Translate.vc / Français → Turc / Bandit
Bandit traduction Turc
958 traduction parallèle
Les auteurs de'L'Ennemi Public ont voulu décrire un milieu qui existe aujourd'hui dans la société américaine et non glorifier le bandit ou le criminel.
'T HE PUBLIC ENEMY'NIN'YAZARLARI GANGSTERLIGI YA DA SUÇU... YÜCELTMEYI DEGIL, GÜNÜMÜZ AMERIKA'SININ... BAZI SOSYAL KESIMLERINDE VAR OLAN ORTAMI...
Aujourd'hui gosse des rues, demain ennemi des travailleurs, bandit!
Sokak çocuğu bugün, emek düşmanı ve yarın haydut!
Bandit de grand chemin...!
Kringelein, ihtiyar soyguncu. Sizinle oyun oynanmaz.
Demander à ce bandit une telle faveur après ce qu'il vous a fait...
- Sana savurduğu tehditlerden sonra bu hayduttan nasıl olur da bir ricada bulunabilirsin anlamıyorum.
- C'est le repère de ce bandit?
- Haydutların yeri burası mı?
Le bandit?
Haydut olan?
Vous avez affaire à un bandit international.
Tehlikeli uluslararası bir dolandırıcıyla uğraşıyorsunuz.
Lui, ce n'est pas un bandit.
Bu seviyedeki tek kişi.
Vous n'êtes qu'un fonctionnaire corrompu, un bandit.
Ucuz birisin, dolandırıcı aşağılık herifin tekisin.
La loi nous interdit de poursuivre un bandit dans un autre Etat.
Kanun eyalet dışı takibi yasaklıyor.
Tu le sais, bandit à la petite semaine!
Neden bahsettiğini biliyorsun, seni ucuz kabadayı.
Un bandit armé ne nous donnera pas d'ordres.
Hiçbir çete bize emir veremez.
Jesse était un hors-la-Ioi, un bandit, un criminel.
Jesse bir kanun kaçağıydı. Bir haydut. Bir suçlu.
François, ce n'est pas un bandit.
François kötü biri değil!
Comme d'habitude, écrivez un bandit bloquant une loi d'aide publique, affamant le peuple.
Her zamanki seyler. Suçlari, tasariyi geciktirmesi... insanlari aç birakmasi... Joe!
Ils donnent envie d'être marin ou bandit de grand chemin
# Adamı denize ya da soygunculuğa iter #
Pour que toi et... ce bandit m'aliéniez la sympathie publique?
Senin ve bu hırsızın eyalet halkının bana olan sevgisini elimden almanız için mi?
Vous êtes Roy Earle, le bandit!
Sen Roy Earle'sün. Şu haydut!
Quand nous devenons trop guindés et compliqués pour être patriotes... un bandit croit pouvoir tout se permettre!
Her zaman bu şekilde oluyor. Ne zaman kendini beğenmiş, şovenlik için entellektüel bir hale gelsek cani bir ulus bizi çocuk oyuncağı gibi görür, hakkımızdan gelmeye hazırlanır.
Vous verrez que ce bandit aura l'audace de me l'envoyer!
Sahtekârın gönderme cüretini göstereceğine eminim.
On ne sera pas regardants, même pour un bandit...
Çocuklar bir sığır hırsızı için bile olsa birkaç çiçeği çok görmez.
Est-ce vrai que si ce bandit parle, vous allez tous... etre arrêtés et tués.
Eğer bu domuz konuşursa sen ve diğerleri... Yakalanıp öldürülecek.
Dommage que Schmidt ne puisse plus espérer. Bandit!
- Schmidt'in bekleyememesi çok üzücü.
Le terme de bandit est plus imagé qu'exact en ce qui me concerne.
Benim için mafya demeniz ilginç, ama doğru değil.
Avec ces gosses-là, tu n'es pas un vrai bandit.
Çünkü böyle iki çocuğu olan hiç kimse haydut olamaz.
Ce ne sont pas des enfants de bandit.
Hiçbir haydut onları böyle sevimli yetiştiremez.
J'ai beau être un bandit, avec toi, je suis sincère.
Dünyanın hırsızı olabilirim, ama sana karşı her zaman samimiydim.
Bandit sacrilège!
Seni adi, günahkâr hırsız!
- Il m'a traité de bandit.
Adam bana adi, günahkâr hırsız dedi, beni kavradı.
Les gars, M. Latham offre une récompense... 100 dollars pour chaque bandit, mort ou vif.
Çocuklar, Bay Latham bu adamlar için ödül koydu. Adamları yakalayacak olursanız her birinize 100 dolar verecekmiş.
Chaque fois qu'on vole une station, on dit que c'est Bowie le Kid, le bandit de Zelton.
Ne zaman dangalağın biri benzin istasyonu soysa manşetlerde hep Bebek yüz Bowie, Zelton Haydudu.
C'est la seule identification du bandit de Zelton.
Genç Zelton Haydut'una dair elimizdeki tek kimlik bilgisi bu.
Le bandit au chapeau doré, j'aurais pu l'avoir, mais le train a fait une embardée.
Şu sarı şapkalı haydut tam menzile girmişti. Tren sarsılınca onu ıskaladım. Keşke vurabilseydim.
Aucun bandit ne leur échappe.
Saklanmak işe yaramaz.
T'es pas un bandit, Steve.
- Sen düzenbaz değilsin Steve.
Et puis un gros camion est venu et les a tués tous, sauf un et c'était un bandit, alors j'ai pris mon fusil et je l'ai tué, moi tout seul.
Sonra büyük bir kamyon geldi ve biri dışında hepsini öldürdü. Ve o adam hayduttu. Böyle olunca silahımı çektim ve onu bir başıma öldürdüm.
Je vais te tuer, bandit.
Hırsız falan yok. Seni öldüreceğim, serseri.
Le bandit Tajomaru : Toshiro MIFUNE
Toshiro Mifune
Oui, Ie célèbre bandit dont tout le monde parle.
Evet, herkesin dilinde, kötülüğü ile ün salmış haydut
Après avoir violé ma femme, le bandit voulut la consoler.
Haydut karıma tecavüz ettikten sonra, onu teselli etmeye çalıştı.
Le bandit parlait avec astuce :
Haydut sevimli davranıyordu.
Le bandit lui même frissonna en les entendant.
Bu sözler üzerine haydutun bile rengi soldu.
Pour ses mots, j'étais prêt à pardonner ses crimes au bandit.
Yalnızca bu sözleri için onun suçunu bağışlamaya hazırdı.
Ce bandit, cette femme, cet homme et toi aussi!
Haydut, kadın, adam ve sen!
- Vous devriez avoir honte de les regarder... espèce de petit bandit de pacotille.
Ve çocuklar... Yüzlerine bakmaya utanmalısın. Seni ürkek haydut.
Et que des miliciens ont voulu pendre un bandit.
Kendini yasanın yerine koyan serseriler silahşorun tekini asmaya çalışmıştı.
Père Lonergan, ce yankee est un bandit de quelle espèce?
- Peder, bu Yanki ne biçim bir serseri sahtekar?
Je ne gagne pas ma vie comme bandit.
Hayatımı silah kullanarak kazanmıyorum.
Je l'ai offerte à mon chauffeur. Le bandit gras à l'avant.
Eski şoförüme, önde oturan şu şişko hayduda verdim onu.
Espèce de sale bandit obèse! C'est moi qui te l'avais offerte!
Seni şişko haydut, arabayı sana ben vermiştim zaten.
Je n'ai pas pour fils un bandit pourchassé par la Police.
- Benim polislerden kaçan... -... eşkiya bir oğlum yok.