Translate.vc / Français → Turc / Fabriqué
Fabriqué traduction Turc
3,973 traduction parallèle
Il est de qualité commerciale, mais, malheureusement, cela signifie qu'il aurait pu être fabriqué par n'importe quelle compagnie.
Ticari seviyede bir ürün ve yapan şirketlere ait bir seri numarası olduğu anlamına geliyor.
Peut-être que le serrurier qui a fabriqué la clef que j'ai fait faire pour Victoria peut te fera une remise.
Victoria'ya verdiğim anahtarı yapan çilingir sana indirim yapabilir.
- Je n'en ai fabriqué que deux.
Tam işlevli çalışan sadece iki tane ürettim.
Mais je t'ai fabriqué une lame avec un vieux couteau.
Ama eski bir bıçaktan öldürücü bir silah yaptım.
Il a fabriqué la robe de Carolyn Bessette quand elle s'est mariée avec John-John Kennedy.
John-John Kennedy ile evlenirken Carolyn Bessette'in giydiği gelinliği o yapmıştı.
Infrarouge brouillé... dévérouille 99 % des automobiles fabriqué après 2008
Kızıl ötesi karıştırıcı. 2008'den sonra üretilen arabaların % 99'unu açar.
C'est fabriqué avec du béton recyclé. - Quoi?
- Bina geri dönüşümlü betondan yapılmış.
Il est recyclé... Débris de béton en poudre Pas le béton solide fabriqué à base de roche dure
Beton molozları kullanılmış, sert taştan yapılmış betondan çok daha dayanıksız.
Je suis entré dans la morgue, fabriqué le sérum, enlever Stallone des US.
Morga gizlice girdim, serumu yaptım, U'dan Stallone'u yürüttüm.
Vous êtes sur qu'il n'est pas celui qui a fabriqué la bombe?
Bombayı yapan olmadığına emin misin?
La question est : qui a fabriqué l'engin, et pourquoi en voulaient ils à votre compagnie?
Soru şu ; o bombayı kim yaptı ve sizinle ne sorunu vardı?
Je ne sais rien à propos de l'ELM, et je n'ai certainement pas fabriqué de bombes.
ELM hakkında hiç bir şey bilmiyorum ve kesinlikle de bomba yapmadım.
Êtes vous en train de dire qu'Edgar Knowles disait la vérité quand il vous a dit qu'il n'avait pas fabriqué la bombe qui a explosé au siège de Vanowen?
Yani Edgar Knowles Vanowen'ı patlatmadım derken doğruyu mu söylüyor diyorsun?
Maintenant vous me dites qu'il a fabriqué toutes les bombes sauf celle d'y il a deux jours?
Şimdi de iki gün önceki bomba dışında ki bombaları mı yaptı diyorsun?
Peut-être que Singh avait un partenaire, quelqu'un avec qui il a fabriqué la bombe.
Belki de Singh'in işbirlikçisi vardı, beraber bombayı yaptılar.
C'est fabriqué?
- Sahte mi gerçekten?
Ouais, j'ai fabriqué des marteaux avec vos prénoms dessus, et on peut par conséquence, les bouger.
Üzerinde isimlerimiz yazan tokmaklar yaptım, böylece uygun şekilde sıralayabileceğiz.
Peut-être qu'il a fabriqué le sien.
Belki kendi yapmıştır.
Comme tout ce que vous avez fabriqué, y compris moi.
Ve yarattığın her şey, ben de dahil...
Oh, j'espère que T-Rex aimera le cadeau que je lui ai fabriqué.
Umarım T-Rex ona hazırladığım hediyeyi beğenir.
Fabriqué?
Hazırladın mı?
J'ai fabriqué des jambes robotiques, pour me permettre des super sauts, et j'ai utilisé des machines à fumée pour cacher mes allers et venues.
Süper sıçrama becerileri için kendime robot bacakları taktım ve geliş gidişlerimi saklamak için duman makineleri ile donattım.
