Translate.vc / Français → Turc / Grimace
Grimace traduction Turc
381 traduction parallèle
- La grimace est le sourire à l'envers
- Çatık kaşlarını bir gülüşle tersine çevir
Mais tu ferais la grimace si je faisais ce que j'ai dit.
Dediğimi yaptığım zaman gülemeyeceksin.
Une épuisante grimace qui se termine dans un bâillement.
Bir esnemeyle son bulan yüzdeki ekşi bir ifade.
C'est une grimace de la tête aux pieds!
Baştan aşağı bir hilkat garibesi!
Voir la grimace d'un honnête homme au-dessus du collier de chanvre rend la chose honorable!
Dürüst bir adamı ipin ucunda görmek! İşte adalet budur!
- C'est votre grimace.
Yüzünüzün hali.
L'important c'est de s'aimer... et faire la grimace à tout le monde.
Önemli olan aşkımız. Gün gelecek bu işleri hepten bırakacağız.
Quand il sourit, il grimace.
Gülerken bile zehir saçıyor.
Mais s'il appelait, je ferais un peu la grimace, mais je lui parlerais. C'est un être humain.
Şimdi telefon etse yüzümü buruşturur, "Ne gereği var şimdi?" der ama onunla konuşurdum.
Non, tu es trop belle! Fais une grimace, que je parte.
Kusursuz olduğunun farkında mısın?
Chaque intonation, un mensonge, chaque geste, une tromperie, chaque sourire, une grimace.
Sesin her tonu bir yalan, her davranış bir aldatmaca, her gülümseme aslında yüz ekşitme.
Alors plus de rôle à jouer, plus de grimace à faire, plus de geste mensonger. Du moins, on croit.
Artık rol yapmaz, herhangi bir maske takmaz ve yalancı davranışlarda bulunmamış olursun.
Ne fais pas la grimace.
Somurtmayı bırak.
Sales cons! Ça fait un moment que je dis qu'il faut faire quelque chose, mais Boka fait toujours la grimace.
Bir süredir söyleyip duruyorum sana, bir şeyler yapmalı diye ama Boka hep yan çizip duruyor.
C'est une drôle de grimace.
Çok komik bir yüz, Charly.
C'est une drôle de grimace, Charly.
Çok komik bir yüz, Charly.
Désormais, en moi, quelque chose d'horrible naît. Ça ne provient pas de moi, mais des ténèbres qui sont en moi. Et bientôt, il n'y aura plus que nos masques obscènes qui font la grimace à la réalité, au milieu des crachats et des excréments du monde.
Şimdiyse içimde büyüyen korkunç şeyler, kendini göstermeyen ama varolan, içimizdeki kötülük, çok yakında ahlâki açıdan yozlaşmış maskelerimizi bu dünyanın bütün pislikleriyle beraber yüzlerimizden düşürecek.
Rémy grimace et dit qu'il n'a jamais vu Antonet faire une seule chute.
Remy, Antonet'in tökezlediğini hiç görmediğini söyledi.
- Ils feraient la grimace.
Yüzlerinde o ifade yok.
On n'apprend pas aux vieux singes à faire la grimace.
Bana bu eski numarayı yapamazsın.
- Une grimace et vous etes mort.
Şaklabanlık yaparsanız, ölürsünüz!
- Grimace? Moi je ne fais pas...
- Şaklabanlık yapmıyorum.
Une certaine composition des rides donne à son visage l'apparence du sourire qui vu de près, n'est qu'une grimace sordide.
Yüzündeki çizgilerin kombinasyonuna bakın, ona gülümsüyor görüntüsü veriyor. Yaklaşın, bu gülüşün maskesi düşer. Acılı bir buruşukluk ve yavanlık olur.
J'ai dépassé l'orgueil... mais ne pouvant avoir le sourire de l'amour... je me condamne à sa grimace.
Gururun ötesine geçtim ama madem aşk yüzüme gülmüyor ben de kendimi aşkın asık suratıyla cezalandırdım.
