Translate.vc / Français → Turc / Ere
Ere traduction Turc
188 traduction parallèle
♪ Esp'ere que'ye vais term.
Umarım gücüm dayanır.
♪ Esp'ere que ta queue va term.
Umarım kuyruğun dayanır.
Qui va là?
Ere.
Deux fois au même endroit
Aynı yerden iki k ere
Soldat de 1 ere classe Philip Davis.
- Philip Davis. Er birinci sınıf.
Un bleu qui folâtre avec sa femme.
Acemi ere karısıyla fingirdeşmesi için izin veriliyor!
Je ne suis qu'un simple soldat. Je n'ai pas le droit de faire ça ŕ Kaji.
Benim gibi bir er parçası Kaji gibi bir usta ere öğretebilir ki?
Mais a la 1 ere occasion, pfft!
Sonra, ilk fırsatta...
Revoila notre 1 ere cliente.
İşte, birinci müşterimiz.
Tu sais, ils font... ll faut se baisser : "Hé..."
Βilirsin, bu sefer de... Υ ere kadar eğilirler, "Ηey..."
Chaque cycle s'achève par une apocalypse, et un autre cycle commence.
Her devre bir tür kıyametle sona ere. Ve sonra yeniden doğum vardır.
- Ere, eo, is, it, imus, itis, eunt.
- Ere, eo, is, it, imus, itis, eunt.
La 1 ere formule vous mettra en rapport avec un vol commercial de Moscou.
Bunlarla Moskova'dan gelen bir yolcu uçağı ile karşılaşacaksınız.
'Ere! Les affaires sont calmes, ce matin!
İşler çok kesat bu sabah!
Tu croyais que t'allais donner la tétée à un tas de bleus-bites?
Sadece bir avuç rütbesiz sersem ere meme vereceğini mi sanıyordun?
Vous regardez quoi?
Tanrım. 'Ere, sen ne bakıyorsun?
Mamie se retournerait dans sa tombe si elle me voyait.
Büyükannem şu halimi görse mezarında iki k ere ters dönerdi.
Comme l'éclair qui cesse d'être... et qui s'entend dire "il brille".
çok kısa sürecek gibi, hangi şey durdurabilirdi... Ere'nin söylediği tek şeyi "aydınlık." Hoş güzel gece...
" Ere yet the salt of most unrighteous tears
"En günahkar göz yaşının tuzu musun sen..."
Lors d'une de mes nombreuses promenades, j'ai remarqué que Molloy portait des baskets pour ne pas faire de bruit.
Y ere sıkça yaptığım ziyaretlerimden birinde Molloy'un lastik pabuç giydiğini fark ettim. Tüymek için.
C'est de 1 ere bourre. A usage interne.
Bir daha onunla yalnız görüşme yeter.
"Za-ïre", ou "Zaï-re", bref.
Zai-ere, veya Zare, ya da her neyse.
IL OUBLIE DANS QUELLE ERE ON VIT.
Yaşını bile hatırlamıyor.
H ERITI ERE RESPONSABLE l NCEN DI E ECOLE
GENÇ KIZ OKUL YANGINI İLE SUÇLANDI
On se dit que je serai moins exigeant avec vous qu'avec un bitard boutonneux.
Seninle, acemi bir ere oranla bile daha yumuşak olacağımı sandılar.
Ere : Le dévonien.
Devoniyen çağı.
Ere : Le crétacé.
Kireç çağında.
Non, M. Czaka. Je le sais, car j'avais préparé votre vin préf éré, le vieux Riesling.
Hatta o sırada Albert'e, galiba Bay Czaka hasta falan.
1 ere nouvelle!
Birinci haber!
J'arrive pas à croire que le vieux a pris sa retraite. C'est la fin d'une ére.
İhtiyarın emekli olduğuna inanamıyorum.
Pour commencer la journée, voici mon morceau préf éré.
Güne güzel başlamak için, en sevdiğim şarkılardan biri.
C'est la 1 ére fois.
Bu ilk seferin.
C'est lá qu'il m'a embrassée la 1 ére fois.
Beni ilk kez burada öpmüştü.
PRISON MA 1 ERE FOIS
HAPİS İLK DENEYİMİM
La 1 ére et la 7 ème des quatre quoi?
Dördün birinci ve yedincisi ne peki?
Appelé de 1 ére classe Edwin Montesque-Garlick.
Ben Er Edwin Montesque Garlick, efendim.
J'aurais préf éré que les circonstances soient autres.
Keşke şartlar daha başka olsaydı.
Elle a éré hauremenr recommandée.
Çok tavsiye edilen biri.
Tu as éré prendre l'ordonnance?
Reçeteyi aldın mı?
Ça a éré dur d'avoir ce job.
Bu kolay bir iş değil.
Vous y avez déjà éré?
Oraya hiç gittin mi?
Vous n'avez jamais éré à Harlem?
Hayır mı? Harlem'e hiç gitmedin mi?
Ecoure, on comprend que ru sois anxieux. Er que ru as éré rrès parienr.
Bak, ikimiz de ne kadar gergin ve ne kadar sabırlı olduğunu biliyoruz.
- Ça a éré... On a...
- Biz uzun süre birlikte çalıştık.
Alors, ru as éré expulsé de chez roi comme Jonas a éré expulsé du venrre de la baleine.
Evet. Jonah'ın balinanın midesinden dışarı atılması gibi evinden atıldın demek.
L'épouser aurair éré un enfer.
Aslında sana büyük bir iyilik yapmış. Öyle bir evlilik cehennemden farksız olurdu.
Elle a éré à l'école carho pendanr huir ans!
Sekiz yıl Katolik okulunda okudu. Sekiz yıl!
- J'ai éré à l'école au coin.
- Sonny, sen oy attın mı? Saat 2.05'te gittim.
C'est son morceau préf éré, tu le savais?
Bu onun en sevdiği parça. Biliyor muydun?
Ou... un "dé-gène-éré".
Veya bir "yeniden yaratılmış".
Je suis un " "tombola" ", un " "dé-gène-éré" ".
İnanç doğumuyum, ya da yeniden yaratılma.