Translate.vc / Français → Turc / Brandi
Brandi traduction Turc
385 traduction parallèle
Kataoka, j'ai vraiment été surpris lorsque Benkei a brandi son bâton.
Benkei sopasını kaldırdığında şaşırdığımı söylemeliyim.
Je peux boire?
Brandi alabilir miyim? İster misin?
Il a tout découvert et brandi un revolver.
Öğrendi ve silah çekti.
En fait, Boo découpait le journal pour son album. Quand son père est arrivé, il a brandi les ciseaux, les lui a plantés... dans la jambe, les a retirés et a continué à découper le journal.
Sonra anlaşıldı ki Boo karalama defteri için kağıt kesiyormuş... babası gelince makası kaptığı gibi... bacağına saplamış, sonra çıkarıp kağıt kesmeye devam etmiş.
J'ai brandi ma première pancarte dans la rue. Ils sont venus, ils ont tiré.
Sokakta ilk pankartımı kaldırdığımda ateş etmeye başladılar.
Puis son père a brandi sa hache et vous lui avez tiré dessus également.
Sonra baba baltayı size doğru salladı ve onu da vurdunuz.
Non, mais... un peu de cognac...
Hayir. Ama biraz brandi alabilirim.
Du cognac!
Biraz brandi.
Ton grand-père a brandi cette épée contre les Maures à Lépante.
Deden bu kılıcı Lepanto'da Mağriplilere karşı savaşırken kullandı.
Je bois un cognac tous les soirs à la même heure.
Bana her zaman brandi getirilir her akşam tam aynı saatte
Ce cognac, c'est une habitude?
Şu brandi konusu. Nedir o? O her zamanki bir şey mi?
Vous l'avez servi et il était là?
Evet, efendim. Dün gece ona brandi götürdüğünde de o orada mıydı?
Parfois, oncle Otto venait boire un cognac.
Ya da Otto amcamla kanepede oturur brandi içerdi.
Alors, j'ai brandi la menace de... J'allais dire "mon meilleur élément".
Bu yüzden onun üzerine en gözde adamımı gönderdim.
Mais je sais que c'est Brandi Brandt, née en 1968.
fakat şuna kesin eminim ki bu, Brandi Brandt!
Excusez-moi, mademoiselle. Vous êtes Brandi Brandt, Miss Octobre 1987? Mais oui.
Şeyy, bayan, afedersiniz siz, 1987 Ekim Güzeli Brandi Brandt'sınız değil mi?
Tu as vraiment ce numéro de Playboy?
Sende, gerçekten Brandi'nin olduğu Playboy sayısı var mı?
On va voir Brandi!
Yaşasın, Brandi'yi göreceğiz! Brandi'yi göreceğiz!
Je m'en moque, car j'ai récupéré mes bébés. Regarde, Brandi Brandt.
Umursamıyorum, çünkü, yavrularımı geri aldım!
Elle n'est pas magnifique?
Brandi Brandt! Harika, değil mi?
C'est les gardes gardiens du juge Brandi.
Hâkim Brandi'nin koruma melekleri.
Elle s appelle Brandi.
Adı Brandi.
Maintenant que je veux donner, Brandi est pas partante.
Şimdi yapmak istiyorum, ama Brandi razı değil.
La mθre de Brandi dit que t es mignon!
Brandi'nin annesi seni yakışıklı buluyormuş!
Quitte pas, j'ai Brandi sur l'autre ligne, okay?
Evet. Bekle, diğer hatta Brandi'yle konuşuyorum.
Il t'a dit qu'il voulait habiter avec Brandi?
Sana Brandi'yle yaşamak istediğini söyledi mi? Evet.
Je t ai vu sortir de chez Brandi vers 2 heures du matin.
Her neyse sabah 2'de seni Brandi'nin evinin civarında gördüm. Dinle.
Brandi, calme-toi et rentre chez toi.
Brandi, sakinleşmeni ve eve gitmeni istiyorum.
BRANDI LE REJOIGNIT AU COLLEGE SPELMAN.
BRANDI DE YAKINDAKİ SPELMAN KOLEJİ'NDEYDİ.
D'abord il voulait tuer son fils... avec un sabre. Dieu lui a commandé de le faire. Mais dès qu'il a brandi le sabre,
İbrahim, oğlunu kesmek niyetiyle bıçağını kaldırır, kesin ve öldürücü darbeyi vurmak üzeredir, oğul bıçağın tam ağzındayken, bir melek kucağında bir koyun ile gelir ve der ki :
Puis, tout d'un coup, un type a brandi une arme.
Sizin gitmediğiniz Jerry için iyi olmuş. - Neden ki?
Brandi
Brandi.
Brandi est là
Brandi yanında.
Brandi Svenning, viens par là.
Brandi Svenning, gel bakalım!
Brandi, il me hait.
Brandi, o benden nefret ediyor.
Brandi t'a plaqué.
Demek Brandi seni terk etti.
- Chez Brandi.
- Brandi'nin evine.
Brandi appartient au passé.
Brandi geçmişte kaldı dostum.
- C'est le jeu du père de Brandi.
- Tanrım! Bu Brandi'nin babasının programı!
On sera innocents et Brandi ne fera pas le jeu.
Kimse bizi suçlamaz, Brandi de programa çıkamaz.
Je passe d'un séjour torride à un débat sur Superman dans l'aire de restauration.
Florida'da Brandi'yle sevişmek yerine yiyecek katında... Superman'in seks hayatını tartışıyorum.
Alors, t'allais demander Brandi en mariage dans un parc d'attractions?
Brandi Svenning'e lunaparkta evlenme teklif edeceğini duydum.
Son père a fait ça pour que tu ne l'emmènes pas en Floride.
Babası programa çıkartacağı için Brandi'yi Florida'ya götüremediğini.
- Brandi l'a largué.
- Brandi onu terk etti.
- Très bien, où est Brandi?
- Pekala, Brandi nerede?
Où est Brandi?
Brandi nerede?
Brandi est promise à un brillant avenir.
Brandi'nin parlak bir geleceği var.
Nous n'avons rien brandi du tout!
Senatöre Pearl Harbor'u hatırlatırım, orada öldüğümüz zaman... Ben senatöre hitap etmedim!
- Du cognac?
Brandi... ne oldu?
Brandi?
Brandi?
Brandi, attends.
Brandi, bekle!