Translate.vc / Français → Turc / Bones
Bones traduction Turc
2,072 traduction parallèle
- Bones, ton bras. - Quoi?
Bones, kolun...
Bones! Doucement.
Bones, sakin.
- Tactiques du FBI, Bones. Merci.
FBI taktikleri Bones.
La nature humaine, Bones.
İnsan doğası, Bones.
C'est la voiture de Bond, Bones!
Bu Bond'un arabası, Bones!
- Non, non.
Hayır, hayır, Bones.
Bones, la voiture a de la graisse, c'est tout.
Bir arabada benzin vardır. Bu, benzin.
- Merci, Bones.
- Teşekkürler, Bones.
Vous pouvez attendre dans l'entrée, Dr Brennan. Ça va, Bones.
Lobide bekleyebilirsiniz, Dr. Brennan.
Oui, Bones. On le sait.
Haklısın Bones, biliyoruz.
Bones, ça va, d'accord?
- Hayır, Bones, ben iyiyim.
On a affaire à la CIA, ici, Bones.
Burada CIA'le uğraşıyoruz, Bones.
Merci, Bones.
Teşekkürler, Bones.
Bones, c'est le directeur adjoint de la CIA.
Bones, adam CIA'de müdür yardımcısı.
Tu sais, Bones... je suis content... qu'on n'ait pas de secrets entre nous.
Biliyor musun, Bones aramızda hiç sır olmamasından çok memnunum.
Tu peux enlever ta main, Bones.
Elini çekebilirsin, Bones.
C'est mon pote Bones.
Arayan arkadaşım, Bones. Zavallı adi herifin biridir.
C'est une belle journée.
Hadi ama. Güzel bir gün, Bones.
Quand j'étais jeune, Bones, je rêvais d'être clochard.
Biliyor musun Bones, çocukken hep bir hayta olmak isterdim.
- Oui, c'est ce sur quoi j'ai atterri.
Ben de bu sonuca vardım, Bones.
- Un instant, Bones.
Bekle, Bones.
- J'enverrai Clark surveiller. - Bones, pause.
Denetlemesi için Clark'ı göndereceğim.
Un instant.
Bones, bir saniye.
Qu'est-ce... une sorte de truc amish, Bones?
Bu da ne? Amishlere ait bir şey mi, Bones?
Bones.
Bones!
Hé, Bones. Tu as rencontré Perry...
Bones, Perry'le tanışmıştın.
Bones, ça, c'est bizarre.
Bones, bu tuhaf işte!
Ce n'est pas un crime, Bones.
Federal bir suç değil, Bones.
Écoute.
Dinle, Bones.
Bones, je te revois à la voiture dans cinq minutes.
Beş dakika içinde arabada buluşalım, olur mu?
- Ça prend un village, Bones.
Köy lazım, Bones.
Il utilisait probablement la marchandise pour doubler son plaisir, hein?
Muhtemelen eğlencenin dozunu artırmak için buradaki ürünlerden bazılarını kullanmıştır, değil mi Bones?
C'est une bonne réponse, Bones.
Güzel cevap, Bones.
Bones, je ne suis pas confortable avec les questions que tu poses.
Bones, sorduğun sorular beni rahatsız ediyor.
Écoute, Bones, c'est une histoire de parentage très compliquée.
Dinle, Bones. Burada şimdi aynı cinsiyetteki ebeveyn olayına filan gireceksin.
C'est Directeur Adjoint Hacker, Bones.
Müdür yardımcısı Hacker, Bones.
C'est moi qui dois lui faire des rapports, Bones.
Bu durumu rapor etmesi gereken adam ben olurum, Bones.
Oui. Bones cherche des indices dans le vieux bonhomme.
Evet, Bones ipucu bulmak için ihtiyarı inceliyor.
Mais Bones, la seule chose que les gens normaux apprennent... en allant à un musée, c'est comment dormir debout.
Normal insanların müzeye gidip öğrenecekleri tek şey ayakta nasıl uyunacağıdır.
Bones, le tueur du Dr Kaswell est libre.
Bones, Dr. Kaswell'in katili dışarıda bir yerlerde.
Bones ne se sent pas obligée de faire ou de dire ce qu'elle ne veut pas.
Bones istemediği bir şeyi söylemek veya yapmak için kendini baskı altında hissetmez.
C'est ce qui fait d'elle... Bones.
Bu özellikleri zaten onu Bones yapar.
- Éteins ça, veux-tu, Bones?
Şunu kapatabilecek misin, Bones?
Bones, on n'est pas censés être déjà en bas.
Bones, buraya inmememiz gerekiyordu henüz. Benimle birliktesin, Booth.
C'est le sang de Bones.
İyiyim ben. Bu Bones'un kanı.
Non.
Hayır, hayır, Bones.
Viens, Bones.
Gidelim, Bones.
Bones, on dirait qu'on a trouvé le lubrifiant.
Bones, yağlayıcı maddeyi bulduk sanırım.
- Bones, demande-lui toi-même.
Bones, kendin sorabilirsin.
Tu es géniale, Bones.
Müthiş birisin, Bones.
Tu sais quoi, Bones?
Ne yapıyorsun biliyor musun, Bones?