Translate.vc / Français → Turc / Caution
Caution traduction Turc
2,761 traduction parallèle
Juge, je demande respectueusement que la caution soit portée à un montant raisonnable.
Yargıç, tüm saygımla diyorum ki her şeyi uygun bir meblağ ile halledebiliriz.
Il a utilisé son permis de conduire et il a déposé une caution de 100 dollars qu'il n'a pas réclamée et nous avons son permis de conduire ici
Geri almaya da gelmemiş. Ve ehliyeti elimizde.
Il a laissé son permis de conduire comme caution pour la chambre d'hôtel Là, où nous avons trouvé la victime violée.
Ölü tecavüz kurbanını bulduğumuz oda için ehliyetini rehin bıraktı.
Votre honneur puisque le procureur Baldwin n'a pas pu assurer à mon client une procédure rapide Je demande qu'il soit libéré sous caution.
Sayın hakim savcı Baldwin'in müvekkilimin hızlı yargılanmasını engellemesi göz önünde tutularak kefalet belirleme hakkı istiyorum.
Votre Honneur, l'Etat serait satisfait avec une caution fixée a 25,000 $
Sayın hakim savcılık 25000 doları yeterli görüyor.
Ah, la maman de Harris a payé sa caution juste comme vous espériez qu'elle le ferait
Harris'in annesi kefaletini ödedi, tıpkı beklediğin gibi.
Je viens de laisser 5 000 euros en caution pour une baraque à Porto Vecchio.
Porto'da bir ev için bin dolar.. depozito parası verdim. Harika bir ev.
Utilise tes tours de prêteur de caution.
Kefaletnameciyken kullandığın numaralardan yaparız işte.
Quand Regina m'a fait accuser et que tu as payé ma caution, tu as dit que tu me faisais confiance.
Çünkü Regina suçu üzerime yıktığında, kefaletimi sen ödedin. Sana nedenini sorduğumda bana güvendiğini söylemiştin.
C'est là que je veux en venir, ça semble tellement anodin, pourquoi ne pas juste payer la caution?
Benim söylemek istediğim ise, bu suç o kadar önemsiz görünüyor ki, neden cezayı ödemiyoruz?
Tu passes un appel, et ils te remettent en liberté sous caution.
Tek telefon hakkın var. Kefaletle bırakılırsın.
Je viens d'être libéré sous caution?
Kefaletle serbest bırakılabildiğime? 1.2 milyon dolarla.
Demain, il va être libéré sous caution.
Yarın kefaletle serbest kalır, efendim.
Il a été libéré sous caution, il est dans les bouchons.
Onu bekliyorum. Kefaletle çıktı ve trafiğe takılmış.
Quand Langdon était en prison, Banks a payé sa caution. Il y a plus.
Langdon sahtekarlik sucundan hapisteyken Banks kefaletini ödeyip cikarmis.
Désolé pour la caution.
Yine kefaletimi ödemek zorunda kaldığın için üzgünüm.
- Je paie la caution et je la ramène. - Merci.
Kefaletini ödeyip. mümkün olan en kısa sürede onu çıkaracağım.
Vous êtes libéré sous caution, mais vous vous redirigé vers la prison.
Kefaletle dışarıdasın ama her an hapse girebilirsin.
donc j'accorde à Mr. Stack sa caution et, uh, j'entendrai les arguments demain.
Bu nedenle Bay Stack için kefalete izin veriyorum,... yarın savunmaları duymak için toplanıyoruz.
Je suis en liberté sous caution.
Kefaletle çıktım
J'ai payé la caution et le loyer.
Depozitosuyla kirasını ben ödedim.
C'est la caution de Miller.
Miller'ın kefaleti o işte. Walter, bekle.
Oh, il est en liberté sous caution déjà?
Kefaletini zaten ödemiş miydi?
Je t'expliquerai plus tard. Mais j'ai besoin que tu viennes ici, et que tu payes ma caution.
Ama şimdi buraya gelip, beni kefaletle çıkartman lazım.
Et je dois trouver 1500 $ pour sa caution.
