Translate.vc / Français → Turc / Frontières
Frontières traduction Turc
1,258 traduction parallèle
Tu es Rachel Glasser, de la revue Frontières BioTech.
Sen BioTech Frontiers'dan Rachel Glasser'sın.
Frontières BioTech.
BioTech Frontiers.
Frontières BioTech.
- BioTech Frontiers.
Si je franchis les frontières de Nebari et que je leur explique que tout le monde est mort au cours d'une attaque, ils me croiront peut-être.
Eğer Nebari sınırlarını geçer ve onlara saldırıya uğradığımızı ve diğer herkesin öldüğünü söylersek, bana inanırlar sanıyorum.
Vous disiez que les frontières étaient fermées!
Sınırlar kapandı demiştin!
Ce qui se passe au-delà des frontières ne nous regarde pas.
Kaygılanacak birşey yok, sınırlarımızın dışına kim çıkar ki?
Gandalf le Gris n'a pas passé les frontières de ce pays.
Gri Gandalf Moria'nın sınırından geçemedi.
Hitler va dans les jours prochains fermer les frontières. et nous n'avons plus rien à vendre.
Çok yakında Hitler sınırları kapatacak. Satabileceğimiz hiçbirşey kalmadı.
Fermez les frontières. Coupez les lignes de communications.
Sınırları kapatın ve bütün iletişim noktalarını kesin.
Les gardes-frontières sont armés. Les mômes, c'est bruyant.
Sınır devriyeleri silah taşır, çocuklar gürültü yapar.
Un an plus tard, sa renommée dépassait les frontières de notre province, et l'on commençait à penser que nul mortel n'en viendrait jamais à bout.
Bir yıl sonra ünü bölgemizin sınırlarını aştı, ve herkes, hiçbir ölümlünün ona karşı koyamayacağını düşünmeye başladı.
Ces moments, ceux que je pourrais appeler limites... frontières, expériences X-zone... deviennent en fait maintenant la norme.
Bu anlara eşik anlar diyebilirsin sınır, hudut, bıçak sırtı deneyimleri şimdi artık kural oluyorlar.
Blessée et rompue, j'arrivai enfin aux frontières d'Avalon.
Yaralı ve yorgun bir halde, en sonunda Avalon'un sınırlarına vardım.
Non, on travaille à "Aveugles Sans Frontières".
Hayır, Körlükle Savaş Vakfında çalışıyoruz.
Une alliance avec les Huns protégera nos frontières et nous laissera le temps de retrouver notre grandeur.
Hunlarla ittifak sınırlarımızı garantiye alacaktır. Hem de, yeniden büyümemiz için bize zaman kazandıracak.
- A quel sujet? - Des frontières entre nos nations.
- Ve kızıl saçlı kadının çocuğu.
Avec la mort d'Attila, il n'y eut plus personne pour unir les différentes nations aux frontières de Rome.
Beni mi görmek istediniz, efendim? Evet. Attila'nın ölümünü kutluyoruz.
J'effacerai les frontières.
Tabuları yıkacağım
Je suis Free Waterfall Sr, fondateur de Pingouins sans Frontières.
Selamlar. Ben Free Waterfall Sr., Penguins Unlimited'in kurucusuyum.
Il faudrait monter des barricades et empêcher tous les étrangers de franchir les frontières.
Belki de her kasabanın önüne barikat çekip istenmeyen yabancıları almamalıyız.
Dites-moi, on est sur le sol américain ou dans une sorte de zone sans frontières?
Söylesene, şu anda Amerikan topraklarında mıyız yoksa sınırları belirsiz bir boşlukta mı?
Oser. Ouvrir nos frontières.
Çılgınlaş, sınırlarını zorla, yak yık ortalığı.
- Avec Médecins sans Frontières.
Evet, Sınırsız Doktorlar'layken.
- Médecins sans Frontières?
Sen Sınırsız Doktorlar'la mıydın?
Turner est mort en 1932... donc il a pu voir ce qu'il adviendrait du Monde quand on serait à court de frontières.
Turner 1932'de öldü, yani... sınırlar bittiğinde dünyanın ne hale geldiğini göremedi.
Hors de mes frontières
Ne fayda son pişmanlık
Hors de mes frontières
Faydasız son pişmanlık
Surveillons nos frontières.
