Translate.vc / Français → Turc / Flipper
Flipper traduction Turc
2,043 traduction parallèle
Hé, si tu vas au restaurant ce soir, ne prends pas les nouilles, parce qu'à 9 heures, elles vont se transformer en vers. Les gens vont flipper.
Hey, bu akşam restorana gidersen erişte söyleme, çünkü 9'da solucanlara dönüşecekler.
Et ça le fait vraiment flipper. Il se fait enfermer dans un asile pour échapper à tout ça.
Bu Hurley'i çok korkutuyordu ve bundan kurtulmak için kendini rehabilitasyon merkezine kapattırdı.
- Je t'ai fait flipper.
Seni korkuttum.
Comme une boule de flipper, on se cogne à eux et rebondit en tous sens, propulsés par leur contact.
'Pinballdaki gibi, onlara çarparız ve farklı bir yönde geri teperiz, 'Birisi tarafından itilir.
On lui a dit qu'on voulait faire flipper un pote qui allait se marier.
Ona evlenmek üzere olan bir arkadaşımıza eşek şakası yapacağımızı söyledik.
Quand tu ne pourras trouver que du travail au noir, et que tu passeras ton temps à flipper parce que ton collègue risque de te balancer s'il te reconnaît.
Bulacağın işler hep berbat işler olacak ve yanındaki adam seni tanımasın diye dua edip duracaksın.
Je sais pas qui de vous deux est la plus grosse tapette : Wally, parce que c'en est vraiment une, ou toi, de flipper de lui dire ton vrai prénom...
Hanginiz daha büyük bir homo bilmiyorum ama, aslında Wally homo olabilir ya da sen ona gerçek ismini söylemekten korkuyorsundur...
Elle va flipper, mec.
Çıldıracak kanka.
Il m'a fait flipper, en descendant de sa toile.
Ağından iniverince heyecana kapılmıştım.
Une fille dans une pièce de Machiavel qui fait flipper son copain fragile?
Şu nasıl : Bir Machiavelli oyununda oynayan oynayan şirin kız, güvensiz sevgilisini çıldırttı?
Billard, flipper, on roulait à gauche.
Bilardo, pinball, beraber şarkı söylemeler...
- Il me fait flipper, là.
Beni korkutuyor.
À empêcher ton viol sur un flipper, ingrate.
Seni tilt makinesinin üzerinde tecavüz edilmekten kurtarmaya çalışıyordum.
Ce qui me fait flipper à mort. Je hais cet enfoiré à un point que tu ne peux imaginer.
Asıl ödümü bokuma karıştıran o puşttan tahmin ettiğinden çok daha fazla nefret etmem.
Ils me font flipper, c'est pour ça que je veux partir d'ici.
Tüylerimi ürpertiyor. Bu yüzden de buradan gitmek istiyorum.
- Elles font flipper, ces jumelles.
- O ikizler adamı ürpertiyor.
- Les infirmières me font flipper. - C'est un rendez-vous.
- Hemşirelerden korkuyorum oğlum ben.
Ne le fais pas flipper.
Korkutma sakın.
- Vous me faites flipper.
Tamam, siz çocuklar beni korkutuyorsunuz.
Je ne veux pas me mêler, mais fais gaffe. Marty va flipper, s'il vous surprend.
Bu rüyadan seni uyandırmak istemezdim ama arkanı kolla.
- Ils me font flipper.
Onlardan çok korkuyorum.
Il risque de flipper si tu lui parles de mariage.
Tamam. Ama eğer evlilik hakkında bu kadar erken konuşmaya başlarsan çıldırabilir.
Le zoo a récemment acquis deux manchots du Cap, Tux et Flipper.
Pawnee Hayvanat Bahçesi, geçenlerde siyah ayaklı Güney Afrika penguenleri aldı Tux ve Flipper.
Tux... veux-tu prendre Flipper comme légitime épouse?
Tux Flipper'ı kanuni eşin olarak kabul ediyor musun?
Tux et Flipper sont deux mâles.
Tux ve Flipper, ikisi de erkek.
Si on lui donne 70 000, il va flipper.
Eğer 70 bin önerirsek, adam işkillenir.
Anya me faisait flipper.
Anya beni çıldırttı.
T'es sûr que tu vas pas flipper d'un coup et me tabasser?
Birden cinnet geçirip beni doğramayacağından falan emin misin?
Ce qu'elle a vu la fait flipper.
Gördüğü şeyden çok korktuğunu biliyorsun, değil mi?
Seigneur, Veronica va flipper.
Tanrım. Veronica çıldıracak.
Ils vont flipper, lui et sa bombe de bonne femme.
Resmen deliye dönecek... O ve güzel kıçlı karısı.
Tu m'as vraiment fait flipper avec tous tes cris.
Attığın çığlıklar beni gerçekten korkuttu.
J'en sais beaucoup trop sur le scrotum d'Andy. Et ma mère arrête pas de flipper à propos de la copine de mon père.
Andy'nin testisi hakkında fazlasıyla şey biliyorum annem de babamın yeni kız arkadaşı yüzünden sinirlenmeyi kesmeyecek.
- Que ça te fasse flipper?
Belki biraz panik.
Vous commencez sérieusement à me faire flipper.
Beni ciddi anlamda korkutmaya başladın.
- Oui, et elle me fait flipper.
Şu anda ona bakıyorum. - Evet.Biraz ürkütücü bakıyor.
- Peut-être le sous-sol. - Elle doit flipper.
Bahse girmeye bile gerek yok.
Il va flipper.
Anladığında delirecek.
Ça me fait flipper.
Bu beni korkutuyor.
Celui qui conduisait est sorti, Andrew a plongé pour sauver Paige, s'est fait tirer dessus, remonte à la surface, ce qui a dû faire flipper le conducteur.
Arabayı kullanan dışarı çıkar. Andrew, Paige'yi kurtarmak için suya dalar, vurulur, yüzeye çıkar ki sürücünün bu esnada muhtemelen kafası kıyaktır.
Il va flipper tellement t'es merveilleuse.
Senin bu kadar harika oluşun karşısında korkudan ödü patlayacak.
Non, mais... l'idée d'un 1er rencard me fait flipper.
Hayır, sadece ilk randevuların, düşüncesi bile beni korkutmaya yetiyor.
Tu as carrément fait flipper Chuck.
Chuck'ı korkudan altına işettin.
Je sais que ça vous fait flipper, mais je pense pas être faite pour la fac.
Deliye döndüğünüzü biliyorum ama bence üniversite olmam gereken yer değil.
- Et ça fait flipper les gens?
Bu da insanları ürkütüyor, ha?
Ça me fait flipper, tu sais?
Bu beni korkutuyor.
Je vais flipper toute la journée parce que je suis méchante.
Şimdi korkunç bir insan olduğum kafamda dönüp duracak.
- Tu nous as fait flipper, connard.
- Senin yüzünden ödümüz bokumuza karıştı, piç kurusu.
Tout ce que vous dites me fait flipper.
Şey, az önce söylediğin her şey ile bir sorunum var.
Elle va faire flipper tous ceux qui essaieront de t'approcher!
Herkesi korkutup kaçıracak.
OK, elle fait flipper.
Tamam, o çok ürkütücü.