A-t-elle précisé que c'est fabriqué par des enfants aveugles?
Kör çocuklarca yapıldığından bahsetti mi?
On avait fabriqué très peu de ces flèches.
Bu oklardan çok az sayıda yapıldı.
J'ai fabriqué ce nom.
O adı ben yaptım.
On va fabriqué un bateau comme des marins de la marine marchande.
Tüccar denizcisi olarak bir gemi yapacağız.
Jock a fabriqué un prototype.
Jock bir tane prototip üretiyor.
Non, non, qu'est ce qu'on construit, qu'est ce qu'on fabrique?
Hayır ya, ne yapıyoruz, ne tasarlıyoruz yani.
Charlie, Charlie, on ne fabrique rien du tout.
Charlie, hiçbir şey tasarlamıyoruz biz.
La marque de fabrique d'un sérial killer.
Bir seri katilin karakteristik özelliklerinin tamamı.
Oui, c'est la marque de fabrique du TATP. Peroxyde d'acétone.
TATP'nin en belirgin özelliğidir triaseton triperoksit.
Okay, si c'est si important au Moyen-Orient, que ça fabrique ici à Hawaii?
Orta Doğu'da çok kullanılıyorsa Hawaii'de ne işi var?
Quelqu'un a laissé sa voiture garée en double file devant la fabrique de conserves.
Birileri arabasını konserve fabrikasının önüne bırakmış.
Et le garçon dit : "je fabrique un sous-officier."
Çocuk "bir Uzman Çavuş" yapıyorum " der.
le petit garçon dit, "je fabrique un sous-officier"
Küçük çocuk, "bir Uzman Çavuş yapıyorum" der.
Le petit garçon dit... "Je fabrique un sous-officier".
Küçük çocuk der ki "Bir Uzman Çavuş yapıyorum".
Diabétique et travailler pour une entreprise qui fabrique du mauvais sucre?
Kötü şeker üreten bir şirket için çalışan şeker hastası.
Selon ce document, Carlisle Industries fabrique vilebrequins personnalisées en alliage de tungstène pour le marché secondaire de l'industrie automobile.
Bu kayda göre Carlisle Endüstri ikinci el piyasası için özel tungsten alaşım krankmili üretiyor.
Je fabrique une urne de rechange.
Kendime yedek bi kül saklama kabı yapıyorum.
Qu'est-ce qu'il fabrique?
Ne yapıyor bu ya?
Tu crois qu'il fabrique une bombe?
Bomba mı yapıyor bizimki?
On a changé cette règle après l'histoire de la fabrique de cheesecakes.
Hayır, hayır, hayır. Cheesecake Warehouse'daki olaydan sonra o kuralı değiştirmiştik.
Et Alucard, qu'est-ce qu'il fabrique, cet ahuri? !
Hem o Alucard andavalı nerede kaldı?
Les cadeaux qu'on fabrique montrent comment les familles cools peuvent être impressionnantes.
Ev yapımı hediyeler, havalı ailelerin ne kadar muhteşem olduklarını gösterir.
Je pensais que c'était une fabrique de pneus de dirigeable.
Burada zeplin üretildiğini sanıyordum!
La fabrique appartient aux Tchang.
Chiang'Iar fabrikanın sahibidir.
Mais en fait, il fabrique du speed.
Pisliğin teki zaten. Meth pişiriyor.
Je pense que cette fabrique de rêves devrait se remettre en route, exactement comme la vôtre.
Bu hayal yapıcısını sonunda hayata döndürecek. seninkiyle aynı şekilde, arkadaşım!
Je sais, j'en fabrique.
Ne yaptığımın farkındayım. Bunları ben üretiyorum. Ver bir tane daha.
C'est sa marque de fabrique.
Olay çillerinde.
Mon mec va se demander ce que je fabrique.
Erkek arkadaşım endişelenicek. Ararsın beni.