Translate.vc / Français → Turc / Cameraman
Cameraman traduction Turc
459 traduction parallèle
Oui, depuis qu'un cameraman a raté un rhino qui chargeait.
Afrika'ya yaptığım bir ziyaretten beri. Saldırıya geçmiş bir gergedanın gösterişli bir filmine sahip oldum ama kameramanın korkudan ödü patlamıştı.
Sous réserve que cette pièce à conviction soit un film authentique, tourné à Strand par Ted Fitzgerald, cameraman, voici notre pièce à conviction que j'appellerai "A".
Savunma avukatlarının da kabul ettiği üzere bu Strand'te haber kameramanı Ted Fitzgerald tarafından çekilen gerçek bir film kaydıdır bu vesileyle bu filmi iddia makamının bir numaralı delili olarak ibraz etmek istiyorum.
Si ce plouc me demande encore si le cameraman l'a bien filmé à ces funérailles...
Bu alçak bana sorduğunda cenazeye gazetecilerin geleceğinden emin olduğunu söylemişti.
Ah! Mon cameraman!
Sevgili Fotoğrafçım.
Mon cameraman a fait 4 fois Svardia-Berne en train
Kameramanım ise Svardia-Berlin Expresi ile manzarayı çekmek için...
- Göran, je suis cameraman.
- Adım Göran, fotoğrafçıyım.
La suite de ce film a été tournée secrètement par un cameraman de la BBC infiltré en tant que campagnol.
Filmin devamı, bu fare partilerinden birinde tarla faresi kılığındaki bir BBC kameramanı tarafından çekildi.
- Non! Chassez d'abord les civils, et dites au photographe et au cameraman de nous foutre la paix.
Hemen sivilleri buradan götürün ve fotoğrafçıyla kameramana kesmelerini söyle.
II faut être copain avec le cameraman.
Kameramanla dost olmak gerek.
Un commando de choc. Un agrégé de physique, un hockeyeur, un cameraman de la télé, un poète et une paire d'ingénieurs.
Bir bilim adamı, bir atlet, bir televizyoncu bir şair ve birkaç mühendisle temasa geçtim bile.
Rodion Ratchkov, cameraman à la télévision.
Rodion Rachkov, bir televizyon kameramanı.
Il est cameraman.
O bir fotoğrafçı.
En travaillant avec son cousin... le cameraman Paul Deghuee, le docteur est arrivée... à documenter les séances... sans oublier les précieuses séances d'hypnotisme.
Kuzeni kameraman Paul Deghuee... ile birlikte çalışan doktor, tedavinin... Zelig'in hipnoz halindeki görüntülerini de içeren... bazı önemli anlarını kaydetmeyi başardı.
A 13 000 km de la maison, mon cameraman péte les plombs á cause d'un régime tordu á base d'eau!
Evden 13.000 km uzaktayız ve saçma bir su diyeti yüzünden kameramanım kafayı yedi!
D'accord, M. Ie Cameraman, je suis prête pour mon gros plan!
Güzel, Bay Kameraman, yakın plana girelim!
Et mon cameraman?
Amca! - Ya kameramanın.
Le cameraman. Vire-le.
Kameramana da söyle...
Inutile de vous dire que mon cameraman, mon monteur, mon producteur... et mon rédacteur en chef ont contribué à ce prix.
Saymak gerekirse, kameramanımın, müdürümün, editörlerimin bu ödülü almam için ne kadar uğraştığını söylememe gerek yok.
Un dévelopment surprenant, le cameraman Huey Taylor a été tué dans une chambre de motel dans l'avoisinant Eagle Rock City.
Olay gittikçe daha ilginç bir hal aldı. CNA kameramanı Huey Taylor Eagle Rock City'de, bir motel odasında vuruldu.
Il va tellement vite, que notre cameraman l'a perdu de vue.
Büyük bir telaş içinde. Kameramanımız izini kaybediyor.
