Translate.vc / Français → Turc / Façon
Façon traduction Turc
48,327 traduction parallèle
"Arrachez-moi toutes mes dents, de toute façon elle vont tomber un jour."
"Bütün dişlerimi çek, nasılsa çürüyecekler" demek gibi.
C'est l'heure, de toute façon.
Tamam, tamam. Sorun yok, zaten uyanma vaktiymiş.
Tu sais, ta mère et moi, on essaie toujours de vous traiter tous de la même façon.
Biliyorsun, anne ve baba olarak, herkese eşit davranmaya gayret ettik.
Je dois être pragmatique, c'est la meilleure façon de faire.
İşime geldiği gibi davranmam gerek. En iyi yolu bu.
J'allais pas garder le travail de toute façon.
İşe devam edeceğim gibi bir durum yok aslında.
Si vous avez tort et qu'il est blessé d'une quelconque façon, Je veillerais personnellement à ce que vous et les Trushes soient éliminés.
Eğer yanılıyorsan ve herhangi bir şekilde ona zarar gelirse senin ve Ardıç Kuşlarının itlafını bizzat gerçekleştiririm.
Écoutez les gars, vous savez que je suis connu pour ma façon de penser rationnelle, non?
Dinleyin, benim akla yatkın düşünmemle tanındığımı biliyorsunuz, değil mi?
Oh mon Dieu, as-tu fait attention à la façon dont Lewis m'a soutenu sur le fait de rester à Malibu?
Malibu konusunda Lewis nasıl bana arka çıktı, gördün mü?
Et plutôt que d'effacer tous les messages de haine, je me suis dit qu'on devrait les recycler, comme la façon dont on transforme les eaux usées en délicieuse eau potable.
Tüm bu kızgın mesajlardan kurtulmak yerine onları yeniden düzenleyebileceğimize karar verdim. - IRKÇILIĞA ÇOK KIZGINIM... lağım suyunu içme suyuna dönüştürmek gibi. - HELLSİNKİ, FİNLANDİYA'DA GÖRÜŞÜRÜZ
Je regrette la façon dont je l'ai traité.
Ona öyle davrandığım için çok pişman oldum gerçekten.
Ce n'est pas une façon de vivre!
Değmez! Tandy, burada yaşamanın imkanı kalmadı.
Ca l'était, à sa façon.
Kendi çapında öyleydi.
Je le vois à votre façon, et tout devient sombre et noir.
Sizin dediğinizi düşündüğümde ise görebildiğim tek şey karanlık.
Pas encore, de toute façon.
Henüz değil, en azından.
C'est qui ce gars de toute façon?
Kim bu adam?
Ce patient est mort de la même façon que ma mère est morte, et j'étais un robot.
Hasta, annemle aynı hastalıktan ölmüştü ve ben bir robottum.
J'aime ta façon de le dire. J'aime ton visage.
Pekala, yüzünü çok seviyorum.
Elle va devoir faire ça à sa façon, et il faudra juste la laisser trouver son chemin.
ve bunu yaparken de, sen ona ihtiyacı olan alanı sağlyacaksın. Evet. Peki ya bunu beceremezse?
Je cherchais une façon plus sympa pour : "bizarre scène que tu as faite, avant de te faire taser, et coffrer"!
"Büyük bir olay çıkarıp, şoklanman tutuklanıp hapse girmen biraz garip." demenin daha kibar bir yolunu arıyordum.
Non, la façon dont il l'a dit l'a fait paraître... plein d'espoir.
Hayır, bunu söyleyiş şekli umut vericiydi.
C'est juste... sa façon de vivre.
Oda öyle biri işte.
C'est juste sa façon à lui.
Bu da onun yolu.
C'est pas la seule façon.
Tek yol bu değil.
La façon de Xavier n'est pas la seule.
Xavier tek yol değil.
C'est la façon parfaite de...
- Bu şunun için harika bir yol...
Les gars, je n'avais pas prévu cela de m'arrêter de cette façon.
Çocuklar, olayların bu şekilde gelişmesi benim kabahatim değil.
Il a toujours eu ses secrets. C'était sûrement sa façon de nous protéger.
Sanırım bizi bu şekilde koruyordu.
