English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Français → Turc / Doughnuts

Doughnuts traduction Turc

72 traduction parallèle
Je me suis soudain souvenu que Randall prenait toujours des doughnuts qu'on lui servait dans sa chambre pour le thé.
Birden Dicky Randall'ın öğleden sonra çayı için hep donut istediğini hatırladım.
Je... je me demande si c'était des doughnuts.
Acaba onlar donut mıydı?
Deux doughnuts et un café à emporter.
İki çörek ve bir bardak kahve, lütfen.
- Je viens de vous acheter ces doughnuts.
- Bunları senin için aldım. İki tane çörek.
Il y a des doughnuts à la confiture pour l'Agent Cooper et du café décaféiné.
Ekstra donutlar Ajan Cooper için ve kafeinsiz kahve de var.
Voulez-vous du café ou des doughnuts?
Biraz kahve ve çörek ister miydiniz?
- Des doughnuts!
- Çörekler! - Mükemmel!
J'ai vu Joe DiMaggio chez Dinky.
Az önce Joe DiMaggio'yu Dinky Doughnuts'ta gördüm.
Joe DiMaggio dégustant un beignet chez Dinky?
Joe DiMaggio mu? - Dinky Doughnuts'ta? - Evet.
Pardon, si Joe DiMaggio veut un beignet, il va au restaurant ou à l'hôtel, pas chez Dinky.
Üzgünüm. Eğer Joe DiMaggio çörek isterse, güzel bir restorana gider. Dinky Doughnuts'ta oturmaz.
Peut-être qu'il aime Dinky.
Belki Dinky Doughnuts'ı seviyordur.
Joe DiMaggio ne mangerait jamais dans un endroit aussi miteux que Dinky.
Joe DiMaggio'yu Dinky Doughnuts'ın küçük, dar, kirli, kokan tezgahında oturmasını anlayamıyorum.
L'amant de Marilyn Monroe chez Dinky?
Marilyn Monroe ile yatan adam. Ve o Dinky Doughnuts'ta.
- Il est où ton pote Murphy? - Il aime pas les doughnuts.
- Arkadaşın Murphy nerede?
- Il aime pas les doughnuts. - J'le savais.
- Çöreği pek sevmez.
J'ai revu Joe DiMaggio au Dinky Donuts.
Joe DiMaggio'yu Dinky Doughnuts'da tekrar gördüm.
Les doughnuts sont aussi amers que du poison en comparaison.
Bu tatlı yerde çörekler bile zehir kadar acı.
On se faisait toujours choper en volant des doughnuts.
Safeway gidip, doughnuts çalmaya çalışırdık.
"Helms veut taxer les doughnuts."
Dümeni yönetenler donut vergisi istiyor.
Moi, je sais ce que je vais avaler : Des doughnuts.
Ben ne alacağımı biliyorum, biraz donut.
Doughnuts, j'ai plein de doughnuts J'ai...
Donutlar, donutlarım var...
Ouais? Tu aimes manger des doughnuts? Ecoute, Freddy.
Doughnut yemeyi sever misin?
Café, doughnuts?
Kahve ister misiniz, ya da çörek?
Je t'ai fait des doughnuts et des pancakes.
İşte, sana yaptığım sürpriz pudralı çörek.
Tu as encore bavé dessus.
Doughnuts.
Premièrement, je tiens à remercier celui d'entre vous... bouffeurs de doughnuts aux gros culs, bande de couilles molles, qui a révélé ceci à la presse.
Öncelikle içinizden bu olayı hangi çörek kemirgeni, koca götlü, gelişmemiş yumuşakça basına sızdırdıysa çok teşekkür ederim.
Il était une fois dans un pays lointain... un lion qui aimait les doughnuts et le chocolat.
Bir zamanlar, çok uzak diyarlarda çikolata ve çörek seven bir aslan varmış.
- J'apporterai des doughnuts.
Çörek.
Du café, des doughnuts, des patates sautées, des œufs, des crèpes.
Mükemmel bir kahvaltı olacak. Şuna yakından bakalım.
Mesdames et messieurs, café, bagels, viennoiseries et doughnuts gratuits pour tous.
Bayanlar, baylar bedava kahve, donut ve açma.
En parlant de liberté, ils ont des doughnuts gratuits.
Özgürlük demişken, içeride beleş çörek var.
Le gruyère, les doughnuts, les chambres à air.
İsveç peyniri, börek, can simidi.
Casey est juste passé prendre Donna... il était dans la rue à faire vrombir le moteur de sa Trans Am... et puis il a démarré en trombe... et a commencé à faire des doughnuts.
Casey Donna'yı çıkarmaya gelmişti... onu beklerken birden gaza bastı ve... sokağın ortasında soyunmaya başladı... sonra da'Donut'yapmaya başladı.
- Non, merci. Des doughnuts?
Herkes çörek sever.
Luke ne va plus avoir de doughnuts quand on arrivera.
Biz gidene kadar Luke'da hiç çörek kalmayacak.
C'est aussi l'argent pour tes doughnuts.
Onun içinde Donut paran da var bayım.
Vous connaissez cet endroit qui vend des doughnuts deux quartiers plus bas? C'est là que j'ai grandi.
Ama unutma, Betty, ben kötü biriyimdir.
"Cinq choses indispensables." Les doughnuts, ma famille.
"Onlarsız yapamayacağım beş şey." Çörekler. Ailem.
Allez, Roland, c'est l'heure des doughnuts.
- Haydi bakalım, Roland. Ötme zamanı.
Tu devrais lever le pied sur les doughnuts, mon pote.
Donutları biraz azalatmalısın dostum.
Touche pas aux doughnuts, c'est des étincelles, un truc comme ça.
Ayrıca çöreklere de dokunmayın! Onlar hayatın işeret ışıkları... - Falan fistan.
Des doughnuts chauds gratuits sur des plateaux flottants.
Beleş sıcak çörek var. Süzülen tepsilerde.
Doughnuts.
Şişkolar.
Les doughnuts sont réservés aux Membres d'Honneur.
Sadece bilin diye söylüyorum, o çörekler sadece özel üyeler için.
Doughnuts?
Çörek getirdim.
- Doughnuts?
- Çörek mi?
Je laisse les mangeurs de doughnuts que vous êtes mériter mes impôts
Siz à § à ¶ rek yiyip benim vergimi kazanÄ ± n.
Jane, ne joue pas avec les doughnuts et aide un peu.
Jane, donatlarla oynamayı bırakıp bana yardım et.
Il vient a la maison tous les matins et me ramène des doughnuts.
Her sabah eve gelirken bana çörek getiriyor.
Adam a dit que l'homme au ballon lui apportait des doughnuts en rentrant tous les matins.
- Adam, Balon Adam'ın her sabah elinde çöreklerle eve geldiğini söyledi. Bu da akşamları çalıştığı anlamına geliyor.
En tant qu'avocat de la défense, je pense qu'on devrait être clém...
Bugün burada Doughnuts gezegeni nüfusunun yarısını yemekle suçlanıyorsun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]