Kefaletini ödeyip onu çıkarabilmem için 1500 dolar bulmam lazım.
En considération de la nature de ce crime, par la présente je dénie de son droit à caution Daniel Grayson, et ordonne son déferrement dans le quartier de haute sécurité de la prison correctionnelle sur Rikers Island.
Bu suçun ciddiyetini de göz önüne alarak Daniel Grayson'ın kefalet talebini reddediyor ve Rikers Island'daki maksimum güvenlikli cezaevine geri gönderiyorum.
Leurs gains illégaux ont été mis en caution.
- Şey, onlar yasadışı kazançlarını kefalet olarak önermişler.
Le juge m'a libérée sur ma propre caution
Kefaletimi ödeyince yargıç beni bıraktı.
La lecture de l'acte d'accusation s'est bien passée, caution refusée pour Sirko.
Duruşma güzel geçti ve Sirko'nun kefalet talebi reddedildi.
Mais il avait un petit bataillon d'avocats, et je suis sûre qu'ils demandent déjà la révision de la demande de caution.
Fakat kendisinin küçük bir avukat ordusu var ve şimdiden tekrar incelenmesi için sıkıştırdıklarına eminim.
Son avocat n'est même certain qu'il puisse être libéré sous caution.
Avukatı, kefalet ödeyip çıkar mı diye de bilmiyor.
Et pour la caution?
Kefaleti yeniden değerlendirme olayı ne olacak?
Si sa vie était en danger, le juge reconsidérerait la caution.
Eğer hayatı tehlikeye düşecek bir durumla karşı karşıya kalırsa yargıcın kefaleti gözden geçireceğini söylemiştin.
Daniel sera libéré contre une caution de 10 millions.
Daniel 10 milyon dolarlık kefaletle salınıyor.
J'ai un garant de caution judiciaire sur mon dos!
Yakama yapışmış bir kefaletnameci var!
Je veux savoir pour Lorraine et ne me dis pas qu'elle ne pouvait pas payer la caution de Rodney si elle le voulait.
Ben Lorraine hakkında bir şeyler duymak istiyorum ve bana O isteseydi Rodney'i son dakikada terkederdi.
T.J. veut rester de ton côté, au cas où il a besoin d'un prêt, ou d'une caution.
T.J. sana iyi görünmek istiyor. Borca ya da kefalet parasına ihtiyacı olursa diye.
Elle était en liberté sous caution, en attente d'un jugement, quand elle a disparu.
- Davayı beklerken, kefaletle salındı, kaybolduğu zaman.
Et nous voudrions nous opposer à la caution.
Aynı zamanda kefalete de karşı çıkıyoruz.
Alors, voyons pour une audience d'urgence afin de demander une reconsidération pour une mise en liberté sous caution.
O halde, acil bir duruşma talep edin, kefaletin tekrar incelenmesini isteyin.
Tout ce qui t'intéresse c'est de récupérer ta caution.
Tek taktığın şey depozitonu geri almak.
- Pas de caution?
Kefalet yok mu?
Mme McKey, vous êtes renvoyée devant l'État de Floride, et la caution est rejetée.
Bayan McKay, Florida Eyalet Hapishanesi'nde tutulmanıza karar verilmiş ve kefalet talebiniz reddedilmiştir.
Tu ne sors pas ça de ton chapeau et Taylor va en cellule en attendant une audition de caution.
Böyle yaparak Taylor'ın bir hücrede kefalet duruşması için bekleyerek yaşamasına engel oldun.
Nous avons besoin d'une caution de 10 %.
Yüzde on depozito lazım.
Je n'ai pas payé la caution.
Kefaleti ödemedim.
Le garant de caution me l'a donnée.
Kefalet memuru verdi.
Comment saviez-vous qui était le garant de caution?
Kefalet memurunun kim olduğunu nerden biliyordun?
Je savais qui il était parce que c'est moi qui ai payé votre caution.
Kim olduğunu biliyordum çünkü kefaletini ödeyen kişi bendim.
Il a payé la caution.
Beni çıkarttı.
Pour une caution.
Hayır, erzak için değil.