Translate.vc / Français → Turc / Goùt
Goùt traduction Turc
8,870 traduction parallèle
Et il avait toujours le même goût, peu importe la viande.
Ve her zaman tadı aynıydı, et nasıl olursa olsun.
Je ne me rappelle plus le goût de la vraie viande.
Artık gerçek etin tadını unuttum.
Ça devient un peu trop désagréable par ici à mon goût.
Burada olmak benim için biraz rahatsızlık verici olmaya başladı.
Un peu trop boisé à mon goût.
- Damak zevkime göre biraz meşemsi.
Il y a trop de désordre à mon goût.
Zevkime göre biraz pis.
Là, je suis aussi le goût cette sensation.
Ayrıca ilk defa o hissin tadını aldım.
Le goût aurait été meilleur.
Yarın daha lezzetli olacaktır.
Ça a un goût de pièces jaunes.
Bozuk para gibi sanki.
Un goût de cuivre?
- Garip. Bakır tadı mı var? - Evet.
En lançant une fête pour protester, vous ne faites que le provoquer... En plus de ne pas être de très bon goût.
Böyle bir parti düzenleyerek çok basitçe onu provoke etmiş olursunuz ki böyle yapmak hiç uygun bir davranış olmaz.
Ou apprenons-lui le bon goût. C'est pas dur, si?
Damak tadı kötü olduğu için ayıplasanız yeter.
Tous les plats de Johansen ont un vieux goût de lacet.
Şu Johansen her şeyi zemin bağcığı gibi yapıyor.
Ça a goût de tonic.
Müthiş, sadece tonik tadı geliyor.
- C'est un homme de goût.
- Hayranın mı? - Eğitimli ve zevk sahibi birisi.
J'adore cet album. Tu as bon goût .
Bu albümü severim, müzik zevkin iyiymiş.
Ça a le même goût.
- Hem neden değiştirsinler ki?
Une pute trop zélée à Manchukuo m'a arraché un testicule avec ses dents avant que je la décapite pour me la farcir à mon goût.
Manchukuo'da fazla ateşli bir fahişe sol testisimi ısırıp kopardı, ben de onun kafasını kesip bir güzel becerdim.
Ça a bon goût, aussi.
Tadı da güzelmiş.
L'alcool a bon goût.
Alkol... Tadı güzelmiş.
"J'adore le goût du rose."
"Leziz. Pembelere bayılıyorum."
Plutôt le goût des ours gélifiés.
Daha çok şeker ayılar gibi tadı var.
Chez nous, on les appelle pastellfiskar, mais je préfère... ceux qui sont noirs comme le goudron avec un goût amer de réglisse.
Memlekette biz ona pastellfiskar deriz. Ama ben... Ki meyan kökü acıIı katran gibi siyahtırlar.
De meilleur goût, espérons.
Umarım daha sanatsal ortamlarda yaparız.
Ça a goût de peste.
Tadı felaket.
- Est-ce que ça ne frise pas un peu le mauvais goût?
- Uygunsuz olabileceği aklına gelmedi mi?
Je peux sentir ton goût d'ici.
Buradan tadını alabiliyorum.
J'ai encore le goût dans la bouche.
Hâlâ tadını alabiliyorum.
Les vues et les sons, le goût des plats et du vin.
Manzaralar ve sesler, yemeğin ve şarabın tadı.
Imaginez le goût que vous devez avoir.
Senin tadın nasıldır, kim bilir.
Il est très particulier en ce qui concerne mon goût.
Tadımımın nasıl olduğu hakkında oldukça dikkatlidir.
En accord avec mon goût pour la pré-Renaissance, je présente le cas de Pierre des Vignes, dont la trahison lui a valu une place dans l'Enfer de Dante.
Rönesans öncesine dair kendi beğenilerime uygun bir şekilde ihaneti kendisinde Dante'nin Cehennemi'nde bir yer kazandırmış olan Pietro della Vigna'nın hikâyesini sizlere sunacağım.
Cette intéressante exposition nous a tournés vers le mauvais goût et l'obscène, il est instructif de voir ce qui nous semble mauvais.
Sürekli maruziyet bizi uçarı ve müstehcene karşı duygusuzlaştırdığına göre bize hala habis geleni görmek öğretici bir şey.
"Sucré : bonbon, fille, goût, cornichon."
"Tatlı : şekerleme, kız, tat, turşu"
Faux. "Goût sucré". 120 volts.
Yanlış. "Tatlı tadı" 120 volt.
Avec sur la couverture, un dessin de mauvais goût de fil de fer barbelé.
Kapağında kaba saba dikenli tel resmi var.
Ça en a le goût.
- Tadı da bok gibiymiş.
Le goût est meilleur avec du miel
Balın yanında iyi gidiyor.
L'adrenaline donne un meilleur goût à la viande.
Adrenalin etin tadını güzelleştiriyor.
Du Maurier. Ça a un goût of merde.
- Şu Du Maurier sigaralarının tadı "le bok" gibi.
Il est sur le goût et la texture parce que vous ne pouvez pas voir la nourriture.
Her şey tat ve doku ile alakalı çünkü yemekleri göremiyorsun.
- Il est comme goût, le toucher.
- Tadıyorsun, dokunuyorsun.
Ça en avait le goût.
Tadı çok benziyor da.
Vous avez le goût d'un petit homme gros.
Tadın, küçük şişman bir adam gibi.
- Pas assez à mon goût.
- Yeterince gitmiyorum bile.
Non, le bois n'a pas le goût de cerise.
Hayır. Ahşabın tadı kiraza benzemiyor.
De ma nourriture saine et naturelle qui a encore bon goût.
Leziz, sağlıklı, doğal gıdalar.
Ça a un goût d'ordures, et si vous dites que vous aimez, vous êtes un crétin et un menteur.
Tadı rezalettir. Sağlıklı gıda sevdiğini söyleyen mankafadır ve yalancıdır.
C'était une blague, je l'ai acheté à l'épicerie, pour éliminer ceux qui n'ont pas de goût.
Sazanları görelim diye ucuzluk marketinden aldığım hazır pastaydı o.
J'ai du deviner tes principaux objectifs dans le gouvernement et tes goût vestimentaires, etc, mais grâce à ça tu n'as pas à t'inquiéter.
Nihai hedefinin ve giyim tarzının nasıl olacağına dair bazı tahminlerde bulunmam gerekti. Ancak işin özü artık hiç kaygılanmana gerek kalmadı.
Je crois que l'odeur est pire que le goût.
Bence koklamak tatmaktan kötü.
- C'est très généreux, vu que tu es fainéant, arrogant, et que ton café a le goût de pneu brûlé.
Bu çok cömertçe, üstelik senin tembel, pis.. ... kahvelerinin tadının da çamur gibi olduğu düşünülürse.