Translate.vc / Français → Turc / Chairs
Chairs traduction Turc
113 traduction parallèle
Ici nous zonorons nos chairs visiteurs
"İşte siz değerli ziyaretçilerimiz"
Mais pour les femmes et les porcs, il faut palper les chairs.
Ama bir kadın ya da domuzda... bunu vücutlarından ve ağırlığından anlarsın.
Il les a faites sur moi et m'a détruit les chairs encore et encore.
Ve bana da... Zamanla etimi mahvetti.
Le sérum injecté dans les veines permet de joindre les différentes chairs.
Kana enjekte edilen bu serum, lenfosit dokuları etkiliyor.
Ces masses de chairs enchevêtrées! Ces muscles torturés!
Şu kat kat etlere, boğum boğum kaslara bakın!
Tu vois nos chairs qui se rejoignent?
Baksana, tenimiz birbirine sürtünüyor.
Et les condors plongeaient pour arracher les chairs!
Akbabalar saldırıp vücutlarındaki etleri parçalayarak kopartıyorlar.
J'ai reçu de ces chairs fustigées le don de la voix... De ces yeux qui ont vu défiler d'innombrables lieues...
Bana ilham, cezalandırılmış bedenden ve bu görmüş geçirmiş gözlerden gelir.
Nos richesses, nos chairs, nos vies, tout.
Zenginliğimizi, bedenimizi, canlarımızı, her şeyi.
Ses chairs torturées seront marquées aux fers rouges du diable.
Şeytanın dağlama demiri onlara uğrar, etlerini işkence edercesine kızartır.
"haïront la prostituée, la dépouilleront et la mettront à nu, mangeront ses chairs, et la consumeront par le feu."
Onu çölde çırılçıplak bırakırlar ateşte yakar ve etini yerler. "
Les aiguilles pénétreront ses chairs.
tüm iğneler bedeninin heryerine saplanmalı!
Ce n'est que globules et chairs renfermant un réseau de peurs, de rêves, d'amour... et de volonté.
Et ve kan olarak başlar ve sonra korku, hayaller, aşk, istek gibi karmaşık şeylere dönüşür.
Il plongea ses doigts dans la blessure... tira sur les chairs, pour les remonter sur la poitrine... comme un serpent qui fait sa mue.
Sonra parmaklarını yaranın içinde soktu... derisini, göğsünü baştan başa yırtarak çekti... tıpkı derisini çıkartan bir yılan gibi.
Bienvenue au Bordel Impérial! Choisissez parmi les plus belles chairs de l'Empire!
İmparatorluk Evi için peşimden gelin ve İmparatorluğun en iyi hazinelerinden beğendiğinizi seçin.
A l'instant où la lame déchira ses chairs, le disque du soleil explosa derrière ses paupières, illuminant le ciel pour un instant.
"Bıçak, bedenini deşer deşmez güneşin parlak ışınları göz kapaklarının arkasında süzüldü ve semayı bir anlığına aydınlatarak patladı."
- " Les chairs ramollies se prêtent,
" Kıvama gelen vücut hazırdır.
Ça va abîmer un peu les chairs.
Umarım dokularında hasar olmamıştır.
Je vais devoir la charcuter... Retournez dans vos rocking-chairs. Continuez de tailler des allumettes.
Çok fazla kesip biçme işim var, o yüzden neden salıncağınıza geçip tahta yontmaya devam etmiyorsunuz?
C'est donc lui. "Celui qui vous extirpe la cervelle... " Bouffe votre foie... "Porte vos chairs comme un filet à cheveux" Lessivables, hein?
Bay "Beynini Becer,..... Dalağını Ye,..... Etini Şapka Diye Tak" Leacher, ha?
Ecarte ces chairs succulentes chérie. et apprête-toi à connaître l'extase religieux.
Lezzetli et parçalarına böl onları tatlım, ve hayatının dini tecrübesine hazırlan.
Tu l'es, toi qui veut faire des rocking-chairs!
Tabii ki delisin. Sallanan sandalye yapmak istiyorsun.
Il faut choisir l'instrument qui convient pour pratiquer... une incision nette... afin de pouvoir retirer les entrailles... et de pouvoir remettre les chairs à leur place.
Doğru aleti bul. Temiz bir yarık açmalıyız ki iç organları çıkartabilelim böylece eti tekrar koyabilelim.
Je découvre un trou dans la cuisse. Il n'y a pas de saignement, les chairs ne se sont pas rétractées.
Kalçasında ufak bir delik vardı, ve hiç kan yoktu ve dokusu da zedelenmemişti.
