Translate.vc / Français → Turc / Deve
Deve traduction Turc
785 traduction parallèle
si quelqu'un parle de malchance, il revient à pied pour revenir ça fait une trotte vu que ça fait une heure qu'on roule même pas vu un chameau
"Kötü şans" diyen, yürür. Uzun bir yürüyüş olur dostum, neredeyse bir saattir yoldayız. Deve falan da görmedim hiç.
Quand une étoile meurt, elle se transforme en géante rouge.
Görüyorsunuz bir yıldız öldüğünde kırmızı bir deve dönüşür.
Tu fais une montagne d'un rien.
Habbeyi kubbe yapıp, pireyi deve yapıyorsun.
M.Erlanger veut vous voir.
- Tamam, Jack. - Al. - Küçük deve fısıldayacak mısın?
- Ce sont des futilités.
Pireyi deve yapıyorsunuz.
Jouez à dada à mon âge!
Bu yaşta deve güreşi!
On n'a rien trouvé d'incriminant... à part une grande table... aux dimensions d'un géant.
Suçlu olduğuna dair hiçbir şey bulamadık ama tam bir deve uygun... büyük bir masa vardı.
Trois femmes au tempérament de chameau possède.
Hepsi dişi deve huyunda var olmak onun üç tane karısı.
Te connaissant comme je te connais, promets-moi de ne pas en faire une montagne.
Dik kafalı küçük çocuğumu bildiğimden - Mantıklı olup pireyi deve yapmayacağına söz ver.
Pour chasser l'autruche sauvage, rien ne vaut les grandes plaines sur les vastes étendues de...
Bir deve kuşu avlamak için en iyi yer düz alanlardır.
Je me tourmente pour des choses qui n'existent pas. Et je fais une montagne d'une taupinière.
Tam bir aptalım, olmayan şeyler için endişe edip pireyi deve yapıyorum.
J'en fais des taxis. Je suis président des Chameaux Jaunes.
Sarı Deve Şirketi'nin başkanıyım.
Non. On a aussi les Chameaux Échecs.
Damalı Deve Şirketi'miz de var.
Vous faites une montagne d'une taupinière.
- Pireyi deve yapıyorsunuz. - Bu iyi numara olur.
Le jour, les chameaux.
Gündüz deve işindeyim.
Et celui que Jack a tué?
Ya şu Jack'in öldürdüğü deve ne demeli.
Membres du jury, cette femme mérite notre pitié pour avoir vécu enchaînée à un géant déchu, consumé par le ressentiment.
Jüri üyeleri, bu kadına mutlaka acımalıyız. Mahvolmuş bir deve zincirlenmiş, korkunç bir kızgınlıkla yanıyordu.
Tu fais une montagne d'un grain de sable.
Pireyi deve yapıyorsun.
Si j'ai tort, je veux rectifier... mais tu fais une montagne d'une fourmilière... d'une taupinière, d'une puce...
Hatalıysam, bunu düzeltmek istiyorum... ama sen pireyi deve yapıyorsun... pire bile değil.
En poils de chameau.
Deve tüyü, hı?
Montrez-moi le poil de chameau.
Deve tüyü olanları gösterin.
Voici le poil de chameau. Touchez ça, c'est de la vigogne.
Deve tüyünden olanlar ama buna bir dokunun, kaşe.
- Le poil de chameau suffira.
- Deve tüyü iyi.
Je suis pas prête d'oublier ça, vieux chameau!
Bunu unutmayacağım, seni hörgüçlü deve!
Une petite troupe de chameaux.
Küçük bir deve sürüsü.
Vieux bouc! Chameau au nez démesuré!
Seni yaşlı keçi, seni piç, seni uzun burunlu deve!
Regardez : un chameau!
Hey, bakın! Bir deve!
Au moins dix chameaux,!
Bir düzine deve var!
Passez-moi un chameau.
Haydi, deve.
Qu'est-ce que tu fais, c'est pas un cheval, c'est un chameau.
Ona burrrr demeyi kes! O bir deve, at değil ki.
"Mais pas de cervelle." Il ne s'agit pas de ça.
Deve yükü et ve kemik var üzerinde ama beyni bezelyeden büyük değil. "
J'aurais préféré des chameaux.
Deve alacağımızı sanmıştım.
Les bouses de chameau, là-bas.
Deve tezeği.
Un manteau en poils de chameau!
Deve tüyü palto! Bir daha mı?
- Oui. Je sue comme un chameau!
- Evet, deve gibi terliyorum şu an.
La radio du Caire indique, que des objets semblables a des cometes ont effrayé un troupeau de chameau. en traversant le sud-ouest du Sahara.
Radyo Kahire bir deve sürüsünün Sahara Çölü boyunca güneybatıya giden kuyruklu yıldız benzeri bir cisim tarafından damgalandığını rapor etti.
Cette femme est devenue obèse, tandis que son frère s'est transformé en géant.
Geldiklerinde böyle değillerdi. Lula Mae çok sıskaydı ve kilo aldı, kardeşi de adeta bir deve dönüştü.
Il faut entrer dans le Colosse.
Deve binebiliriz.
Notre chameau s'est enfui.
Deve bizi sürükledi.
C'est parfait pour monter.
Deve üstünde iyidir.
Cela représente mille chameaux.
1000 deve demek.
- C'est pour faire comme Dean Martin dans "Some Came Running".
Deve yarışındaki Dean Martin'e benzemekten ibaret.
Tu n'es pas un chameau, tu as aussi besoin de boire.
Deve gibi değilsin, sen de susayacaksın değil mi?
Mais ils ont laissé un chameau... enfin je crois.
Ama bir deve ya da benzer bir şey bırakmışlar.
Le chameau boite.
Deve sakat.
Ne traînez pas la savate!
Hamile bir deve gibi iki büklüm ofisime gelme.
Vos faites une montagne d'une taupinière.
Bu her ne ise bence pireyi deve yapıyorsunuz.
L'autruche enfonce sa tête dans le sable... et parfois dans le drapeau.
Deve kuşu başını kuma gömer bazen de bayrağa.
Je te croyais dans les chameaux.
Deve işindeydin.
Un démon?
- Bir şeytan mı? - Deve gibi iri, şey gibi güçlüydü...
- Bien.
En hızlısından 500 deve.