Translate.vc / Français → Turc / Dôjô
Dôjô traduction Turc
337 traduction parallèle
Ces corps n'appartiennent pas à ce dôjô, d'après maître Obana.
Efendi Obana onların kendi adamı olmadığını söyledi.
Moi, j'étais avec lui au dôjô d'Ito.
Efendi Ito'nun okulunda onunla birlikteydim.
Parlez-lui d'Ichinomiya du dôjô de Yamazaki!
Ben Ichinomiya, Yamazaki Dojo'dan. Beni hatırlayacaktır.
Notre dojo a beaucoup d'ennemis... Higaki Gennosuke n'est pas le seul.
Onların düşmanı sadece Kuo değil.
Il m'a proposé de faire participer notre dojo de judo au Tournoi d'arts martiaux de la police,
Bir turnuva olacağını söyledi.
Yatani Magoroku nous invite à l'inauguration de son dojo.
Davetiye göndermiş.
Bien que de basse extraction, il a créé un dojo pour enseigner la lecture et le sabre.
Statüsünü aldırmayarak, akademik kıyafetler içinde Edo'da eskrim okulu işlettiğini.
Avec un dojo comme celui-ci, tu dois avoir un certain talent.
Bunu gibi bir dojoyla, sen biraz yetenekli biri olmalısın.
Ce n'est qu'un petit dojo.
Bu sadece küçük bir kasaba dojosu.
La règle de notre dojo est que tout étranger affronte d'abord l'un de mes élèves.
Yabancılarla ilgili kurallarımız var. Önce öğrencimle bir maç yapacaksın.
Très jeune, il est monté à Edo pour entrer au dojo de maître Otani.
Çocukken Koishikawa'daki Otani okuluna girmek için Edo'ya gelmişti.
Non, il n'y a personne de ce nom dans ce dojo.
Hyoma Utsugi, o kılıç okulunda değil.
Portez-la au dojo du maître Shimada.
Onu Okachi-machi'deki Shimada'nın okuluna götür.
Hyoma... entrez au dojo de Shimada.
Hyoma! Shimada'nın Okuluna git.
Enferme-toi au dojo et n'en sors pas.
Evini terket. Kendini buraya kapat.
Tant que notre école Kazama existera, aucun style ne sera plus efficace.
Kazama Dojo var olduğu sürece, diğer stiller asla en iyi olamaz.
À l'époque, il gagnait sa vie en allant de dojo en dojo.
Öncesinde, hayatını dojodan dojoya giderek kazanırdı.
La spécialité de mon père, c'était d'aller de dojo en dojo.
Babam, bir dojodan öbürüne dolaşır dururdu.
Un jour, il est allé au dojo de la province de Kôshû.
Bir gün, Koshu'daki bir dojoya gitmiştik.
Il a monté son dojo à Shitaya et a eu cinq ou six disciples.
Shitaya'da bir okulu çalıştırdı, beş ya da altı öğrencisi vardı.
Il a vécu près de son dojo de sabre, il l'a reconnu facilement.
Onun eskrim okulunun yanında yaşardı, o yüzden onu tanımış.
Je suis Wu et je viens vous voir de la part de M. Suzuki, le directeur du Dojo japonais.
Ben çevirmenim. Sizin için bir şey getirdim.
Tu es allé au Dojo pour te venger!
Hungkiu Okuluna gittin mi?
Vous m'avez mis dans l'embarras avec votre expédition punitive au Dojo.
Ama siz çok fazla bela çıkarıyorsunuz. Hungkiu Okulunu niye bastınız?
On ne l'a pas vu depuis l'affaire du Dojo.
Daha dönmedi.
Chen Zhen, ce chien! Il a osé venir à mon Dojo, tue ensuite mon interprète. Il bafoue l'Empire japonais.
Chen ilk önce okulumuzu bastı ve çevirmenimizi öldürdü.
Vous, les Chinois, avez semé la mort au Dojo.
Dövüş salonunda öğrencileri öldürmeye cesaret ettiler. Bu çok ileri gitti!
Il est retourné au Dojo et a tué tout le monde.
Hungkiu Okulunda birçok kişiyi öldürdü.
On ne sait même pas si c'est Chen Zhen qui a tué au Dojo!
Ve kimse Chen'in Hungkiu Okulu katili olduğunu bilmiyor.
Dojo de karaté Seibukan
SEIBUKAN KARATE OKULU
Ou est le dojo?
Dojo nerede?
- La peur n'existe pas dans ce dojo.
- Korku yoktur bu doİo'da.
La douleur n'existe pas dans ce dojo.
Acı yoktur bu doİo'da.
La défaite n'existe pas dans ce dojo.
Yenilgi yoktur bu doİo'da.
La peur n'existe pas dans ce dojo.
Korku yoktur bu doİo'da.
C'est un dojo de karaté ici. Accepte le défi ou pars, vieil homme.
Burası karate doİo'su... meydan okuyup gidemezsin.
Vous avez l'avantage. C'est votre dojo.
Çok avantajınız var.
Il a dit que si vous vouliez les négatifs vous deviez venir au dojo à 8 heures.
O söyledi eğer negatiflerini almayı isteseniz saat 8 da kendo salonuna gel.
Le dojo.
Sergi odası.
Miyagi Sensei est au dojo.
Miyagi Usta doİo'da çalışıyor.
Bienvenue au dojo des Miyagi.
Miyagi ailesinin doİo'suna hoşgeldin.
C'est le dojo de Sato.
Burası Sato'nun doİo'su.
La peur n'existe pas dans ce dojo, n'est-ce pas?
Burada korkuya yer yok! Öyle değil mi?
La douleur n'existe pas dans ce dojo, n'est-ce pas?
Burada acıya yer yok! Öyle değil mi?
La défaite n'existe pas dans ce dojo, n'est-ce pas?
Burada yenilgiye yer yok! Öyle değil mi?
Trop fort avantage, votre dojo.
Bütün avantaj sizde, burası sizin dojo'nuz.
"Dojo mystérieux avec un seul élève écrase les Cobras" Je vous ai réclamé à maintes reprises le paiement des sommes dues... mais puisque vous n'avez pas répondu on n'a pas d'autre solution... que de rayer le Cobra Kai de la liste de nos adhérents.
Birkaç kez aidatınızı ödemeniz için size yazdık... ama cevap alamadığımız için...
- Voilà les clés du dojo.
- Salonun anahtarları.
Depuis ta descente de l'avion... tu es le plus grand patron de dojos de la vallée.
Ben intikamını alacağım. Uçaktan indiğin an buradaki en büyük dojo yöneticisi olacaksın.
Vous avez dit au téléphone que si je venais ici et battais ce... môme, LaRusso, au tournoi d'All-Valley... vous me donneriez 25 % des parts de vos nouveaux dojos?
Sorun var mı? Hatırlarsanız telefonda bana, buraya gelip... Bizim Vadi Turnuvası'nda LaRusso'yu yenersem... yeni dojo'larınızın yüzde 25'ni vereceğinizi söylemiştiniz.
John Kreese, du dojo Cobra Kai, était le meilleur d'entre nous.
Kobra Kai dojo'sundan John Kreese okulumuzun bir numaralı öğrencisiydi.