Translate.vc / Français → Turc / Gentleman
Gentleman traduction Turc
2,351 traduction parallèle
Claire, veuillez escorter ce gentleman hors du bâtiment.
Claire, lütfen beyefendiye bina çıkışına kadar eşlik eder misin?
Un vrai gentleman.
Tam bir yardım meleğisin.
Il était gentil, un vrai gentleman.
Çok tatlıydı, tam bir centilmendi.
J'ai été responsable et gentleman.
İyi biri gibi davrandım. Tam bir centilmendim.
Et si le mariage n'était pas possible mais que les sentiments de la jeune femme pour le gentleman soient plus grands que la perspective de la honte.
Ya evlilik henüz mümkün değilse ama genç bir hanımın, bir beyefendiye karşı olan hisleri utancın her türlü engelinden daha büyükse?
C'est un gentleman.
Hayır. Çok centilmen.
hum, je n'aime pas vous jeter dans la gueule du lion, mais je juge préférable que vous invitiez le gentleman de Madison Square Garden à un bon déjeuner aujourd'hui.
Seni aslan inine göndermek istemezdim ama siz iki beyefendiyi Madison Square Garden'dan hoş bir öğle yemeğine götürmek çok iyi olur..
Un gentleman ne la range jamais près de ses chaussettes.
Bir centilmen silahını çorabıyla aynı yere asla koymaz.
Je m'y prête, car Richard m'a défié. En tant que gentleman, j'ai accepté.
Ben dâhil oldum çünkü Richard bana meydan okudu bir beyefendi olarak ben de kabul ettim.
Oui. Un vrai gentleman... Pas comme vos autres mecs.
Eski sevgililerinin aksine gerçek bir centilmendi.
Vous n'êtes pas un gentleman.
Hiç kibar değilsiniz.
- Tu sais quoi? J'ai été un parfait gentleman ce soir.
- Biliyor musun, bu akşam mükemmel bir centilmendim.
- Ce gentleman se joint à vous?
Bu beyefendi sizinle mi?
Quel gentleman de l'embrasser sur la joue. Ce qu'elle voulait vraiment, c'était... Et voilà l'histoire qui se répète, hein?
Tam bir centilmendin yanağına bir öpücük kondurmuştun ve onun aslında istediği bilirsin.
Un gentleman, humain ou même un peu plus qu'humain ne parle pas à une dame ainsi.
Bir beyefendi insan ya da bir şekilde insandan daha fazlası bile olsa bir bayanla asla böyle konuşmaz.
Avec les compliments du gentleman.
Şuradaki beyefendiden size gönderildi.
Sois un gentleman.
Yolundan şaşma.
J'ai jamais été un gentleman.
Ben her zaman yolumdan şaşarım.
On peut frapper, en restant gentleman?
Yoldan şaşmamada yumruğa izin var mı?
Donc, il ne t'a pas touchée durant vos trois mois au Condor parce qu'il était un gentleman?
O kadar centilmen olduğu için mi üç ay boyunca sana elini sürmedi?
Une femme ne descend pas un verre devant un gentleman.
Bir hanım, bir beyefendinin yanında asla içkisini kafasına dikmez.
Tu n'es pas un gentleman.
Bir kere sen beyefendi değilsin.
Un vrai gentleman.
Gerçek bir centilmendi.
Elle a dit que tu étais un gentleman.
Düşünmüyor. Sana centilmen dedi.
Je travaille avec des imbéciles. Frank McEllon était un gentleman. Même avec sa femme, qui a exigé 2 / 3 des brevets du sous-marin... qu'il a inventé avant leur rencontre.
İşim gereği bir sürü ahmakla uğraşıyorum ama Frank Mcellon tam bir beyefendiydi denizaltını patentinden gelen paranın üçte ikisini isteyen karısına bile.
Ce vieux gentleman voudrait une lap dance.
Bu yaşlı beyefendi bir kucak dansı istiyor.
Un gentleman n'en parle jamais.
Bir sevgilim olsa bile, bir beyefendi olarak, bundan bahsetmem.
Vous êtes un gentleman. Bon, merci, c'était...
Pekala, teşekkürler, bu...
On ne tire pas sur un tel gentleman.
Böyle hazade bir beyefendiye ateş edilmez.
Un gentleman ne parle pas comme ça.
Küfür eden beyefendi olamaz.
C'est un gentleman.
Bilirsin işte, o bir centilmen.
- Tout de même. - Tu n'es pas un gentleman.
- Yine de sen bir centilmen değilsin.
C'était un vrai gentleman. - Vous pouvez en être sûre.
Tam bir beyefendiydi, bundan emin olabilirsiniz.
Tous les gens du quartier pensaient qu'il était le parfait gentleman.
İşin komik tarafı, mahalledeki herkes onun şu genç, kibar, yakışıklı erkeklerden olduğunu düşünürdü ama ben farklı bir şeyler görmüştüm.
Il existe le danger de les affaiblir mais un gentleman comme vous, je suis sûr que vous pouvez vous permettre de perdre quelques créatures, non?
Onları zayıflaştırmak gibi bir tehlike var ama sizin gibi bir beyefendinin de anlayabileceği gibi birkaç tavuk feda edilebilir, değil mi?
C'est un homme d'affaires qui, curieusement, se révèle être un gentleman qui sait ce qu'il veut et l'obtient.
O, ne istediğini bilen ve centilmence elde etmeyi deneyen, zeki bir iş adamı.
Jonathan est un gentleman que je fréquente.
Jonathan, görüştüğüm bir beyefendi.
Vous ne le voyez pas, mais vous êtes avec un gentleman.
Siz göremiyorsunuz, ama yanınızdaki bey gerçek bir beyefendi.
Le gentleman au chapeau melon, je tiens à vous dire que vous êtes une vraie lopette.
Melon şapkalı beyefendi fena halde homosunuz.
M. McClain est un gentleman... mais mon opinion de son client repose sur des analyses.
Mr. McClain iyi biri olabilir... ama davalı hakkındaki fikirlerim testlere dayanmaktadır.
Son père est un gentleman bien dans une retraite prématurée.
Babası erken emekli olmuş bir beyefendi.
Un gentleman, je vous l'ai dit.
Sana söylediğim gibi, gerçek bir beyefendi.
Je doute de trouver mieux que ce gentleman.
Bu beyefendiden dahaiyi başka biri olduğundan şüpheliyim.
Pourquoi ne pas être un gentleman, pour une fois, et aller aider Candy avec ce dessus de lit?
Neden hayatında en azından bir kereliğine olsun bir centilmenlik yapıp gidip ona kılıfları geçirmesinde yardımcı olmuyorsun?
Sors ton air de plus charmant gentleman et ensuite, renverse la vapeur.
Çekici, beyefendi duruşunu sergile sonra da beklenmedik bir şey yap.
Quel gentleman.
Ne beyefendi.
"Officier et Gentleman." 1982.
"An Officer and A Gentleman." 1982.
Soyez un gentleman.
Tamam.
- C'est un gentleman.
- O bir centilmen.
Sois un gentleman.
Centilmen olsana. Tanıt kendini, hadi.
Je suis un gentleman.
Ben bir beyefendiyim.