Translate.vc / Français → Turc / Coupon
Coupon traduction Turc
197 traduction parallèle
Sur présentation de votre coupon... Vous recevrez un chèque de 5000 $!
Bileti ibraz ettiğiniz zaman 5 bin dolarlık bir çek alacaksınız!
Eh bien, monsieur, j'ai exactement 34 dollars en poche et un coupon pour la séance de nuit au cinéma du lac Placid.
Şu anda cebimde 34 dolar... ve Placid Gölü'ndeki açık hava sinemasına bir bilet var efendim.
Renvoyez ce coupon et devenez technicien-radio. "
Onlara bir kupon gönder ve radyo uzmanı ol.
Il ne l'ouvre qu'aux six mois pour detacher un coupon.
Altı ayda bir faiz kesimi için geldiğinde bakardı sadece.
Elle tient un coupon de soie rose.
Bir parça gül rengi ipek tutuyor.
Il y a un coupon à détacher au dos.
Arkasında, koparılabilen bir form var.
Remplis le coupon et envoie-le au Bureau.
Çalışma kartını istediğinde doldurup gönderirsin. Anladın mı? - Evet.
Renvoyez-nous ce coupon et recevez un cadeau si vous passez notre examen.
İlanı gönderin ve parasız testimizi yapın, hediyenizi kazanın.
Le carton bleu est votre coupon-déjeuner.
Mavi kart, öğle yemeğinde geçer.
Tiens, j'ai un coupon.
Bekleyin, kuponum var.
Il y avait un coupon-cadeau dans chaque paquet.
- Her pakette hediye kuponu olurdu. - O adam işte.
Votre coupon.
- Kuponunuz.
Son écharpe et son coupon aussi.
Ve şapkasıyla tren pasosu..
Voilà un coupon. J'en prends pas pour les poulets géants.
Bak, ahbap, dev tavuklardan kupon almıyorum.
Il m'a filé un coupon périmé.
Şu tavuk, bana günü geçmiş kupon verdi.
La Cléopâtre m'a donné ce coupon.
Cleopatra giyimli kadın bana bu kuponu verdi.
Sauf s'il y a un coupon pour ça.
- Ben mi? Hayır. Eğer bunun için bir kuponum yoksa.
- J'ai un coupon.
- Kuponum var.
Avec le numéro de compte, vous pourrez retrouver le coupon.
Tüm gereken hesap numarası, ki sizde var, onun kağıdını bulabilirsiniz.
Et moitié moins cher si vous avez un coupon.
İndirim kuponunuz varsa yarı fiyatına gelir.
J'ai découpé un coupon pour avoir le maxi pop-corn gratos. Et je sais plus où je l'ai mis.
Geçen gün sinemada patlamış mısırı bedavaya en büyük boy yapan bir kupon kesmiştim ama şimdi bulamıyorum.
Si j'ai le coupon, j'aurai pas le choix.
Kuponum olursa konu bizden çıkar.
Au fait, voilà ton coupon.
Bu arada, işte kuponun.
Un petit coupon bien froissé, la gamine voit pas la date limite, et à moi le maxi pop-corn.
Kıza stratejik biçimde katlanmış ve bitiş tarihi saklanmış bir kupon verdim ve bana büyük mısır verdi.
Mais c'est pas vrai, encore un coupon périmé.
Yine süresi geçmiş kupon almışsın!
Eh bien, ce coupon d'autopsie semble être bien valide.
Bu otopsi kuponu geçerli gibi duruyor.
Tiens, un coupon pour un tour de poney gratuit.
Oh bu arada, midilli sürüşüne bir bedava bilet!
Salut, British Airways. Il va me falloir le coupon de vol.
Merhaba British Airways, lütfen bu yolcunun biletini kesin.
Healthy Choice et American Airlines se sont associés pour cette promotion, si tu achètes n'importe lequel des 10 produits, ils te récompensent de 500 miles en voyages... avec un coupon spécial, ils iront jusqu'à 1 000 miles.
Sağlıklı Seçim ve Amerikan Havayolu beraber bir kampanya yapıyorlar. 10 tane Sağlıklı Seçim ürünü alırsan 500 sık seyahat mili veriyorlar. Özel kuponla bunu bin mile çıkartıyorlar.
C'est toi qui as gardé Ie coupon.
Geçerli bilet sene. Bileti istiyorum.
Un coupon, mon chou, de ma part
- bir iyilik, gıstığım. benden.
Ce coupon est à utiliser contre une faveur
bir iyilik borcum olacak.
Pour l'instant tu n'as pas de coupon, donc pas de faveur Tu vois comment ça marche?
kuponun yoksa kıyak da yok anlıyor musun?
Vous lui avez envoyé un coupon pour une leçon de parachutisme.
Ona mektupla bir kerelik paraşütle atlama dersi kuponu gönderdin.
- C'est un bon coupon.
- Bu iyi bir kupon.
Le DVD de Harry Potter 2, et un coupon pour @ @ @ a free side of fries @ @ @ avec un achat d'hamburgers "deluxe" à "Red Robin".
Harry Potter 2 DVD'si, ve Red Robin'de herhangi bir delüx hamburger yanında bedava patates bileti.
Elle s'est servie d'un coupon-cadeau.
Olabildiğince çok. Burada kaçırılmış bir çocuk söz konusu.
Ce coupon que je n'ai pas vu.
Kuponu görmemiştim.
Pour nous faire pardonner, nous vous offrons un coupon de voyage gratuit. Valide sur tous les vols Pacific Air.
Bu sıkıntıdan dolayı size ücretsiz seyahat bileti veriyoruz herhangi bir Güney Pasifik havayollarında geçerlidir.
Croyez-vous que ce coupon gratuit me fera parvenir à temps à ma réunion?
Ücretsiz seyahat bileti toplantıya vaktinde gitmeme yardımcı olamaz, değil mi?
Ils mettent un coupon de réduction Dans le journal, Et ensuite ils sont surpris quand on est pas dans les temps.
Gazeteye kupon vermişler, bir de utanmadan işte geri kalınca şaşırıyorlar.
Ce coupon d'olive de jardin!
Zeytin bahçesi kuponu!
Tu ne tiens pas un coupon.
Tuttuğun şey bir kupon değil.
Tiens Donna, je t'ai fait ce coupon pour ton anniv.
Buyur Donna, doğum günün için sana bir kupon yaptım.
J'ai un coupon pour un dîner gratuit!
Bedava akşam yemeği için biletlerim var!
Elle utilise aussi mon coupon pour emmener Sheila dîner.
Sheila yı yemeğe götürmek için senin kuponunu kullanıyor.
J'ai un coupon de repas 2 pour 1.
Bir alana bir bedava yemek kuponum var.
Désolée, vous deviez présenter ce coupon avant de commander.
Üzgünüm ama siparişten önce kuponu vermeniz gerekiyordu. Bu yüzden bunu kullanamazsınız.
Ah, oui, le coupon.
- Evet, o şey.
J'ai un coupon.
- Ama bende kupon var.
Voilà un coupon pour du popcorn gratuit.
Al sana, bir paket bedava patlamış mısır kuponu.