Translate.vc / Français → Turc / Brunch
Brunch traduction Turc
683 traduction parallèle
Le père d'Elsie Mae Adele Brunch Sousé a attrapé un voleur... et il a tenté de lui trancher la gorge avec un couteau grand comme ça!
Elsie Mae Adele Brunch Sousè'nin babası, az önce soyguncu yakaladı. Bu kadar uzun bir bıçakla boğazını kesmeye çalışmışlar.
Il a commencé seul au brunch. Ça a eu raison de lui.
Daha sabahtan kendi başına içmeye başladı, sonu böyle oldu tabii.
Exactement, c'est un brunch.
Evet, geç kahvaltı olacak.
- Pour le brunch.
- Brunch için.
- J'ai préparé un brunch.
- Aşağıda ikimize yemek hazırladım.
Alors, un brunch dimanche?
Pazar günü yemeğe ne dersiniz?
- Et un brunch?
- Bruncha ne dersiniz?
- un brunch?
- Bruncha ne deriz?
Prenons le brunch tous les quatre dans ma suite à l'hôtel.
Dördümüz otelimde buluşup çay içeriz diyordum.
J'ai pensé que ce serait ta réaction et j'ai organisé un brunch dimanche.
Evet, ben de böyle bakacağını anlayıp ikiniz için bir pazar kahvaltısı ayarladım. - Ne?
Pourrais-je vous inviter à un brunch pour vous dire au revoir?
Sana veda edebilir miyim? Bugün beraber yemeğe çıkar mıyız?
Heidi Solomon organise un brunch dimanche.
Pazar günü Heidi Solomon yemek veriyor.
On va arriver en retard pour le brunch.
Brança geç kalacağız.
Nous gâche pas le brunch.
Bu yemeğimizi mahvetmese iyi olur.
- Elle a gardé son chapeau pendant tout le brunch.
- Ve yemek boyunca şapkasını çıkarmadı.
Je ne veux pas vous interrompre, mais mon amie offre un brunch pour le marathon de N.Y.
Bölmek istemem ama Pazar günü bir arkadaşım New York Maraton'u için evinde brunch düzen...
Et le brunch chez Charlie?
Brunch ne olacak?
Et pouvoir bruncher avec mes amis.
Dostlarımla brunch'a gitmek istiyorum.
Le brunch du mardi matin!
Salı günü brunch!
J'ai découvert un repas entre le petit-déjeuner et le brunch.
Kahvaltıyla geç kahvaltı arasında bir öğün daha icat ettim.
Dimanche... à 10 h du matin, elle eu un brunch au bord de la piscine. Elle y est restée toute la journée. Ils ont sa signature partout.
Pazar günü... sabah 10'da havuz kenarında kahvaltı etmiş.
- Prenons le brunch ensemble.
- Yarın branç için buluşalım.
- C'est quoi le brunch?
- Branç nedir?
Il semblait tout savoir sur le brunch.
O branç hakkında çok şey biliyor gibiydi.
Mais il s'est révélé qu'il ne s'intéressait pas au brunch.
Ama aslında brançla ilgilenmiyordu.
Ce brunch est charmant.
Nefis bir brunch.
Qui a prevu un dejeuner apres un brunch?
Kahvaltının arkasına öğlen yemeğini kim planladı?
Il a pris le brunch au champagne. Un plat à 35 dollars!
Şampanyalı kahvaltı etti, biftek ve yumurta. 35 dolar tuttu!
Je voudrais que tu viennes à un brunch.
Yemeğe gelmeni istiyorum.
- Il vous a invité à son brunch?
- Evine yemeğe davet etti mi seni?
Il invite les internes à son brunch à Lake Forest chaque année.
Hekimleri her sene Lake Forest'a götürür.
{ \ pos ( 192,280 ) } Le mec du feuilleton dans le coma... { \ pos ( 192,280 ) } il nous invite à un brunch.
Nereye böyle? Oynadığım dizide komada olan adam var ya? Brunch'a davet etti.
Un brunch ne résoudra rien.
Bir kahvaltı hiçbirşeyi çözmez. Kabul et.
On a inventé le brunch pour ceux qui se lèvent tard.
- "Brunch" a ne demeli? Geç yapılan kahvaltı var da, geç yapılan öğle yemeği yok?
Il faudrait inventer un truc pour ceux qui se couchent tôt.
"Brunch" var, niye "lupper" yok?
Il y a un grand... brunch demain, à la maison de ses parents.
Yarın ailesinin evinde büyük bir brunch var.
Quel délicieux brunch!
Harika bir yemekti, siz ikiniz. Çok tatlısınız.
C'était une bonne idée, un brunch d'anniversaire.
Bir yıldönümü yemeği yaparsak hoşunuza gider diye düşündük.
On sort d'un brunch.
Daha yemekten yeni geldin.
Mais les spots font un tabac et le brunch... rapportera 900 000 $.
Ama yeni reklamlara tepkiler çok iyi. Pazar günkü... ... kahvaltı 900.000 $ getirecek.
Le brunch a rentré 1,1 million. 250 000 de l'assurance.
Kahvaltıdan toplam 1. 1. milyon elde edildi.
Le brunch commence dans cinq minutes, mais serez-vous en mesure de parler?
Beverly Wilshire'daki bağış toplantısına 5 dakika var! Kahvaltı 5 dk. sonra başlayacak. Konusacak durumda mısınız?
Bulworth a dévoilé sa stratégie lors d'un brunch... qui a permis de réunir un million et demi de dollars.
Bugün bir bağış kahvaltısında Bulworth 1. 5 milyon dolar topladı.
Ce matin, le Sphinx a braqué le brunch de la Plume d'Or de Gotham.
Bilmececi'nin bu sabah Gotham Altın Fuarı'nı bastığı sırada gerçekleşti.
Tous les types du lycée ont déjà dû t'inviter, mais si tu vas seule à la fête de Noël, je pourrais t'accompagner.
Okuldaki herkes teklif etmiştir sanırım ama eğer kış brunch'ına kimseyle gitmiyorsan, büyük bir onur duyarım. Çok eğleniriz.
C'est quoi, cette fête de Noël?
Peki nedir bu kış brunch'ı?
un brunch ici, un concert là.
Şurada bir brunch, burada bir konser.
Je nous amène à notre brunch traditionnel du dimanche.
Bizi geleneksel Pazar kahvaltısına götürüyorum.
On est allés prendre un brunch.
Brunch'a gitmiştik.
- Le brunch de soutien!
- Bağış toplantısı!
Le brunch est servi.
Kahvaltı hazır.