Translate.vc / Français → Turc / Attitude
Attitude traduction Turc
3,642 traduction parallèle
Ouais, il a eu une mauvaise attitude, il se sentait comme un con.
Hali tavrı hiç hoş değildi, dolandırıcıya benziyordu.
Je veux vraiment... que vous lui fassiez comprendre que son attitude est intolérable.
Gerçekten ona bir daha bu tarz davranışlara izin vermeyeceğimizi göstermen gerekiyor.
L'amour n'a aucun sens. Tout comme l'attitude de Blair.
Aşk mantıklı değildir ki ve Blair'in şu anki davranışları da.
- C'est ton attitude.
- Tavırlarını sevmiyorum diyelim.
Ton attitude est pourrie.
Tavırların iğrenç.
Ton attitude se transforme en comportement sociopathe.
Bazı davranışların düpedüz sosyopatik.
Cela n'a jamais été diagnostiqué et mon attitude est un appel à l'aide.
Yıllarca teşhis konulmadığı için bu bir yardım çığlığı.
Tu vas gâcher le plaisir pour tout le monde avec ton attitude.
Böyle yapmaya devam edersen herkesin eğlencesini mahvedeceksin.
Est-ce qu'on a pas retenu cette leçon par l'attitude ahurissante et stupide de Faye ce soir?
Faye'in bu akşamki aptalca davranışlarından bunu öğrenmedik mi?
Il m'a vraiment aidé à me concentrer sur mes objectifs, mon attitude.
Hedeflerime ulaşmama ve tavırlarımı geliştirmeme yardım etti.
Là. Ça c'est une attitude
İşte, işte böyle olmalısın.
Avec une mauvaise attitude.
Ve de kaba.
C'est l'attitude Becky.
İşte bu kaba tavırlarından bahsediyorum, Becky.
Ce n'est pa une bonne attitude, Quinn.
Şu yapamam tavrın yok mu, Quinn.
elle déteste ton attitude.
- Tavrından hoşlanmıyor.
Si tu les mènes jusqu'à la terre promise Tu vas devoir avoir une meilleure attitude Mais, Will, ils sont prêts.
Çocukları hayallerine doğru götüreceksen, senin de tutumunu değiştirmen gerekiyor.
Peux-tu arranger ton attitude?
Bu tavırları bırakır mısın artık?
C'est vraiment une attitude de merde.
Bu çok, çok amcıkça bir davranış.
Non, pas sympa. Je suis vraiment désolé, mon attitude t'a causé de la peine et une crise d'asthme.
Kate, seni o şekilde üzdüğüm ve astım krizi geçirttiğim için çok özür dilerim, tamam mı?
Oh, vous avez une attitude très progressiste envers les activités extraconjugales de votre mari.
Kocanızın evlilik dışı davranışları konusunda mezhebiniz oldukça genişmiş anlaşılan.
Tout le monde a une attitude différente quand il s'agit de sexe.
Konu seks olunca herkesin tavrı farklı oluyor.
Vous pouvez laisser tomber votre sale attitude, tout d'abord.
Birincisi bu lanet olası tutumunuzu değiştirmeniz gerekiyor.
Désolée, mais vous êtes celle à la sale attitude.
- Görünen o ki tutumunu değiştiren kişi sizsiniz.
Bonne attitude.
Harikasın.
J'en ai assez de ton attitude.
Bu tavırların canıma yetti.
Si tu as la bonne attitude, tu peux tout faire et aller ou tu veux.
Eğer doğru davranıyorsan... her şeyi yapabilirsin ve her yere girebilirsin.
Wow, Joe, merci beaucoup d'avoir une attitude dynamique dans mes rendez-vous amoureux, Mais, uh, montre moi juste ces putains de meubles.
Kişisel cinsel hayatımda faal bir tutum içinde olduğun için çok sağ ol, ama bana şu dolapları göster artık.
Je comprends qu'il faut avoir une attitude pragmatique.