Mon propre cameraman, c'est un comble.
Teşekkür ederim. Kendi kameramanım.
Notre cameraman est séduit. Cette beauté en zone 6 est sur grand écran depuis plus d'une minute.
Bayalar ve baylar, yakın çekim kameramız hırs ve şehvet için çalışırken, bu güzellik, bir dakikalığına dev ekrana yansıyor.
- Tu as vu le cameraman? - Non.
Kameramanımızı gördün mü?
Je suis le nouveau cameraman.
Merhaba, ben Joel. Şirket beni gönderdi.
Le petit caméraman a déposé ça.
" O küçük kameraman bu filmi bıraktı Dedi ki
Extrait du journal d'un caméraman À l'attention des spectateurs :
İzleyicilerin Dikkatine :
Le caméraman m'a dit :
Kameraman dedi ki :
- Au caméraman...
- Kameramana mı?
Le caméraman blessé pendant le match.
Bu belki ilginizi çeker.
Sauf que cet idiot de caméraman a oublié de changer le film.
Ama aptal kameraman kendini öyle kaptırmış ki kameraya film koymayı unutmuş.
- Le caméraman me fait frire!
Kameraman yüzünden kurdeşen döküyorum. Neely?
Le caméraman est... Je ne sais pas.
Kameramanımızsa, bilmiyorum.
Tu sais, un caméraman! Et il s'investit!
Kameraman olmasına rağmen acayip hâkim konuya!
Sur la droite, on peut voir le caméraman royal et...
Sağa doğru kraliyet kameramanını görüyorsunuz, arkasında da...
- J'aurais aimé avoir mon caméraman sous la main, il n'est jamais là quand il faut, j'ai besoin de choses comme ça pour mon documentaire.
- Keşke kameramanım burada olsa. Gerektiğinde hiç etrafta olmaz. Belgeselim için böyle bir şeye ihtiyacım var.
Caméraman : Vladimir KROMAS
Kameraman Vladimir KROMAS
Ils viennent assister au spectacle. Mais le photographe et le cameraman, qui est-ce?
- Peki fotoğrafçı ve kameraman kim?
Un caméraman né, hein?
Sanki bunun için doğmuş.
On n'a pas de caméraman.
Kameramanımız yok.
Mais c'est un excellent caméraman.
Ama tanıdığım en iyi kameramandır.
C'est mon caméraman.
Bu, benim kameramanım.
Je peux m'adresser au caméraman?
Kameramanımla görüşebilir miyim?
Je te parie que d'ici 15 jours, tu pourras me remplacer comme caméraman.
Bahse girerim ki seni birkaç hafta içinde kameralı haber spikeri yaparlar.
Ici, Buster Keaton, apprenti caméraman, montre ses essais aux patrons de la MGM avec l'espoir d'être embauché.
Ne yazık ki, aynı filmi iki kere kullanmış ve görüntüleri mahvetmiş.
Ce dont Keaton caméraman a besoin, c'est d'apprendre et maîtriser le langage du film.
İlginçtir ki, D.W. Griffith de dâhil ilk film öncülerinin doğru düzgün bir bilgisi yoktu.
Tu es un caméraman très enthousiaste.
Çok hevesli bir kameramansın.
LES TÊTES PARLANTES Nous sommes à Poreby, chez notre caméraman, Jacek Petrycki.
Poreby'de fotoğrafçımız Jacek Petrycki'yi ziyaret ediyoruz.
Il filme sa fille qui vient de naître et qu'il adore. Il devient alors caméraman amateur.
Yeni doğan kızını seviyor ve onu kamerasıyla filme alıyor.
- Pas le cameraman.
- Kameraman değildi.
Vous êtes caméraman... woman?
Kamera adamı mısınız? Kadını yani?
J'admire le boulot du caméraman chargé de filmer la balle qui passe dans le ciel.
Golf topunu havada uçarken gösteren kameramana hep acımışımdır.