Translate.vc / Français → Turc / Carson
Carson traduction Turc
2,121 traduction parallèle
Et, Carson, le gâteau sera une surprise, que vous soyez d'accord ou non.
Ve Carson, onaylasan da onaylamasan da kek sürpriz olacak.
Tout le monde était contre, de Madame à Carson.
Hanımefendilerinden Carson'a kadar!
Juste à M. Carson et Mme Hugues.
Sadece Bay Carson'a ve Bayan Hughes'a.
Et que deviendrait Carson si le reste de son équipe partait?
Ve Carson son elemanını da kaybetseydi ne olurdu?
Je le promets, Carson.
Söz veriyorum, Carson.
Vous faites ce travail vous-même, M. Carson,
Kendine iş çıkarıyorsun, Bay Carson...
- Ça ne vous dérange pas, Carson?
- Mahsuru yok, değil mi, Carson?
Mr Carson n'aime pas l'odeur du nettoyage du matériel ici, pas juste avant le déjeuner.
Bay Carson yemekten önce temizlik malzemesi kokusunu sevmez.
Terminez ceci maintenant, mais ne me blâmez pas si M. Carson s'en prend un peu à vous.
Boş ver. Şimdi bitir ama Bay Carson laf söylerse beni suçlama.
Mr Carson, allez-vous bien?
- Bay Carson, iyi misiniz?
- Allez-vous bien, Carson?
- İyi misin, Carson? Tabii ki.
Oh, c'est une nouvelle vie dans la maison, mais j'espère juste que M. Carson ne va pas spontanément s'enflammer.
Evde biraz hayatımı yaşamak istiyorum ama umarım Bay Carson aniden çılgına dönmez.
Imaginer Carson sans valet.
Carson'ı uşaksız hayal edemiyorum.
- Nous avons un visiteur, M. Carson. - Je l'ai vu.
- Ziyaretçimiz var, Bay Carson.
Je pourrai demander à Carson de vous en faire un, mais je ne garantis pas le résultat.
Carson'a bir tane yaptırabilirim ama sonucu garanti edemem.
Non, vous n'aurez qu'à suivre M. Carson.
- Evet, sadece Bay Carson'ı izle.
- Carson, que se passe-t-il?
Carson, sorun ne?
C'est bon, Carson.
Carson, sorun yok.
Ce n'est pas My Lady, en ce moment, Carson.
Şimdi leydin değilim, Carson.
Même Carson doit faire des sacrifices.
Carson bile fedakarlık yapmak zorunda.
Carson m'a redonné confiance.
Carson güvenimi arttırıyordu.
Cela semble plutôt extravagant de la part de M. Carson.
Bay Carson için biraz fazla duruyor.
Elle a dû partir. Carson, saviez-vous que nous allions être transformé en hôpital?
Carson, evin hastaneye döndüğünü biliyor muydun?
Nous avons toujours dansé la première valse au bal des domestiques, n'est-ce pas, Carson?
Hizmetçilerin balosunda ilk valsı hep biz yapardık, değil mi, Carson?
Je cherche Lady Mary, Carson.
Leydi Mary'yi arıyordum, Carson.
- Ça ne vous dérangerait pas, M. Carson?
- Mahsuru yok, değil mi, Bay Carson?
Carson a dit à Père que vous avez été appelé.
Carson babama askere çağrıldığını söylemiş.
Dire à M. Carson ce qu'il doit faire?
Bay Carson'a emir vereceksin.
J'aime l'idée de donner des ordres au vieux Carson.
Yaşlı Carson'a emir verme fikrini sevdim.
Je suis le gérant maintenant, M. Carson.
Artık buradaki yönetici benim, Bay Carson.
Nous le serons, M. Carson.
- Olacağız, Bay Carson.
- Carson, je compte sur vous pour que ce soit fait.
- Carson, böyle olmasını sağlayacağına inanıyorum.
Carson veut seulement montrer du respect au Général.
Carson, generale yakışır bir şekilde saygı göstermek istiyor.
M. Carson, puis-je vous dire un mot?
Bay Carson, konuşabilir miyiz?
Ce sont des soldats, M. Carson, des soldats, mais je ne peux pas.
Askerler, Bay Carson, askerler ama ben yapamam.
Je ferai le service Mr Carson.
Servisi ben yaparım, Bay Carson.
Le Général va partir et M. Carson aime un effectif complet.
General gidiyor ve Bay Carson tam kadroyu görmek ister. Hayır, Daisy.
Les choses ne peuvent pas être si mauvaises.
Olaylar bu kadar kötü olamaz. - Carson?
M. Carson l'a renvoyé chez lui mijoter dans son propre jus.
Bay Carson yalnız kalması için kulübesine gönderdi.
Je vous ai laissé tomber M. Carson, j'en suis désolé.
Sizi hüsrana uğrattım, Bay Carson. Bunun için üzgünüm.
Rien, M. Carson.
- Hiçbir şey Bay Carson.
Au contraire, M. Carson.
Tam tersine Bay Carson.
Bonne nuit, M. Carson.
- İyi geceler Bay Carson.
Apparemment, la voiture nous attend. - Je pense que oui.
Carson arabanın dışarıda olduğunu söyledi.
J'en parlerai avec M. Carson.
Bunu Bay Carson'la konuşacağım.
Elle vous apprécie beaucoup.
Senden övgüyle bahsediyor, Carson.
Je pensais que vous seriez d'accord, avec le bébé. Mais selon M. Carson, je me devais de vous le dire.
Bebek ve diğer şeyleri düşününce sorun edeceğinizi düşünmemiştim ama bununla beraber, Bay Carson bilmeniz gerektiğini düşündü.
Il a raison, Mme Hughes.
Carson haklı, Bayan Hughes.
- Carson!
Carson.
- Comment va Carson?
- Carson nasıl oldu?
- Carson?
Bana- -