English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Français → Turc / Fuel

Fuel traduction Turc

219 traduction parallèle
II me faut du fuel.
- Evet? - Mazot almam lazım. - Tamam.
Je suis fauché. On n'a que du fuel et quelques francs.
Gidebilirsek... yanımızda biraz mazot ve birkaç frank olacak.
Pas trop. Mais je gèle et j'ai chuté à 570 litres de fuel.
Fena değil ama yandım, donuyorum ve 570 litre benzinim kaldı.
- Il a du fuel?
- Benzin durumu nedir?
Il ne me reste que 530 litres de fuel.
Yakıtım azalıyor. 530 litre kaldı.
Il faudra être vigilant avec le fuel qui subsistera dans les dépôts.
Petrolün geri kalanı dikkatli bir şekilde depolarda muhafaza ediliyor.
on peut toujours apprendre - tu vas voir tu es tellement modeste à toi je te rapporterai son oreille tu vois le fuel?
Bu işi öğrenmek isteyen birileri var. Çok mütevazisin. Senin için kulaklarını getireceğim.
J'ai mis du fuel pour le générateur.
Jeneratörün yedek motoru için biraz yakıt koydum
On manque de fuel.
Yakıtı tükenmiş olabilir.
- Je veux économiser le fuel.
Sadece yakıttan tasarruf etmeğe çalışıyorum.
Le secret réside dans l'apport constant du fuel.
İşin sırrı yeterince yakıt beslemesi yapmada.
Pourquoi vous ne vendez pas ce tableau pour nous acheter du fuel et des couvertures?
Neden şu resimleri satıp, yakıt veya ilave battaniye almıyorsunuz?
J'espère que Pepe a mis assez de fuel.
Umalım ki Pepe yeterince yakıt koymuştur.
Les compagnies pétrolières augmentent les prix du fuel et du gaz ce qui se répercute sur le client, on est tous oblige d'augmenter nos prix...
Büyük firmalar mazot fiyatlarını yükselttiği sürece bu işler hep zor olacak bizim için...
Je calcule toujours jusqu'où on peut aller avec le fuel, avant de retourner.
Bir depoyla ne kadar uzağa gidip dönebileceğimi hep hesaplarım.
Quand vous recevrez le signal... vous saurez que vous êtes à 150 km du ravitaillement en fuel.
Yakıt ikmal noktanıza 100 mil kala sinyali alacak.
Mais il est approvisionné en fuel. Et toujours prêt à partir.
Yakıtı tam dolu ve her an hazır vaziyette bekliyor.
Qu'ils recherchent les points d'atterrissage et le fuel.
Tüm muhtemel iniş alanlarını aramaları emrini vermek.
Spatiobus 3ème classe au fuel neutronique. Équipage : 81. Passagers : 300.
Üçüncü sınıf nötronik yakıt tankeri, 81 tayfası ve 300 yolcusu var.
- Coastal est un dépôt de fuel pour avions.
- Coastal uçaklara yakıt veren bir depo.
Ils ont volé le vaisseau le plus rapide, avec assez de fuel pour 10 tours de galaxie.
En hızlı gemilerimizden birini galaksiyi 10 kez... geçmeye yetecek kadar yakıtla birlikte çaldılar.
Un peu de fuel et je le bats, Eddie!
Evet, tek ihtiyacım birazcık yakıt.
Si tu veux l'empécher d'épouser la Beauté endormie, il y a une cannette de fuel spéciale dans ta boite à gants.
Onun evlenmesini önlemek istiyorsan, torpido gözünde özel bir yakıt var.
- Le fuel peut monter, les syndicats forts...
- Yakıt zamlanabilir. Sendikalar uğraştırır.
Tu vérifies le niveau de bois et de fuel.
Sen yakacak ve odun stoğunu kontrol edebilirsin.
- Le niveau de bois et de fuel.
- Yakacak ve odun stoğu.
J'ai essayé de trouver du fuel et du bois.
Yakacak ve odun bulmaya çalıştım.
Nous avons désespérément besoin de fuel et de bois.
Fena bir halde oduna ve yakacağa ihtiyacımız var.
Est-ce qu'on peut avoir du fuel et du bois?
Bize biraz yakacak ve odun verir misiniz?
- Je suis responsable du feu et du fuel.
- Bu tavukla ben, ateşle barut gibiyiz.
Et ta nuit avec "Miss pompe à fuel"?
Ya o gece bayan silikonluyla ne yapıyordun?
Jacques loue un appartement. Pourquoi acheter 200 litres de fuel? Oui, c'est bon.
Jacques gibi bir apartman sakini neden 190 litre ısıtma yağı alsın ki?
Une fuite dans le réservoir de fuel.
Yakıt sızıntısı.
Il n'y a plus de fuel.
- Gaz da bitmiş.
Mais qui chourave le fuel?
Hangi aklı evvel gazımızı çalıyor?
Il y a du fuel?
Kazı makinesinde yakıt var mı?
Plus de temps ni de fuel.
Ne yeteri kadar zamanımız, ne de yakıtımız var.
L'avion est presque à court de fuel.
Dinah, geldiğimiz uçağın yakıtı neredeyse bitti.
Il y a des avions avec du fuel.
İçinde yakıt olan başka uçaklar da olmalı.
Sera-t-il possible de faire le plein de fuel sans électricité?
Hiç bir takat olmasa da... şu uçağa yakıt ikmali yapmak mümkün olacak mı?
II y a des réserves de fuel sur la piste.
Uçağın yanında, zeminde yakıt tankları mevcut.
Je vais aspirer le fuel des réservoirs avec les réacteurs.
Motorları, yakıt deposundan yakıt emmek için kullanacağım.
Attendons que le fuel rattrape notre temps.
Yakıtın, uçağımızın zaman akışına ayak uydurmasını beklemek zorundayız.
II faut 25000 kg de fuel dans chaque aile, pas moins.
Her bir kanat için, 25 ton yakıt almalıyım, bir damla eksiği olmaz.
Et s'il y a un problème avec le fuel?
Peki ya, yakıt bozulursa ne olur?
On a assez de fuel pour voler une heure, pas plus.
Uçaktaki yakıt, bizi en fazla bir saat götürür.
Tu gaspilles du fuel pour voir des femmes nues.
Boşuna çaba harcıyorsun. Çıplak bir kadın görmek için.
A force de regarder la télé, tu n'auras plus de fuel.
Bu kadar çok televizyon izlersen hiç enerjin olmaz.
Du fuel!
Yakıt.
Avec un peu de fuel, ça partira tout seul.
- Biraz ıslatırsan çıkar dostum.
On n'a plus de fuel.
Yakıtımız tükendi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]