Translate.vc / Français → Turc / Gruyère
Gruyère traduction Turc
173 traduction parallèle
Troués comme du gruyère.
İsviçre kaşarı gibi delik deşik olmuş olarak.
- Gruyère?
- Gravyer peyniri mi?
En définitive, le sol sur lequel on construit est comme un énorme gruyère, rempli de trous.
Başka bir deyişle, kazdığımız temellerin altı Gravyer peyniri gibi oyuklarla dolu.
- Un gruyère-pain de seigle.
- Çavdar ekmeğine İsviçre peyniri.
- Gruyère?
- Gruyère?
Premier western fromager, suivi de Règlement de comptes à Gruyère Corral, d'Ilchester 73, et du Fromage qui tua Liberty Valance.
Daha sonra Gruyère Corral'da Düello Ilchester'73 ve Liberty Valance'ı Vuran Peynir geldi.
"Elles ont le cerveau comme du gruyère".
"Gravyer peynirine benzer zihinleri."
Demain, Boris, mon cher cousin, ressemblera à du gruyère.
Yarın sabah, sevgili kuzenim Boris bir İsviçre peyniri olacak. Ona bir söz ver!
Vivre avec un gruyère et des enfants loués.
Elbette, Boris.
Même si ces gars n'avaient que la moitié du matériel des Boches, j'aurais pu transformer ce barrage en gruyère.
Ellerinde Almanların malzemesinin yarısı olsaydı o barajı yerle bir etmiştim.
On se ferait transformer en gruyère.
Bir şey denesek sadece vurulurduk.
J'aimerais... un jambon-gruyère, sans mayonnaise, avec une bière...
- Tamam, ben hallederim. - Bana çavdar ekmeğinde jambon. Mayonezsiz.
Quand il sera enfin immobilisé... le coeur de notre planète ressemblera un peu à du gruyère.
Bu olaylar sonunda, Dünya'dan arta kalanları bir kevgire benzetebiliriz.
"et du gruyère sans trous, c'est du gouda."
"Deliği olmayan simit de ayçöreğine benzer."
Je croyais que si. Jusqu'à ce que ces brutes débarquent et transforment ta station-service en gruyère.
Var sanıyordum, ama çağırdığımda, şu kundakçılar ortaya çıktı ve benzin istasyonunu gravyer peynirine çevirmeye başladılar.
Je n'utiliserai plus de Gruyère.
Bir daha gravyer peyniri kullanmamalıyım.
C'est pas bosser, c'est danser... c'est gruyère et grosses bottines.
Çalışmamak, aylaklık etmek peynir, o zaman büyük ayakkabı.
Bacon et tomates, pas jambon et gruyère.
Jambonla domates istedim. Sen salamla peynir getirmişsin.
- À faire du gruyère géant!
- Dev İsviçre peyniri yapmak için.
On a perdu 4 agents très bons et une grande partie de notre sécurité nationale commence à ressembler à du gruyère.
Çok iyi 4 ajanımızı kaybettik. Ve Ulusal Guvenliğimizin kilit noktası kahrolası bir İsviçre Peynirine benzemeye başladı.
M. Je-Casse-du-Ricain va te transformer en gruyère.
Amerika düşmanları, seni kevgir gibi delik deşik edecek.
Je reviendrai à minuit pour rafler le butin. Et je te percerai tant de trous qu'on te vendra au marché comme du gruyère anglais!
Gece yarısı ganimeti almak için döneceğim o zaman seni öyle delik deşik edeceğim ki, pazarda yeni İngiliz peyniri diye satabileyim.
Quatre tranches de salami au poivre, 4 parts de crème de gruyère et 125 g de bacon.
Dört dilim biberli salam, dört dilim İsviçre peyniri... 100 gram pastırma istiyorum.
Notre héros ne sera pas changé en gruyère avant d'avoir sa citation.
Kahramanımızın terfisinden önce delik deşik edilmesini de istemeyiz.
On a transformé ma voiture en gruyère.
Polis memuru acil destek istiyor... Nakatomi Binası'ndayım. Arabamı İsviçre peynirine çevirdiler!
Parfois ma mémoire en gruyère me joue de drôles de tours.
Ara sıra, kalbura dönmüş hafızam bana türlü oyunlar oynuyor.
