Translate.vc / Français → Turc / Glamour
Glamour traduction Turc
452 traduction parallèle
Je n'ai rien de glamour.
Parlak bir hayatım yok.
Selon d'autres, la capitale mondiale du glamour.
Ayrıca dünyanın muhteşem başkenti olarak anılıyor.
Dans la police, ce n'est pas toujours le glamour et la gloire.
Polisin yaptığına bakarsak mükemmel bir iş de değildi.
Il nous faut une émission glamour, un présentateur qui en jette.
Burada ihtiyacımız olan şey bir animatör gösterisi. Taklit gösterisi. İzleyicileri kulaklarından yakalayıp çekmeliyiz.
De l'intérieur surgit une star de cinéma très glamour comme, euh, Marlene Dietrich.
İçeriden dillere destan bir yıldız iner, şey, Marlene Dietrich gibi.
Frissons, glamour, la clameur de la foule!
Heyecanlar, cazibe, kalabalığın kükremesi!
- Ce n'est pas très glamour. - C'est vrai.
- Beklediğin kadar göz kamaştırıcı değildir.
Voici une autre variation sur le thème du caftan, léger et doux, dans un imprimé délicat, éclat et glamour d'entrée de jeu.
İşte Kaftan teması üzerine yeni bir varyasyon, bu varyasyon akıcı ve yumuşak, hafif baskılı, ve ta ön yanına değin parlaklık ve ihtişamıyla.
Au-dessus de Joyce's House of Glamour.
Joyce Güzellik Salonu'nun üst katında kalıyorduk.
Cette boutique est très glamour!
Burası çok göz alıcı!
Splendeur, glamour, et la fête...
Reklam, şöhret, büyük bir parti.
Je suis bien d'accord! Oui, ces petits sachets seront particulièrement glamour.
- Eğer kartlarımı doğru oynarsam, bu züğürtün kazandığının iki katını kazanırım.
Du glamour dans les pins
Çamların çekiciliği
Mais si on oublie le côté mythique et glamour... ça ressemble beaucoup à une mort lente payée au SMIC.
Bütün o aldatmaca, efsane ve sihirini saymazsak aslında az maaşlı yavaş ölüm diyebiliriz..
Tu crois que c'est glamour, de conduire une voiture?
Yani demek istediğim araba kullanmak çok mu çekici geliyor sana?
Sa vie est de plus en plus glamour.
Aşırı pırıltılı bir hayat sürüyor.
Je suis un branché du glamour.
Cazibeye meraklıyım...
De l'art du glamour.
- Cazibelilik sanatına.
Tous les jours à la boutique tu as droit au glamour, à l'exaltation.
Sen ayakkabı mağazasının ihtişam ve heyecanını her gün yaşıyorsun.
Quand le glamour rencontre Dame Fortune on est les Hommes les plus Heureux de la fête de la Terre.
Dame Fortune'un asaletine bakın ; Ve işte
Sauf que je voyais ça plus glamour.
Ama kafamda biraz daha görkemli bir şey canlandırdığımı söylemeliyim.
Elle était paumée et glamour, une perdante qui s'accrochait dur.
Onu seviyorum, çünkü harika Ve mükemmel biri. Hep eziliyor, ama yine de mücadeleyi elden bırakmıyor.
Même le règne le plus long, le plus glamour doit se terminer un jour.
En uzun, en şaşaalı saltanat bile, bir gün bitmek zorundadır.
C'est le glamour et la romance.
Cazibesinden ve romantizmden dolayı, Bayan Hart.
La vie d'une chanteuse est glamour.
- Şarkıcıların hayatı ışıltılı olsa gerek.
Une touche de glamour a envahi la 4ème brigade.
Sizlere dördüncü karakol'dan bildiriyoruz.
Pour résumer les choses, ce n'est pas un boulot très glamour.
Bu harika bir iş değil. Kısacası böyle.
Le plus glorieux gala glamour de la ville.
Şehirdeki güzel, görkemli gala gecesi.
Il y a 30 ans, Park Row était le coin le plus glamour de Gotham... mais il a subi un déclin ces dernières années.
Otuz yıl önce Park Row, Gotham'ın en görkemli adresiydi ancak son yıllarda bölgede büyük bir düşüş yaşandı.
Je me suis mis à feuilleter Voici.
Annemin Glamour dergisi vardı. Sayfalarını çevirmeye başladım.
Voici?
Glamour mu?
Voici?
Glamour mı?
Vous voyez le côté glamour.
Madalyonun parlak tarafını görüyorsun.
Mêler le jeu au glamour des îles britanniques.
Tüm fiyaka ve gösterişi ile İngiliz kumarhanesi.
Ce n'est pas glamour, mais c'est un travail honnête.
Çekici olmayabilir, ama dürüst ve iyi bir iş.
Re-bonjour, ici Kitty Potter qui vous donne un peu de glamour depuis les répétitions.
Yeniden merhaba. Ben Kitty Potter. Size hazırlıklardan bir parça sunuyoruz.
Grande soirée glamour.
Büyülü bir gece.
Beaucoup de gens se mettent à fumer à cause du "glamour", comme au cinéma.
Bence bir çok insanın sigara içmesinin sebebi Hollywood filmlerinde çok cazip bir şey olarak gösterilmesi.
Tu te vois plutôt tendance fashion victim ou anti-glamour?
Moda kurbanlığını mı, taklit moda'yı mı tercih edersin?
Ce hangar a perdu de son glamour.
Cazibe binadan ayrıldı.
Ca met un peu de glamour.
Mekana biraz cazibe katıyor.
Il y avait une revue féminine et je l'ai feuilletée.
Annemin Glamour Dergisi'ni karıştırmaya başladım.
Une revue?
Glamour mu?
C'est la party la plus glamour de la saison. Garanti.
Bu sonbahar burada yaşayacağınız en görkemli parti olacak, garanti ederim.
Bien sûr le grand chef a éliminé l'industrie des loisirs à L.A. mais le glamour de Hollywood existe toujours. Venez avec moi voir où les stars...
Büyük deprem, LA'deki eğlence sanayiini yok etti ancak Hollywood'un eski ihtişamı hala yaşıyor, haydi gelin ve yıldızların...
Bien sûr, le Grand Chef a éliminé l'industrie des loisirs à L.A. mais le glamour à Hollywood existe toujours.
Büyük deprem LA'deki eğlence sanayiini yok etti, ama Hollywood'un ihtişamı hala yaşıyor...
Les filles là-bas ont besoin de glamour.
Bisbee'deki kızlara da biraz hava lazım.
Et du côté glamour de la mort.
Ve onun övülmesiyle ilgili.
On doit renoncer au glamour vertigineux du show-business et retourner aux humbles plaisirs d'épiciers de quartier.
Şov dünyasının sersem edici çekiciliğinden vazgeçip semtin mütevazı bakkalı olmanın zevkine dönmeliyiz.
J'apprécie le côté glamour de notre association mais toi, tu sais y faire avec les gens, ça se voit.
Aslında bu ortaklığın eğlenceli kısmına ortak olurdum ama sen insanlarla iletişim sorunu yaşıyorsun.
Ma soeur est mannequin. - Très glamour.
- Evet, kız kardeşim bir model.