C'est une façon élégante de dire que vous avez tué beaucoup d'hommes de qualité.
Pek çok iyi adamı öldürdün demenin süslü bir yolu.
La seule façon de commencer c'est de parler avec lui.
Ama işe onunla konuşarak başlayabilirsin.
L'unique façon de le garantir est de tuer le seul médecin capable de le garder en vie.
Bunu garantiye almanın tek yolu, onu hayatta tutabilecek tek doktoru öldürmek.
Les timbres fiscaux sont un juteux marché, et c'est une charmante façon de blanchir l'argent... une histoire que je vous raconterai une autre fois.
Damga pullarında epey kazanç var ve para kara aklamak için de güzel bir yol- - Başka zaman anlatabileceğim bir hikaye.
Je devais m'en aller de toute façon.
En kısa zamanda sizi rahat bırakmalıyım.
Je veux dire, ils essayent, mais le temps étant ce qu'il est, ils ne seront pas là à temps pour dire au revoir de toute façon.
yani, onlar-onlar deniyorlar ama havanın durumuna bağlı, Vedalaşmak için buraya yinede gelemezler.
Je ne comprends pas, pourquoi elle partirait de cette façon?
Anlamıyorum, neden buraya kadar geldi ki?
On parle de F.O.B niveau ninja, façon Oncle Jerry.
Ninja seviyesinde bir Ş.Ş'den bahsediyorum, Jerry amca stilinde.
Je faisais de l'aide sociale de façon caritative.
Ben sosyal yardım ziyaretleri yapıyordum.
Je veux dire, le mélange d'écriture cursive et d'imprimerie, la façon dont je fais mes G...
Yani, el yazısı ve düz yazıların karışımı, g'leri yazma şeklim...
Votre façon de reproduire mon ouverture, par exemple.
Örneğin açılışımı yansıttıkça.
Je vois la façon dont tu me regardes.
Bana ne şekilde baktığını görüyorum.
C'était la seule façon de protéger ma couverture
Oyunu sürdürebilmek için bu,...
On pourrait faire ça de façon hebdomadaire.
Bu işi haftada bir yaparız.
On aurait pu le faire sans vous, de toute façon.
Bu kadar kendini beğenmişliğe gerek yoktu ama.
Une fois que t'as menti à ta femme, la seule façon de t'en sortir, c'est de recommencer.
Bir kere karına yalan söylediysen, tek çıkış yolu iki kat yapmaktır.
La seule façon de nous en sortir... pour autant que je sache... c'est qu'on se retrouve ici dans un an pour reprendre cette discussion.
Ve sanırım bunun tek yolu, görebildiğim kadarıyla bir sene sonra burada buluşup bu konuyu tartışmaya devam etmemiz.
Je suis scandalisé par la façon dont il est facile d'obtenir une arme à feu, sans poser de questions.
Silaha ulaşmanın bu kadar kolay olması beni de öfkelendiriyor, tereyağından kıl çeker gibi.
Ce n'est pas de cette façon là que nous résolvons le problème.
Ama sorunu böyle çözemeyiz.
Mais tu... tu dois savoir une façon de réveiller Emma. Mais tu ne connais pas de chemin de retour pour... Comment appelles-tu ça..
Fakat sen Emma'yı uyandırmanın yolunu bulmuş olabilirsin ama geri dönmenin yolunu bilmiyorsun ismi ne demiştin...
Mais la façon dont les souhaits ont été faits aujourd'hui, Je pense que ça va juste empirer les choses.
Ama bugün dileklerin gittiği yola bakılırsa her şeyi daha kötü bir hale getirebilir.
Info confidentielle, récit à la première personne, sur la façon dont le Président a négocié la libération d'un héros américain qui n'était pas celui qu'on croyait.
İçeriden bilgi, birinci ağızdan. Başkan'ın bir Amerikan kahramanının salıverilmesi için yaptığı pazarlık ancak kahramanın göründüğü kişi çıkmayışı.
Une sacrée façon d'obtenir un entretien avec le Président.
Başkan'la görüşmek için olağanüstü bir yol.
Il l'apprendrait de toute façon.
Nasıl olsa öğrenir.