Copains de tes chairs.
Sen de bizi bağrına bas.
Ces chairs corrompues, ces visages maquillés, ces cheveux colorés, ces robes offensantes...
Bozulmuş bedenlerine, yüzlerindeki makyaja... Saçlarındaki adi boyalara, baştan çıkaran giyimlerine bakın.
Avec l'art de la Renaissance, il moule et lipo-suce les chairs disgracieuses, pour ne laisser que jeunesse... ou illusion de jeunesse.
Harika bir heykeltıraş gibi istenmeyen yerleri geriye gençlik kalana kadar alıyor.
Sur le torse que chaque homme, les intestins avaient été sortis cruellement. Sur chacun de leurs visages déteint par le soleil, était inscrire avec des écritures indéchirables dans leur chairs avec une précision surnaturelle.
Her birinin gövdesinden bağırsakları vahşi bir şekilde dışarı çıkartılmıştı ve her birinin yüzlerinde etleri dikkatlice kesilerek yapılmış, anlamı çözülemeyen yazılar bulunuyordu.
On va ramollir ses chairs et reconstituer son squelette. Et Das pourra être incinéré dans le Dôme du Rassemblement.
Deriyi ıslat, kemikleri güçlendir, ve Das, toplanma kubbesine gömülebilir.
À endurer la douleur de l'acier déchiquetant tes chairs?
Vücudunu dilimlemerini gerçekten hissetmek ister misin?
Toutes les autres chairs sont brûlées.
Diğer herşey Mahvolur.
Découpez-moi en morceaux et brûlez mes chairs à l'acide Selik, mais mon signal continuera!
Vur beni! Beni parçalara ayır ve etimi selik asitle yak, ama yayınımı göndermeye devam edeceğim.
DÉpouillÉes de nos oripeaux, les chairs À l'air!
Tüm elbiselerden kurtulup ve hepsini astığımız zaman!
Si nous restons ici plus longtemps, nous serons tous morts dans dix arns... Nos chairs cuites sur nos os.
Eğer burada az daha kalırsak, on saat içerisinde ölmüş olacağız... ve etimiz kemiklerimize kadar pişecek.
Ne faut-il pas unir nos chairs?
Tek bir beden olmamız gerekmiyor mu?
Pour l'instant, on est deux chairs bien distinctes, et je crois que votre chair devrait dormir ailleurs.
Hayır. Hâlâ iki ayrı bedeniz ve senin bedenin başka bir yerde uyuması gerektiğini düşünüyorum.
Embrasez nos chairs.
Ateşe verin bizi.
Linda, des chaises longues.
Lawn Chairs'den Linda.
Chairs putréfiées. Saint-Pierre demeure.
Et çürür, St. Peter kalır.
Des os qui marchent, des chairs qui disparaissent.
Yürüyen kemikler. Ve kaybolan et.
Il est hautement corrosif et traverse facilement la peau, détruisant les chairs et décalcifiant les os.
Çok aşındıncı bir maddedir. İnsan derisini anında deler, yumuşak dokuyu yok eder ve kemiklerin kirecini alır.
Des rocking-chairs?
Sallanan sandalye mi satıyorsun?
Si un homme massacre trop de chairs et d'os dans sa vie son sang commence à jaillir, du plus profond de son coeur, aussi.
Eğer bi insan çok sayıda bedeni ve kemiklerini alırsa kendi kanıda kalbinin derinliklerinden fışkırmaya başlar.
Échoue et je te dévore, chairs et os!
Bilemezsen iliklerine kadar yerim seni!
Ces insectes grignottent les chairs.
Et yiyen böcekler.
On enlève en raclant les chairs nécrosées, puis recouvrons avec les tissus d'un cadavre.
Ölmüş doku ve eti kazıyıp yerine kadavradan doku yerleştiriyoruz.
Et n'est certainement plus qu'un amas de chairs en décomposition.
Şu anda çürümekte olan cesedin her santimi ona ait.
Mes chairs mortelles auraient moins de chance.
Benim ölümlü bedenim daha şanssız olmalı.
Son peuple déchire ses propres chairs comme des chiens fous.
Halkı kendilerini kuduz köpekler gibi parçalayacak.
Tu ne m'obligeras plus à toucher tes chairs impures!
Hayır!
- Dans la grande surface, les chairs fermes sont commercialisées.. .. en barquettes.. .. de 2,5 kg ou 5 kg.
Sert olanlar süpermarketlere 2,5 ila 5 kilogramlık kaplar içinde satılıyor ve bunların belli çapta ve ebatta olmaları gerekiyor.