Translate.vc / Français → Turc / Depo
Depo traduction Turc
2,001 traduction parallèle
Ils sont plus loin, dans l'entrepôt 113.
Depo 113'teler, Michael. Bir sokak ileride.
On va tout déballer et transformer ce débarras en une salle de musique.
Kutuları açacağız ve bu depo odasını bir müzik odasına çevireceğiz.
Il crèche à Newham.
Newham'da bir depo.
On a rendez-vous à un garde-meuble.
Hollis yakınlarındaki depo yerinde onunla buluşmamızı istiyor.
S'il vous faut de quoi entreposer, il y a un grenier.
Depo yeri arıyorsanız, oldukça büyük bir tavan arası mevcut.
Il y a un gros entrepôt, des rangées de bâtiments d'élevage, de couveuses ou je ne sais quoi.
Büyük bir depo kümes hayvanlarıyla dolu sıra sıra yüksek binalar üretim yerleri ya da adları her neyse işte...
Juste un vieil entrepôt.
Eski bir depo.
Keeler a dit que c'était le 37.
- Keeler 37 numaralı depo dedi.
Il remplissait toujours sa Buick à moitié.
Arabasını hep yarım depo doldururdu.
Il y a une raison si on déballe l'Entrepôt 2 dans la zone ovoïde!
Depo 2'yi oval karantinaya yerleştirmemizin bir sebebi var.
Joli. C'est quoi l'Entrepôt 13?
Baksana, tam olarak nedir bu Depo 13?
Notre boulot en tant qu'agents, est de trouver ce qui va ruiner la journée.
Depo ajanları olarak görevimiz hayatı rezil etmek üzere olan ne varsa bulmak.
Bienvenue à l'Entrepôt 13.
Depo 13'e hoş geldin.
Vous êtes officiellement un agent de l'Entrepôt.
Artık resmen bir depo ajanısın.
Il était dans un champ holographique. C'était un mirage.
Depo holografik bir alanın içine kurulmuş durumda.
C'est une planque... un entrepôt à l'extérieur, des jouets derniers-cris à l'intérieur.
Dolandırıcıymış bu adam. Dışarıdan bakınca döküntü bir depo, içerideyse en kalite oyuncaklar. Hâlâ ısınıyorlar mı?
Un immense réservoir rempli d'iodométhane.
Metil iyodin gazıyla dolu kocaman bir depo. - Bu harika.
Il les détient dans un lieu privé, peut-être un sous-sol, un entrepôt, une grange.
Onları muhtemelen bodrum, depo ya da çiftlik evi gibi özel bir yerde tutuyor.
Il y a cet entrepôt entier qui est juste là, à attendre qu'on le prenne.
Ele geçirilmeyi bekleyen o depo artık bütünüyle senin.
Tu dois vraiment te présenter avec un meilleur faux nom de déposition.
Sahte depo ismi söylemek zorunda mıydın?
Je pensais, tu as un nouveau moyen de transport, plus qu'assez d'essence pour partir loin d'ici.
Düşündüm de, yeni bir araban var. Dolu bir depo, buradan uzaklaşmak için işini fazlasıyla görür.
Voilà l'entrepôt.
Depo burası.
Vladimir tient un bordel au sous-sol d'un ancien entrepôt de fourrure.
Vladimir kerhanesini bir bodrumda işletiyor. Eski bir depo.
- Comme un stockage externe.
-... harici bir depo gibi kullanılır.
- À quoi ressemble la réserve?
Peki depo ne âlemde?
J'aimerais bien, mais je me contenterai de l'inventaire et des comptes.
Elimde olsa isterdim. Şimdilik bana depo ve muhasebe defterlerini göstersen yeter.
On a un docteur?
Vay... demek kendi özel Depo doktorumuz, öyle mi?
Ils savent pour l'Entrepôt?
- Pardon. Depo'dan haberleri var mı?
C'est votre façade en journée, comme Bruce Wayne, mais la nuit, vous êtes à l'Entrepôt.
- İzninizle. - Tamam, anladım. Yani HKM, Bruce Wayne gibi günlük yüzün ama geceleyin de Depo'da kara şövalye oluyorsun.
C'était étrange, même pour l'Entrepôt.
O çok tuhaftı Depo standartlarına göre bile.
Tu sais que l'entrepôt est vraiment gigantesque?
Steve, Depo'nun gerçekten çok büyük bir yer olduğunu biliyorsun, değil mi?
Vous êtes officiellement un agent de l'Entrepôt.
- Az kalsın bir obje tarafından öldürülüyordun. Artık resmî olarak bir depo ajanısın.
Un hangar de stockage de 8m sur 12, un pack de 6 biers, et une tonne de magazines pornos.
Ufak bir depo, altılı bira paketi, bir yığın porno dergi.
Précédemment...
Depo 13'ün önceki bölümlerinden...
Depuis l'Entrepôt 2, les Régents en sont les protecteurs.
Depo 2'den beri Vekiller koruyucu olmuşlardır.
Ce sont des agents.
Bunlar Depo Ajanları.
Napoléon a tenté d'arracher le contrôle de l'Entrepôt 11 à Alexandre Ier.
Napolyon, Tsar Alexander'dan * Depo 11'in kontrolünü zorla almayı denedi.
L'Entrepôt est inattaquable.
Evet, Dünya'da Depo'dan daha güvenli bir yer yoktur.
Au moment où on était le moins préparés pour relever un défi, l'Entrepôt a fait appel à nous.
Zamanın da depo, hiç ummadığımız bir anda her birimize kabul edilebilir bir davet gönderdi.
On protège l'Entrepôt.
Depo'yu korumak, işte yaptığımız bu.
Genghis Khan s'est donné du mal pour la créer, pour s'assurer que les Mongoles gardaient le contrôle de l'Entrepôt 7.
Cengiz Han Depo 7'yi Moğolların kontrolünde olduğundan emin olmak için büyük ve korkunç uzaklıklara giderek bunu şeyi yarattı.
Aucun agent de l'Entrepôt n'a vu ce à quoi vous allez assister.
Hiç bir Depo Ajanı bu gördüğünüzü görmedi.
Ne sous-estimez jamais les agents de l'Entrepôt 13. Ils sont dangereux.
Depo 13 sakinlerini asla hafife alma, Sally.
En cas d'urgence, cette chaîne est le dernier rempart de l'Entrepôt 13. Journée pourrie au bureau?
Acil bir durumda kelepçe Depo 13'ün son savunma hattı olacak.
- J'étais apprentie à l'Entrepôt 12.
Depo 12'de çıraklık yapmıştım.
1893, LONDRES NON LOIN DE L'ENTREPÔT 12
"1893, Londra Depo 12'ye yakın bir yer"
À l'arrivée de HG, j'ai lu ses dossiers de l'Entrepôt 12.
Bakın, H.G. ilk ortaya çıktığında onun Depo 12'deki dosyalarını okumuştum.
Je t'aime, mais... vu comment ça se passe pour les agents de l'Entrepôt,
Jack, seni gerçekten seviyorum ama... İşlerin, çoğu Depo ajanı için nasıl sonuçlandığını düşünecek olursak emin miyiz?
La moitié.
- Yarım depo.
J'ai juste... j'ai été occupé avec la dépo.
McClatchy'yle ilgilenmek zorundaydım- -
- Ça l'était en 1890.
Bu standart depo malı değil. 1890'da öyleydi.