Translate.vc / Français → Turc / Glué
Glué traduction Turc
131 traduction parallèle
Ils t'ont glué au sol.
Tutkalla yapıştırmışlar seni.
Ces trucs collent comme la glue.
Bu şey tutkal gibi yapıştırıyor.
Et me coller dessus
# Then stick on it just like glue...
Six tubes de Crazy Glue. "
Altı adet yapıştırıcı.
De la super-glue?
Yapıştırıcı mı?
On achètera de la super-glue.
Elmers alırız.
Il y a quelques brûlures de cigarette mais on mettra de la glue.
Birkaç sigara yanığı var ama, onları kapatıcıyla yok edebiliriz.
- La super-glue est à la caisse.
Tezgahın arkasındaki rafta.
"On l'appellera Crazy Glue."
"'Çılgın yapışkan'olabilir. "
Quand Tim est mort... et que ma mère, vous savez... quelqu'un a dû prendre les rênes de la famille.
- Evet. Tim öldükten sonra ve annem hastalandıktan it seemed like there needed to be someone to be the glue sonra aileyi bir arada tutacak birinin olması gerekiyordu. En güçlü aday bendim.
- Comme de la Super Glue.
- Japon yapıştırıcısı gibi.
Oh non, n'y touche pas, c'est comme de la super-glue.
Oh, hayır, sakın... sakın dokunma ona. Süper yapışkan gibi görünüyor.
Zhaan dit que ce solvant convient, mais c'est très corrosif, il faut le mettre sur la glue des DRDS, pas sur ta main.
Zhaan bu solventin işe yarayacağını söyledi ama çok güçlüymüş. o yüzden eline değil, sadece DRD yapışkanına sürmem gerekiyor...
Tu as manqué un grand moment du film d'horreur tout à l'heure, un troupeau de ces trucs à essayer de me tuer, ils ne crachent plus de glue.
Biraz önce oradaki Hitchcock filmini kaçırdın ama bu ufak adamlardan oluşan bir sürü az önce beni öldürmeye kalktı. Artık yapışkan atmıyorlar.
Un bouclier gravitationnel, un attracto-rayon, de la super glue, le truc qui m'a attiré à bord!
Çekim alanı, çekici ışın, Japon yapıştırıcı? Her ne haltsa beni gemiye aldığınız şey!
Passer la voiture à la super-glue, c'est un peu excessif, non?
Bütün arabayı mı yapıştırıyorsun? Biraz abartmadın mı?
Vous aviez de la glue sur les mains.
O esnada pek de temiz değildiniz.
Il voulait dire folle comme... cette glue...
Bilirsin, mesela şu tutkal gibi... çılgınsın demek istedi.
Ooh, une maquette d'avion et de la glue!
Bir model uçak ve yapıştırıcı.
De la super-glue!
Tabii ki, Krazy tutkalı. Tabii ki!
Appelle-moi si tu as besoin de glue.
Yardıma ihtiyacın olursa ben ara.
- Non, il te suit pas, parce que comme nous tous, il a de la glue chez lui et il sait que ça sèche en une seconde.
Hayır, anlamıyor çünkü eminim çoğu insan gibi onun evinde de Çılgın Zamk vardır ve neredeyse hemen kuruduğunu biliyordur.
Tu sniffes encore de la glue? C'est pas un peu périmé, cette merde, connard?
Bu şeyin modası geçmedi mi dostum?
Tu t'es déjà fait baiser par de la glue il y a quelques années, et t'as bloqué tes sinus. On a dû les percer.
Bir şişe yapıştırıcıyla sinüslerini tamamen yapıştırmıştın.
Dites, vous pourriez me trouver de la super-glue et du whisky?
Bak, bana biraz yapıştırıcı ve biraz da viski getirmeni istiyorum tamam mı?
Vous savez pourquoi la super-glue colle si bien aux doigts?
Hiç kuvvetli yapıştırıcıların, neden en iyi insanların parmaklarını yapıştırdığını merak ettin mi?
Qu'est-ce qu'elle a, la Super Glue?
Tutkala ne oldu?
De la super-glue.
Süper yapıştırıcı.
Si tu mets de la super-glue dans ta soupape avant la course, elle va se bloquer.
Yarıştan önce süper yapıştırıcı sürülürse supap kilitlenir kalır.
La Super Glue, c'est mortel.
Evet. Japon yapistiricisi bir harika.
De la glue, t'as compris?
Maket yapıştırıcısı olanından olacak, duydun mu beni?
Il vous avez volé de la glue pour ces gosses noirs.
Senden o çocuklar için bali çaldı.
Les émanations proviennent de super glue chauffée.
Gaz, süper güçlü bir yapıştırıcı.
Je suspecte les inventeurs de la super glue de n'avoir jamais imaginé que, quand elle est chauffée et appliquée sur des surfaces sous forme gazeuse, ses capacités de liaison nous permettraient d'obtenir des empreintes digitales sur une jambe humaine.
Herhalde Süper Zamk'ın mucitleri, ısıtılıp gaz formunda uygulandığında bir insan bacağından parmak izi çıkartabileceğini hiç düşünmemiştir. Super Zamk'in reklamına bayılırım.
J'adorais cette publicité où le gars mettait de la super glue sur son casque et ensuite collait sa tête à la poutre et restait suspendu.
Hani adam kaskının üstüne zamk sürer kafasına takıp kirişe yapıştırır ve havada asılı kalır.
La pauvre est recouverte de glue, et ce n'est pas de la crème solaire.
Zavallıcık sümüksü bir maddeyle kaplı ve bu güneş yağı değil.
Old Glue.
Old Glue.
Old Glue?
Old Glue?
Ce truc, donc, c'est de la super glue.
Bu şey aslında süper bir yapıştırıcı.
Y'a de la glue partout.
Her taraf zamklı.
Un type avec de la glue sur tout le visage... identique à la glue sur la chaussure.
Yüzünün her yeri yapıştırıcı olmuş bir adam... aynı bu ayakkabıdaki yapıştırıcıdan.
Pour accrocher les affiches, ils passent une autre couche de glue... sur les affiches. Donc, si Gideon a été projeté contre le mur... Il devrait y avoir des traces sur cette couche de glue.
Bu posterlerin asılmasındaki diğer bir yol da bir kat daha yapıştırıcı kullanmak, eğer Gideon... duvara sürtündüyse... yapıştırıcının içinde izler bulabiliriz.
Une tâche dans la glue.
Yapıştırıcıda leke var.
Pourquoi lui avoir versé de la glue dessus?
Peki, niye adamın her yerine yapıştırıcı döktün?
Ils ne savaient pas pour la glue.
Yapıştırıcı hakkında bir şey bilmiyorlar.
La glue que vous avez versée sur le visage d'un homme mourant,
O yapıştırıcı... Ölmekte olan adamın yüzüne döktüğün yapıştırıcıyla.
C'est comme un empoisonnement par un agent neurotoxique. Inhalation de glue.
Sinir gazıyla zehirlenmiş gibiydi.
Tu as de la super glue, Abby? Je t'ai dit quoi à propos de ça, DiNozzo?
- Sana o konuda ne demiştim, DiNozzo?
De la Super Glue?
Japon yapıştırıcısı mı?
Tu es notre glue.
Bizi sen bir arada tutuyorsun.
Je sors avec un boulet, sa mère et sa glue.
Bir aptal, annesi ve kuyruğuyla takılıyorum.