On n'apprend pas à un vieux singe à faire la grimace.
Yumurtanın nasıl emileceğini büyükannene öğretmeye kalkma, ( ben senden daha ustayım ), Rosenberg.
Pousse des cris horribles et fais des grimace épouvantables...
Sadece ürkütücü şekilde bağır ve onlara yan yan bak.
- Tu fais la grimace?
- Neden suratın asık?
Jolie grimace, Wendy!
Hoş yüz, Wendy!
Reste en éveil, grimace.
Uzak dur ve onu kızdırmaya çalış.
Non, je vais faire une grimace.
Hayır, komik surat yapacağım.
- C'est ma grimace qui a fait de l'effet.
- Komik yüzümden dolayı, değil mi?
Ne fais pas de grimace!
Sana surat yapma demiştim!
Vous êtes en train de faire une grimace, les yeux bien fermés, vous grincez des dents et vous tapez des doigts sans cesse sur les bras de ce fauteuil!
Şimdi orada kaşlarını çatmış gözlerini sıkıca kapatmış ve dişlerini gıcırdatarak... ve de parmakların sanki bir pistonmuşçasına sürekli sandalyenin koluna vurarak oturmaya çalışıyorsun.
On n'apprend pas à un vieux singe à faire la grimace.
Fransızca dersinden A alarak eski kurta yeni numaralar öğretilebileceğini kanıtladığı için.
Les mouches se dispersent quand mon ombre les touche. Le rat crevé grimace.
Gölgem serildiğinde yere, sinekler savrulacak, kırmızı, ekşi ölü bir surat...
En forme de grimace.
O acıdandı.
Si on vous tape dans Ie dos pendant que vous faites une grimace vous resterez toujours comme ça!
Kızlar, öyle suratlar yaparken birisi sırtına vurursa sonsuza dek öyle kalırsınız.
- Fais une grimace. - Arrêtez ça!
- Surat yapsana.
J'ai pas envie de me curer l'oreille en faisant la grimace.
Kulağımı karıştırıp, aptal gibi sırıtmak istemiyorum.
Montrez-nous la grimace d'Elvis quand il a su que votre mari vendait des chaussures?
Kocanızın ayakkabı sattığını öğrenince Elvis'in nasıl dudak büktüğünü tekrar gösterebilirmisiniz.
Hé, je t'ai dit d'arrêter de faire la grimace.
Hey, o sırıtmayı kesmeni söylemiştim.
Parle, sinon ta bouche fait une grimace.
Onunla konuş. Konuşmadığında, dudakların aşağıya sarkıyor.
Dans la vie, je pourrais être ce type sans nom... assis en face de vous en cours de chimie... en train de vous fixer, et... alors quand vous vous retournez, il essaie de sourire... mais le sourire fini en grimace.
Gerçekte, belki de kimya laboratuarında karşınızda... oturup size çok sert bakan... ineklerden biriyim... Dönüp baktığınızda gülümsemeye çalışan... ama gülümsemesinde hep bir yanlışlık olan.
Ils arrivent tous avec la grimace, et repartent avec le sourire.
Bunlar buraya hep acı ile gelirler, ve gülümseyerek giderler.
Sans façon Sans grimace
Yemek... Yemeği izler... Birer birer
Pourquoi tu fais la grimace?
Neye gülüyorsun?
Elle fait une grimace.
Bunun büyük bir sırıtışı var.
Rien ne peut m'arrêter. Ce n'est pas au vieux singe qu'on apprend à faire la grimace.
Bu ALGOL programımla tereyağından kıl çeker gibi kolay oldu.
La grimace de Strawberry veut tout dire.
Strawberry'nin yüzündeki ifade her şeyi açıkça anlatıyor.
Ton sourire est une grimace!
Gülümsediğin zaman daha kötü oluyor.
Ne fais pas la grimace.
Ağlama.