Translate.vc / Français → Turc / Fixé
Fixé traduction Turc
3,317 traduction parallèle
Avez-vous fixé un salaire avec eux?
Aranızda bir rakam belirlediniz mi?
Nous approchons du lieu fixé. Pouvons-nous faire demi-tour?
Rakmirzan amca.Size iyi yolculuklar, Biz geri gidiyoruz.
Le sort de chacun sera fixé après la bataille de demain.
Bizde seninle gelecegiz...
Je vais faire une brèche dans le périmètre extérieur, ça va désactiver leur système de sécurité, pénétrer dans la cible, localiser et m'emparer du paquet, Alors nous nous rejoindrons au lieu fixé.
Etrafından dolaşacağım, güvenlik önlemlerini etkisiz hale getireceğim içeri gireceğim, hedefi belirleyip alacağım ve kaçış noktasında buluşacağız.
Rendez-vous au lieu fixé.
Kaçış noktasında buluşuyoruz.
J'ai fixé ces données pendant des heures, et je n'arrive toujours pas à en sortir des détails.
Saatlerdir bu verilere bakıyorum, ve hala hiçbir şey anlamadım.
Le dîner est fixé.
Yemek ayarlandı bile.
Le procès fédéral est fixé Goldman, c'est du passé
Federal davada anlaşma yapıldı. Goldman tarih oldu.
T'es sûre d'avoir fixé ce rendez-vous à 8h du matin aujourd'hui? Si je suis sûre?
- Toplantıyı bugün 8'e ayarladığından emin misin?
J'ai fixé mes limites, et j'ai gagné.
Sınırları belirledim ve kazandım. Bunu kutlamalıyız.
Pour avoir fixé les yeux à nouveau sur ton coeur.
Sevdiğin kişiyi yeniden görebilmek.
Fixe, derrière moi!
Tamirci, arkama geçin!
Fixe, la Casse, l'arcade va bientôt ouvrir.
Tamirci, Yıkıcı, salon açılmak üzere.
Elle appelle du fixe à la maison.
- Evde kullanmaz pek.
Vous savez, les gens convaincus c'est une idée fixe, mais ils sont justes, comme, scruter cette petite parcelle de temps, C'est tout ce que les gens peuvent voir.
İnsanlar bunun sabit ilerleyen bir şey olduğuna inandırılmışlar ve zaman akışını tek yönlü görebiliyorlar yalnızca.
Ce n'est pas une idée fixe, Shannon.
Sabit bir zaman akışı yok ama Shannon.
Il me regarde, il me fixe du regard.
Konuş benimle. Bana bakıyor. Bana doğru bakıyor.
Baisse pas les yeux, fixe-les.
Aşağıya bakma, gözlerinin içine sabitlen.
Pourquoi il me fixe?
- Bu sikik adam neye bakıyor?
Nos enquêteurs ont conclu que la vis a cédé, laissant le compensateur dans une position fixe et forçant la gouverne vers le bas, ce qui a entraîné l'avion en piqué.
Müfettişlerimiz krikonun kırıldığı ve asansörün belli bir konumda donarak asansörü aşağı pozisyonda kilitlediği ve uçağı pike yapmaya zorladığı sonucuna vardılar.
Est-ce que quelqu'un a encore une ligne fixe?
Artık kimsenin sabit telefonu yok mu?
- Ne la fixe pas, d'acc? - Oh. Mm-hmm.
Bıyığına gözlerini devirme, tamam mı?
Il ne répond ni à son portable ni au fixe.
Ev telefonu ya da cep telefonuna cevap vermiyor.
D'autres sont différents, mais quelque chose fait que je me fixe sur Rapha.
Farklı olan başkaları da var ama Rafa'yı farketmemi sağlayan bir şey oldu.
Elle fixe le vide, concentrée sur sa grande question :
12. dakikada, arta kalan boşlukta, hayatın büyük sorularını düşünmektedir :
Ce n'était pas un poste fixe ou un portable, mais une carte.
Adam normal telefondan veya cep telefonundan aramamış. Kredili kartlardan kullanmış.
Je veux dire, tout le monde me fixe.
Yani, herkes gözünü dikmiş bana bakıyor.
C'est important d'établir un emploi du temps fixe pour vous aider à garder vos repères.
Frank, seni meşgul tutmak amacıyla her gün için bir program hazırlamamız hayati öneme sahip.
Se fixe des buts irréalisables.
Gerçek olmayan amaçlar belirlemek. Bende var.
Temps pour les médocs, Sam. Se fixe des buts irréalisables.
İlaç zamanı, Sam.
D'abord, choisis un numéro fixe.
Öncelikie, sabit hat al.
Il te faut un téléphone fixe et un nouveau numéro.
Sana yeni bir sabit numara ve sabit telefon lazım.
Il te fixe?
- Bakıyor demek.
Pourquoi tu le fixe comme ça?
Neden ona bakıyorsun?
Je ne le fixe pas.
Bakmıyorum.
- Fixe-le tout simplement.
- Sapla gitsin.
mais une fois que je fixe mon esprit sur quelque chose... Je ne baisse pas les bras.
Ama bir şeyi aklıma koyduğumda, vazgeçmem.
Je n'ai pas envie qu'il me voie utiliser un téléphone fixe.
Beni ev telefonu kullanırken görmesini istemem.
Fixe les voiles!
Yelkeni koruyun!
Il ne mange pas, il fixe l'horloge.
Yemek yemiyor, sadece gözünü dikip saate bakıyor.
Et un super job, donc. Je veux juste montrer aux gens qu'ici- - Tant que tu restes fixé et que tu prends les bonnes décisions,
Ben sadece insanlara ayakta kalmanın, doğru kararlar vermenin seni nereye taşıdığını göstermek istiyorum.
Fixe-la, Fixe-la bien,
Dikkat et, gözünü ayırma.
Il sufira que M, Bourneville fixe son attention sur un point en mouvement et vous la verrez là sous vos yeux, tomber, comme foudroyée,
Bay Bourneville gözlerinizin önünde hareket noktasına bakmasını ister istemez hipnozun etkisi altına girecek. Hayrete düşeceksiniz.
Je fixe les règles à présent.
- Yapma. Bundan sonra benim yöntemlerim geçerli.
C'est moi qui fixe le prochain rendez-vous.
Ama bu sefer bizim kurallarımız geçerli.
On va aller regarder un film fixe, ça date un peu mais le message est important.
Şimdi bir film izleyeceğiz. Biraz eski olsa da, olayı iyi açıklıyor.
C'est moi, ou elle nous fixe?
Bana mı öyle geliyor, yoksa bizi mi izliyor?
{ \ pos ( 192,225 ) } Pourquoi on a gardé un fixe?
[Gülüşmeler ] Bu... [ Çalmaya devam ediyor]
Je ne fixe personne. Et les soldats ne râlent pas.
bu arada askerler surat asmaz.
C'est son personnage, sa pile de publicité c'est là que je fixe la limite.
Onun karakteri bu. Benim reddettiğim sınırlarda o fahişelik yapıyor.
C'est pour ça qu'on fixe des heures.
Bu yüzden saat verdiler.