Tu te caches derrière ta cervelle de gruyère.
- Allak bullak olan o beyninin ardına sığınıyorsun.
Le fait de sauter d'une année à l'autre... avait dû transformer ma cervelle en gruyère... car le sentiment de déjà-vu venait de m'assaillir à nouveau.
Belki de zamanda yolculuğu beynimi kalbura çevirmekten dahasını yapmıştır,... çünkü déjà vu hissini yine hissettim.
C'est ce dont ta cervelle de gruyère se souvient.
Sulanmış beynin hatırlıyor.
Je me réveille en 56 avec une mémoire comme du gruyère... et vous avez quelques difficultés techniques?
'56 yılında allak bullak bir kafayla uyanıyorum ve sen bana teknik sorun yaşadık diyorsun, he?
Couvrez d'une mince couche de pâte façon gruyère.
- Üzerine bir parça peynir koyarsın.
Ce n'est plus une maison, c'est un gruyère.
Artık evimiz yok Clifford. Bir eleğimiz var.
Et si on mettait du gruyère Dans une souricière
Önce iğrenç bir kapana yem koyup bekleyeceğiz
On a de la mortadelle, du gruyère, du beurre de cacahuètes et de la confiture.
- Ne istiyorsun? Salamımız var. İsviçre peynirimiz var.
Ces aliments sont : ma ¨ ¨ i ¨ ¨ s, orge, avoine, ail, oignon, moutarde, amande, haricot, soja, petit pois, fève, artichaut, laitue, thé, houblon, poivre, châtaigne, saumon, sardine, thon, lait de vache, caséine de vache, de chèvre, gruyère, gorgonzola, fromage hollandais et charcuteries.
Yiyecekleri sayayım ; mısır, arpa, yulaf, sarımsak, soğan, hardal badem, fasulye, bezelye, barbunya, maydanoz, enginar, kıvırcık salata çay, beziryağı, biber, kestane, som balığı, sardunya, ton balığı süt albümini ve kazein, gravyer peyniri, parmesan peyniri provolone peyniri, Hollanda peyniri, İtalyan damarlı peyniri ve domuz.
Pourquoi Batman est comme un gruyère?
Batman'le çörek dükkanının ortak noktası nedir?
Transformant les fondations bétonnées en gruyère.
O kadar şiddetli yanmış ki, çimento resmen süngere dönüşmüş.
Même un bon gruyère?
Wensleydale peyniri bile mi?
Comment ne peut-on pas aimer le gruyère?
Wensleydale de kötü olan da nedir?
Fais tomber ça et t'auras l'air d'un gruyère.
Onlardan birini düşürecek olursan İsviçre peynirine dönersin.
- Ton cerveau est en gruyère.
- Şapşal kafa. - Sağ olun efendim.
En maquereau, je me fonds dans la ville comme le gruyère dans la soupe.
Bir pezevenk olarak, çorbaya konan tuz gibi şehre karışabilirim.
Et ici, du gruyère avec une craie et une barbe.
Burada da, İsveç peyniri, tebeşir ve sakal ile birlikte.
Sandwich aux oignons, crème de gruyère.
Bir soğanlı çörek, bir krem peynir.
Du gruyère et de la sauce? Yep.
- Eritilmiş peynirle, makarna sosu?
Il a pu créer de nouveaux orifices dans la chair décomposée. Si on retrouve votre mère, elle ressemblera à un gruyère.
Ölüsevici çok büyük bir ihtimalle annenizin çürüyen bedeninde yeni delikler açmıştır, yani şu anki görüntüsü... aşırı sevilmiş bir İsviçre peyniri gibidir.
Et faisait les bruits avec un gobelet et un bout de gruyère.
Geriye ses efektleri kaldı, onu da bu fincan ve bir parça peynirle yaptı.
- Du gruyère, ça ira.
Sağ ol Kronk. Kaşar peyniri iyi olur.
Mon casque, c'est du gruyère!
Miğferimi doldurmuşlar.
8 kilos de gruyère... et le continent australien!
7 kilo yumuşak peynir ve Avustralya kıtası!
Un gruyère-pain de seigle, S-E-l-G-L-E.
- Çavdar olacak. Ç-A-V-D-A-R.