Translate.vc / Français → Turc / Ellen
Ellen traduction Turc
3,636 traduction parallèle
Elle, vous ne regretterez pas ça
Ellen, buna pişman olmayacaksın.
Ellen?
Ellen?
- Comment- - tu es Ellen?
- Ellen'dı, değil mi? - Maggie-
- Je suis votre assistante.
- Asistanınız benim. - Sen Ellen'sın.
Il se trouve qu'elle s'appelle Ellen!
Adı Ellen'mış onun!
Si tu avais trouvé le médaillon d'Ellen, qu'aurais-tu fait avec?
Ellen'ın madalyonunu bulacak olsaydın onu ne yapardın?
La disparition d'Ellen
Ellen'ın kayboluşu.
Molly donnes moi le médaillon d'Ellen.
Molly bana Ellen'ın madalyonunu verdi.
Tu avais le médaillon d'Ellen Corcoran, et tu ne me l'avais pas dis
Ellen Corcoran'ın madalyonu elindeydi ve bana söylemedin mi?
Ma femme, mon Helene, avais le coeur le plus pur de toute les femmes que je connais, et pourtant je suis un flic, je suis supposer considerer l'impensable :
Karım, Ellen tanıdığım tüm kadınlar içinde en temiz kalpli olanıdır, yine de polis olarak akla gelmeyecek olanı düşünmem lazım.
Ellen a-t-elle donné le medaillon à Grindle pour payer un... stop
Ellen, madalyonu Grindle'a ödeme için mi... Dur.
Ellen!
Ellen!
Ellen, oui!
Ellen, evet!
C'ette Ellen à vendue le médaillon à madame Grindle.
Bu Ellen denen kadın Grindle'a madalyonu satmış.
J'ai cherché ce médaillon pendant des mois, essayant de trouver un sens au départ d'Ellen, au meurtre de Maggie.
Aylardır bu madalyonu arıyordum. Ellen'ın gidişini, Maggie'nin cinayetini çözmeye çalışıyordum.
Combien de fois ai-je été dehors, a tes cotés, à la recherche d'Ellen?
Kaç kere sen Ellen'i ararken ben yanında değil miydim?
Ellen disait toujours que tu étais comme un cheval de charriot qui porte des oeillères.
Ellen daima derdiki, at gözlüğü takmış bir araba atı gibi körmüşsün..
Qu'est-ce qui se passe si... si je meurs, en ne sachant jamais ce qui est arrivé à Ellen ou qui a tué ma petite fille?
Ne olurdu eğer... eğer ölürsem, asla bilemem Ellen'e ne olduğunu... ya da küçük kızımı kimin öldürdüğünü?
Ellen Parsons a disparu.
Ellen Parsons kayıp.
On doit vous préparer pour tout ce qu'Ellen Parsons pourrait vous balancer.
Ellen Parsons'un sana karşı geliştireceği her şey için seni hazırlamamız gerekir.
Pourquoi es-tu retournée travailler pour Ellen en premier lieu?
Neden ilk olarak Ellen ile çalışmak için işe geri döndün?
Qu'est-ce que ça a à faire avec le fait que tu travailles pour Ellen?
Ellen'la çalışmanın sana ne faydası var?
Je t'aime Ellen.
Seni seviyorum Ellen.
Tout ce qui lui importe est de battre Ellen Parsons.
Tek umursadığı Ellen Parsons'u yenmek.
Ellen, peu importe la résolution que tu cherches avec Patty, j'espère que cette affaire de garde t'aidera à le régler.
Ellen, Patty ile nasıl bir çözüm arıyorsan,... umarım bu velayet davası bunu açıklığa kavuşturmana yardım edecektir.
Ellen Parsons devait témoigner contre vous aujourd'hui.
Ellen Parsons bugün sizin aleyhinizde ifade verecekti.
Le gars a essayé de m'aider, et tu lui as fait à l'envers, Ellen.
Adam bana yardım etti, ama sen onu mahvettin, Ellen.
Tu as mis l'affaire avant moi, Ellen!
Davayı benden üstün tuttun Ellen!
Je prendrais soin d'Ellen.
Ellen'a ben göz kulak olurum.
Ellen Parsons sait tout de moi.
Ellen Parsons hakkımda her şeyi biliyor.
C'est au sujet d'Ellen Parsons et ce qu'elle va dire au tribunal.
Bu Ellen Parsons ve onun mahkemede söyleyecekleri hakkında.
Je me fiche de ce qu'Ellen témoigne.
Ellen'in ne söyleyeceği umrumda bile değil.
Michael, c'est Ellen.
Michael, ben Ellen.
Ellen était supposée être là il y a deux heures.
Ellen'in iki saat önce burada olması gerekiyordu.
Il y a une raison si Ellen Parsons n'est pas ici en ce moment.
Ellen Parsons şu anda burada değilse bunun bir nedeni vardır.
Oui, ici Waleed Cooper, l'enqueteur d'Ellen Parsons.
Evet, ben Waleed Cooper, Ellen Parsons'un araştırmacısı.
J'étais supposé retrouvé Ellen à son bureau il y a deux heures.
Ellen ile ofisinde iki saat önce buluşmamız gerekiyordu.
Ellen, où diable es-tu?
Ellen, hangi cehennemdesin.
Ellen Parsons devait témoigner contre vous aujourd'hui.
Ellen Parsons bugün sizin aleyhinize tanıklık edecekti.
Ellen?
Ellen!
Ellen, Ellen, tu m'entends?
Ellen, beni duyabiliyor musun?
J'ai essayé de joindre Ellen depuis des heures.
Saatlerdir Ellen'a ulaşmaya çalışıyorum.
Ellen, Ellen, tu m'entends?
Ellen, Ellen, beni duyabiliyor musun?
Ellen m'a eu une immunité.
Ellen bana dokunulmazlık sağlamıştı.
La nuit où Ellen a été attaquée, je vous ai vu.
Ellen'in saldırıya uğradığı gece, seni gördüm.
Ellen, tu m'entends? Ellen!
Ellen, beni duyabiliyor musun?
Allez. allez.
Ellen! Hadi. Aç gözlerini.
Ellen, regarde-moi.
Ellen, Ellen, bana bak.
Ellen t'ai donné le numéro du bipper?
Çağrı cihazının numarasını Ellen mı verdi?
- Tu es Ellen.
- Margaret.
Ellen.
Ellen!