Ama biz kendi sınırlarımıza bakmalıyız.
On a des frontières invisibles mais bien connues.
Burada görünmez, ama herkesin bildiği sınırlar var.
C'est vrai, quoi, leurs frontières orientales étaient menacées par la Russie et ils pensaient que les Arméniens pouvaient les trahir.
Doğu sınırlarında Rus tehdidi vardı ve Ermenilerin kendilerine ihanet edeceklerine inandılarsa...
- Laisse-moi rétablir quelques frontières.
- Yeniden bazı sınırlar koyalım. - Koymayalım.
J'organisais le passage aux frontières difficiles.
Zor sınırlardan geçmesini ben ayarladım.
J'ai posé ma candidature chez Médecins sans frontières pour partir 2 mois en Bosnie.
Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü'yle Bosna'da iki ay çalışmaya gönüllü oldum.
Vous aidez un fugitif à passer les frontières planétaires... et vous vouliez me faire avaler que vous apportez du matériel médical à Whitefall?
Bir kaçağı gezegenlerarası taşıyorsun. Senin Whitefall a sağlık ekipmanı taşıdığına inanacağımı mı sanıyordun?
Mike a joué avec les frontières de la conduite en société
Mike normal sosyal davranışların sınırlarıyla oynadı.
Je suis fier de la participation de l'hôpital du Sacré Cœur au programme "Docteurs Sans Frontières".
Saygın bir yeri olan "Doctors Without Borders" programına... "Kutsal Kalple" ilgili olarak bir yıl boyunca harika ödüller kazandım
- Avec Médecins sans Frontières.
Evet, Sınırsız Doktorlar'laydım.
Le pouvoir de l'Elu dépasse les frontières de ce monde.
Seçilmiş Kişi'nin gücü bu dünyayı aşar.
Chasseur d'aventures... enfonceur de frontières... briseur d'obstacles!
Maceraperest... akıncı... engel tanımaz.
Dans la nuit du 7 Octobre 1989, plusieurs centaines de personnes se sont réunies... pour une promenade nocturne, afin de revendiquer la liberté de marcher sans frontières.
7 Ekim gecesi, 1989 birkaç yüz insan birleşip... sınırlar olmaması fikrine karşı yürürüşe geçtiler.
Début juin 1990, les frontières de la RDA ne valaient plus rien.
1990 başlarında, sınırlarımız anlamını yitirdi.
Il n'y a plus de mur. Il n'y a plus de frontières!
Artık duvar yok.
Je me suis donc décidé à ouvrir les frontières de la RDA.
Bu yüzden GDR duvarlarını kaldırmaya karar verdim.
Peu de temps après l'ouverture des frontières, des milliers de citoyens de l'Ouest ont profité de l'occasion pour visiter la RDA pour la première fois.
Duvarın yıkılmasının ardından... bir çok FGR vatandaşı GDR'yi ziyaret etme şansı yakaladı
Les Turcs sont en train de lever des armées sur nos frontières orientales.
Türkler doğu sınırlarımıza ordu yığıyorlar.
Il y a des limites, des frontières.
Bu konuda çok kafa patlattım. Evet, içine ettim.
Le fils du pharaon envoya ses meilleurs soldats prendre la boîte pour la transporter aux frontières du monde.
Firavunun oğlu kutuyu en iyi askerine verip dünyanın sonuna gönderdi.
Tu ferais mieux de sortir de ton cocon, mec... parceque quelqu'un a très certainement franchi... les frontières du réel, OK?
Kendi kalıplarının dışında düşünerek işe başlasan daha iyi olur, dude... bazı insanların öldürülme nedeni... lanet olası gerçek kurallarınızdır, tamam mı?
Les Américains sauront que l'espoir dépasse les frontières.
Senin sayende Amerikalılar, umudun sınır tanımadığını anlayacak.
C'est l'étrangeté des villes frontières.
- sınır kasabaları yabancılarla doludur.
Disons, dans les conflits précédents - la Corée, le Viêt-Nam, la guerre du Golfe - l'empire avait toujours réussi à garder les... les barbares, hein, au-delà de ses marches, de ses frontières.
Daha önceki Kore, Vietnam ve körfez savaşlarında imparatorluk barbarları kapıların dışında tutmayı başarmıştı.