Pragmatik bir yaklaşım izlememiz gerektiğinin de farkındayım.
Peut-être, à un moment, j'appréciais le côté distingué de Julianne, son attitude féminine, comparé à Joan Jett ici présente, mais ça ne veut pas dire que j'ai des sentiments pour elle.
Belki bazı açılardan bakarsak Julianne'nin kibarlığını ve buradaki Joan Jett'le kıyaslarsak ortaya çıkan kadınsı tarafını beğeniyor olabilirim ama bu ona karşı hislerim var demek değil.
Je n'aime pas votre attitude, Agent Moretti.
Tavrınız hiç hoş değil, Ajan Moretti.
J'en ai vraiment marre de ta mauvaise attitude, Vogler.
Kötü davranışlarından sıkıldım, Vogler.
Je peux pas supporter cette attitude passive-agressive.
Pasif-agresif olaylara katlanacak durumda değilim.
Faut positiver. Avoir une attitude positive.
Olumlu düşünme tavrı.
Son attitude flippante
Garip davranışları var.
Etant donné votre attitude, J'aimerai bien voir combien vous les utilisez bien.
O dersleri sana nasıl uygulatacağımı görmeni isterdim.
Votre attitude s'est améliorée, et ça me plaît.
Tavırların kesinlikle iyileşti, bunu sevdim.
À peine arrivé, Jose m'a sauté à la gorge à propos de ma consommation, mon attitude, tout.
Buraya gelir gelmez, Jose içmeme, tavrıma, her şeyime karışmaya başlamıştı.
Je ne suis pas en colère pour les résultats que nous avons obtenu, mais vous êtes passée au dessus de moi et je considère votre attitude comme condescendante, dédaigneuse et opaque.
Elde ettiğimiz başarıdan memnun olmadım değil,..... ama bana karşı küçümseyen, saygısız ve ketum davrandığını düşünüyorum.
Il n'a pas envie de parler, alors... Ecoute, Shea est bon, mais il a des problèmes d'attitude.
konuşmak istemiyosun, o zaman... bak, Shea iyi, fakat onun bi davranış sorunu var.
J'aurai besoin que vous arrangiez votre attitude.
hareketlerine çeki düzen vermem gerekiyor.
Apportez un stylo et une attitude positive.
Konferans odası! Kalem ve iyi davranışlarla gelin.
Je vois que le sergent a une nouvelle attitude.
Matkap Çavuş Sutton'ın yeni garip davranışlar gerçekleştirdiğini görüyorum.
Avant d'être dans cette attitude de "Zen" merdique, tu savais comment jouer salement, tu sais.
Bu Zen bokunda bulunmadan önce kirli oyun oynamayı sen de bilirdin.
C'est le cas. Je pense qu'il se sert juste de mon nom pour pousser les gens à prendre une attitude plus agressive vis à vis de l'Iran.
İran'a karşı sert davranmaya halkı inandırmak için adımı kullanıyor.
Son attitude craint.
- Tutumu çok kötü.
L'attitude... Vous le sentez, tous?
- Güç hepimizin üzerine geliyor değil mi?
Tout cet effort a un air d'arts très libérales, une attitude très libérale des arts nous voulions attirer les meilleurs que j'ai vu dans ces autres domaines ce domaine.
Hepimiz bu çabalara bir sosyal bilimler havası kattık. Bu tavırla başka alanlarda gördüğümüz en iyi şeyleri bu alana çekmek istedik.
Avec une attitude comme ça, je ne serais pas son amie.
Böyle tavırları olan birisiyle ben de arkadaş olmazdım.
Voila l'attitude.
İşte ruh bu.
Mais ton attitude ne doit pas affecter ton travail.
Tek umursadığım davranışlarının işini nasıl etkilediği.
un éclat supplémentaire à ta "garce attitude" du jour.
Bugün senin kahpeliğinde fazladan bir parıldama var.