mme Amélie Poulangeard qui ressentait une envie pressante...
Dün gece saat 1'de Gourdiflots sakinlerinden Amelie Poulangeard... acil bir ihtiyaç hissetti ve dışarı çıktı.
A cause d'Amélie.
Amelie'nin yüzünden.
La nuit, ça m'a tracassé... j'en ai parlé à Amélie.
O gece çok üzgündüm... ve Amelie'ye anlattım.
Lorraine McCarthy, Betty Case, Irene Martin, Amelia Nugent, Elizabeth Phelps,
ve Lorraine McCarthy, ve Betty Case, ve Irene Martin, ve Amelie Nugent ve Elizabeth Phelps, ve Lucille Upton ve Esther Voght'u da boğdum.
Neuf mois plus tard, naissait Amélie Poulain.
Dokuz ay sonra Amelie Poulain doğdu.
Le père d'Amélie, ancien médecin militaire, travaille aux établissements thermaux d'Enghien-les-Bains.
Eski bir askeri doktor olan Amelie'nin babası suyla tedavi merkezinde çalışıyor.
La mère d'Amélie, Amandine Fouet, institutrice originaire de Gueugnon, a toujours été d'une nature instable et nerveuse.
Gueugnon'da öğretmenlik yapan Amelie'nin annesi, Amandine Fouet her zaman biraz sinirli biri olmuştur.
A cause de cette maladie fictive, la petite Amélie ne va pas à l'école.
Bu yalancı hastalık yüzünden Amelie okula gitmedi.
Privée du contact des autres enfants, ballottée entre la fébrilité de sa mère et la distance glaciale de son père, Amélie n'a de refuge que dans le monde qu'elle invente.
Diğer çocuklarla oynamayan ve sinirli annesiyle, babasının mesafeli davranışları arasında kalan Amelie, kendi yarattığı dünyasına çekiliyordu.
Le seul ami d'Amélie s'appelle "Le cachalot".
Amelie'nin tek arkadaşı var, adı Kaşalot.
Les tentatives de suicide du Cachalot ne faisant qu'augmenter le stress maternel, une décision est prise.
Kaşalot'nun intihar girişimleri, Amelie'nin annesini iyice sinirli yaptı. Ve bir karar alındı.
Pour consoler Amélie, sa mère lui fait cadeau d'un instamatic Kodak d'occasion.
Amelie'yi teselli etmek için annesi ona ikinci el bir fotoğraf makinesi aldı.
Un voisin profite de la naïveté d'Amélie, pour lui faire croire que son appareil a un défaut :
! Komşulardan biri Amelie'nin saflığını kullanarak makinesinin kazalara sebep olduğunu söyledi.
Comme elle a pris des clichés tout l'après-midi, un doute affreux l'assaille le soir venu. Elle s'effondre devant la télé, accablée par la responsabilité d'un gigantesque incendie, de deux déraillements, et du crash d'un Boing 747.
Bütün gün fotoğraf çektiği için Amelie dehşete kapılmış bir şekilde televizyonun önünde oturup büyük bir yangından iki tren kazasından ve bir uçak kazasından kendisini sorumlu tuttu.
Comme chaque année, Amandine Fouet emmène sa fille brûler un cierge à Notre Dame, afin que le ciel lui envoie un petitfrère.
Her yıl Amelie küçük bir kardeşi olması için kilisede mum yakıyordu.
Après la mort de sa mère, Amélie se retrouve en tête à tête avec son père.
Annesinin ölümünden sonra Amelie, babasıyla başbaşa kaldı.
Le monde extérieur paraît si mort qu'Amélie préfère rêver sa vie en attendant d'avoir l'âge de partir.
Dış dünya o kadar sıkıcı görünüyordu ki Amelie evden ayrılma yaşı gelinceye kadar hayal dünyasına dalmayı tercih etti.
Cinq ans plus tard, Amélie est serveuse dans un café restaurant de Montmartre, les Deux Moulins.
5 yıl sonra Amelie, Monmartre'daki bir kafede garsonluk yapıyordu. Çift Değirmen Kafesi.
Nous sommes le 29 août, dans 48 heures le destin d'Amélie Poulain va basculer.
29 Ağustos'dayız 48 saat içinde, Amelie Poulain'in kaderi değişecek.
Voilà Gina, la collègue d'Amélie.
İşte Gina, Amelie'nin iş arkadaşı.
C'est Amélie qui garde son chat "Rodrigue" quand elle part en voyage. Philomène aime le bruit du bol d'eau, sur le carrelage.
Philomene yolculuğa çıktığı zaman kedisi Rodrigue'ye Amelie bakar.
Souvent, le weekend, Amélie prend le train gare du Nord, pour aller rendre visite à son père.
Hafta sonları Amelie, genellikle Doğu Garından trene binerek babasını ziyarete gider.
Parfois, le vendredi soir, Amélie va au cinéma.
Artık. Bazen Cuma akşamları Amelie sinemaya gider.
Amélie n'a pas d'homme dans sa vie.
Amelie'nin erkek arkadaşı yok.
Amélie continue à se réfugier dans la solitude.
Amelie hala yalnızlıklara kaçıyor.
C'est alors que survient l'événement qui va bouleverser la vie d'Amélie Poulain.
Amelie Poulain'in hayatını sarsacak olay gerçekleşecek.
Seul le premier homme à avoir pénétré l'intérieur du tombeau de Toutânkhamon, pourrait comprendre l'émotion d'Amélie, tandis qu'elle découvre cette cachette au trésor, qu'un petit garçon a pris soin d'enfouir il y a une quarantaine d'années.
Sadece Tutankamon'un mezarına ilk giren kişi Amelie'nin, küçük bir çocuğun 40 yıl kadar önce sakladığı bu hazineyi bulduğunda yaşadığı heyecanı anlayabilir.
Le 31 août à 4h du matin, une idée lumineuse frappe soudain Amélie.
31 Ağustos, sabah dörtte Amelie'nin aklına çok parlak bir fikir geldi.
Ah, bonjour l'Amélie-mélo!
Merhaba Amelie-Melo!
C'estvrai que Lucien n'est peut-être pas un génie, mais Amélie l'aime bien.
Lucien'in bir dahi olmadığı doğru ama Amelie onu çok sever.
A l'âge où Amélie était privée du contact des autres enfants, le petit Nino, lui, s'en serait bien passé.
Amelie küçükken çocuklarla oynayamazken, Nino'nun da pek şansı yoktu.
Amélie Poulain. Je suis serveuse au...
Amelie Poulain, bir kafede garsonluk yapıyorum.
Amélie a soudain le sentiment étrange d'être en harmonie totale avec elle même.
Amelie birden kendini muhteşem bir armoninin içinde hissetti.
Amélie Poulain, que l'on surnommait aussi la Marraine des laissés-pour-compte, ou la Madone des mal-aimés, succombe à son extrême fatigue.
Amelie Poulain terkedilmişlerin anası ya da kimsesizlerin Meryem Anası yorgunluğuna yenik düşüp öldü.
A vingt-trois ans à peine, Amélie Poulain, exengue, laissait sa courte existence s'étioler dans les remous du mal de vivre universel.
Daha 23'ünde olan Amelie Poulain kısacık hayatının ve yorgun vücudunun evrensel acının girdaplarında tükenmesine izin vermişti.
Amélie.
Amelie.
Amélie a six ans.
Amelie 6 yaşında.
Quelques jours plus tard, réalisant que le voisin s'est moqué d'elle, Amélie décide de se venger.
Bir kaç gün sonra komşusunun onunla dalga geçtiğini anlayınca Amélie intikam almaya karar verdi.