Translate.vc / Français → Turc / Charmant
Charmant traduction Turc
5,892 traduction parallèle
Seul le baiser d'un prince charmant peut rompre le mauvais sort
Gerçek aşk öpücüğü, unuttun mu? Büyüyü bozabilir.
L'ennui c'est qu'un prince charmant ça ne tombe pas du ciel
Gerçek aşk öyle ağaçtan düşen bir şey değil.
Au début, il était charmant.
İlk başlarda, çok hoştu.
Peut-être que c'est mon prince charmant.
- Belki de benim büyülü prensim de odur.
Mais je suis content pour Tim, c'est un jeune homme charmant et il va gagner beaucoup d'argent.
Ama Tim adına sevindim, o çok iyi birisi ve artık çok para kazanacak.
C'est charmant et tellement rétro.
Bu çok güzel ve de demode.
Vous êtes... beau. Charmant.
Sen de yakışıklı, sevimli görünüyorsun.
Charmant. Ma coloc, Debbie Sullivan.
Bu benim oda arkadaşım, Debbie Sullivan.
C'était charmant.
Çok hoştu.
- Mais oui. Il a été charmant.
- Evet, iyi bir adamdı.
C'est charmant.
Çok güzel.
Il est charmant et il fera les flics s'en aller.
Çok çekici, polisi sepetler birazdan.
Charmant, très intelligent, comme vous avez pu le constater, mais un pervers narcissique doit prouver sa supériorité.
Sizinde gördüğünüz gibi etkileyici ve zeki, ama üstünlüğünü kanıtlamak için habis bir narsist.
J'étais juste en train de retoucher les boutons sur des photos de bébé. Ça semble charmant.
Ben de tam adamın birinin bebeğiyle olan resimleri için sırt sivilcelerini rötuşluyordum.
Charmant, n'est-ce pas?
Çok hoş öyle değil mi?
Grace Kelly, Son Altesse Sérénissime, Princesse de Monaco, quitte tout pour une nouvelle vie dans un nouveau monde et une éternité de bonheur avec son prince charmant.
Grace Kelly... şimdi Yüce Majesteleri, Monako Prensesi kaderindeki çekici Prensiyle yeni bir dünyada, yeni bir hayat için sonsuza değin mutlu yaşamak üzere, bildiği herşeyi geride bıraktı.
Je suis partie car... je suis tombée amoureuse d'un prince charmant.
Evet... terk ettim, çünkü çünkü, büyüleyici bir Prens'e aşık oldum.
On allait justement présenter votre charmant mari.
Tam da hoş kocanızı takdim etmek üzereydik.
Un verre, ça te rendra grand et charmant?
O içki seni 15 cm daha uzun ve yakışıklı yapacak mı? - Ya da bekar?
♪ aurais dû obéir sagement Mais il était charmant
Öğüdünü dinlemeliydim fakat o çok kibardı.
Le danger a ses attraits Mais charmant n'est pas innocent
Korku heyecan verici olsa da kibarlık iyilikten farklıdır.
On le dit charmant
Yakışıklı olduğunu söylüyorlar.
Ne suis-je pas sensible, habile Raffiné, attentionné Passionné, charmant Généreux, bien fait Et appelé à régner?
Duyarlı, zeki, iyi yetişmiş, düşünceli, tutkulu, çekici olduğum kadar yakışıklı ve tahtın varisi değil miyim?
Mais en forêt Tu es passionné, charmant, Attentionné, habile Isolé
Ancak buradayken tutkulusun, çekicisin, düşüncelisin, zekisin.
On m'a appris à être charmant, pas sincère.
Ben yakışıklı olmak için büyütüldüm, samimi olmak için değil.
Une fin de merde c'est qu'il ya apos ; mensonge et la tricherie et vous tendre une embuscade prince charmant et apos ; épouse.
Kötü son ise ortada kandırılan, aldatılan ve tuzağa düşürülen bir eş olmasıdır.
Mon beau, charmant, belle personne du Missouri.
Benim tatlı, sevimli Missouri delikanlım.
Je ne serais plus jamais capable de regarder une prostate marécageuse sans penser à toi. - Tu es charmant, Woody.
- Bir daha asla çamurlu bir prostata bakamayacağım.
Dumont était charmant.
Dumont çok nazikti.
Charmant.
Büyüleyici.
Charmant.
Güzel.
- C'était charmant, à ton avis?
- Güzeldi. Sen ne düşünüyorsun?
Nous n'utilisons pas les termes comme beau, mec, charmant...
Di mi, Jag? Doğru! Hindistan da ahbap demezler Eşek kafalı Nandu derler yerine!
Cet endroit est charmant.
Burası çok hoş bir yer.
- Il est charmant, mais vraiment? - Dawn, - non, s'il te plait.
- Cazip olduğunu kabul ediyorum ama- -
Charmant.
Hoş biri.
J'étais ton charmant petit ami, fougueux et plein de succès.
ben de senin potansiyel vaad eden eğlenceli başarılı erkek arkadaşındım.
Il est si charmant. Il m'apporte des fleurs tous les jours.
Bana her gün çiçek getiriyor.
- Non, ne le soyez pas. Je pense... - Ce sera charmant...
Bence çok hoş olur ve...
Elle dit que le diner la nuit dernière était vraiment charmant.
Geçen geceki yemeğinizin gerçekten hoş olduğunu söyledi.
Elle trouve ça charmant.
Şirin bir hareketmiş.
Charmant.
Çok hoşmuş.
Ignare, mais charmant.
- Cahildin ama çekiciydin.
Suivre partout un charmant démon qui a une puce dans le cerveau?
Beyninde mikroçip olan çekici bir şeytanı takip mi edeceksin?
"Charmant".
"Çekici."
Charmant!
Çok hoş!
En moins d'une demi-heure, on se baladait déjà dans ce charmant voisinage, et on beuglait dans les escaliers de l'arrière-cour d'un inconnu, et puis on est allé nager. On était amoureux.
Yarım saat içerisinde, gerçekten güzel bir mahallede turluyorduk ve tanımadığımız birinin bahçesinde merdivenden aşağı koşuyorduk sonrasında yüzüyorduk ve aşık olmuştuk...
Charmant.
Ne kadar güzel.
Un charmant petit resto.
Küçük, hoş bir yer.
Charmant.
Güzel, pekâlâ.
- C'est charmant.
Evet.