English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Français → Turc / Gâtés

Gâtés traduction Turc

286 traduction parallèle
Les gens gâtés font toujours ce qu'ils veulent.
Şımarıkların her istedikleri yapılır.
Nous sommes de vrais enfants gâtés.
İçimizde çikolata ağacı çıkacak.
Il y a beaucoup d'enfants gâtés au monde, j'en étais un moi-même.
Bayan Cornelia, dünyada şımarık bir dolu çocuk var. Ben de zamanında onlardan biriydim.
Et leurs enfants seront horriblement gâtés!
Ama sonra bu şehrin göreceği en şımarık çocuklara sahip olacaklar.
Un jour, tu verras que les petits-enfants sont faits pour être gâtés.
Bir gün öğreneceksiniz.
Puces et poux à volonté Pas à dire, on est gâtés
"The flies and bugs picarnos not stop and gave us no respite."
Trop gâtés, pas assez... "
Çocukluk çağında sevgi eksikliği.
En tous cas, elle nous a gâtés.
Bizim için elinden geleni yapıyor.
on n'est pas gâtés... depuis quelque temps.
Bu gece hava biraz soğuk, ama şikayet etmemeliyiz. Yılın bu zamanı böyle olur.
Nous n'étions pas gâtés par l'égoïsme ou corrompus par d'autres vices.
Açgözlülük ve diğer kötü huylarımızdan arındırıldık.
Vous ne serez pas gâtés aujourd'hui.
Eh, bunu öğrenebileceğimiz zor bir gün olacak.
Si je vous touche, ce sera pour vous donner la fessée, une forme de punition administrée aux enfants gâtés.
Dokunursam, bu, pataklama adı verilen eski bir geleneği göstermek için, şımarık veletleri eğitmek için kullanılan ceza şekli.
J'ai une faiblesse pour mes enfants. Je les ai trop gâtés.
Çocuklarıma karşı olan zaafımdan dolayı onları şımarttım.
C'est vrai ce qu'on dit : que vous autres avez été gâtés par la nature.
Doğanın size çok cömevt davğandığı doğu mu?
On n'est pas gâtés ici.
Burada kıtlık var herhalde. Evet.
Est-ce que nous sommes comme des enfants trop gâtés qui s'ennuient en pataugeant dans la baignoire avec un canard en plastique à deux sous, en ronchonnant : "J'sais pas quoi faire!"?
Yani tıpkı bütün gün küvette yatarak plastik ördeğiyle oynayıp "Şimdi ne yapsam" diye düşünen sıkılmış şımarık çocuklar gibiyiz.
Dans les rues, il envie Tous ces garçons qui ont la chance d'être gâtés
Caddede o şanslı çocuklardı imrenerek seyrettiği.
Tas de vauriens pourris gâtés.
Çok bilmiş serseriler.
C'est une dispute idiote entre deux pays gâtés.
Bu, iki şımarık ülke arasındaki saçma bir dalaştan başka bir şey değil.
Oui, mais nous sommes assez gâtés avec cette dinde et ces montagnes de noix.
Evet, ama sanırım sen ve ben, şu hindi ve tepeleme fındık ile, yeterince şımaracağız.
J'en ai marre d'être torturé par des mômes de 9 ans trop gâtés.
Artık çocuklardan hakaret istemiyorum.
En tout cas, Ia nature Ies a pas gâtés, Roy.
Her neyseler doğa onlara kötü bir şaka yapmış, Roy.
Je veux dire, un jour Elaine et moi serons mariés avec trois enfants gâtés.
Yani birgün Elain ve ben evleneceğiz ve özel okula giden üç şımarık çocuğumuz olacak.
Puis-je suggérer que tu gâtes ce petit.
Bu delikanlıyı şımarttığını söyleyebilir miyim?
Tu me gâtes trop.
Anne.
- Tu le gâtes trop.
- Çocuğu şımartmandan hiç hoşlanmıyorum.
Tu la gâtes trop.
Ciddiye almıyor musun bunu?
- Pour la saison, on est gâtés.
- Patron, tavla getir.
Tu me gâtes trop! Mieux qu'aucun mari!
Beni alelade kocalara nispeten yüz verip verip şımarttığını biliyorsun.
- Tu le gâtes trop.
- Çocuğu nazlı alıştırdınız.
Tu me gâtes chéri.
Berbat edeceksin. Ben olmadan hiç bir şey yapma.
Tu me gâtes trop.
Beni şımartıyorsun.
Tu me gâtes! Mais elle?
Bu çok daha iyi.
C'est toi qui me gâtes, ma fille.
Saçmalık. Seni evlendirdiğim halde hala benim için yemek yapıyorsun.
Tu gâtes ton fils, Maman.
Oğlunu çok şımartıyorsun anne.
Tu la gâtes.
Onu şımartıyorsun.
Aliénor, tu me gâtes.
Eleanor, beni şımartıyorsun.
Tu les gâtes trop. J'aime mieux ça que les laisser. On n'avait qu'à les mettre chez leur tante.
Beni dinleseydin, teyzelerine bırakacaktık ama şu aşırı duygusallığın yok mu!
De vrais enfants gâtés! Aucune manière, aucun égard.
Çünkü şımarık çocuklar gibisiniz.
Tu me gâtes tant.
Hep öyle yaparsın.
Que c'est gentil. Tu me gâtes toujours...
Daima bir şekilde beni şımartıyorsun.
tu me gâtes toujours.
Beni daima bir şeyler ile şımartıyorsun.
Tu me gâtes. - Je sais.
Beni şımartıyorsun.
On est gâtés.
İlk alamet ve şimdi de bu.
Tu me gâtes, Hadji.
Beni şımartıyorsun Hacı.
D'accord, tu la gâtes.
Pekâlâ. Onu çok şımartıyorsun.
Oui, tu le gâtes trop.
Şımart bakalım onu.
S'il n'en tenait qu'à lui, ils seraient pourris-gâtes.
Ona bıraksam hepsini şımartırdı.
Et tu la gâtes.
Onu şımartan da sensin.
Père noël, tu nous gâtes!
Ne güzel haberler veriyorsun.
- Tu le gâtes trop.
- Onu simartiyorsun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]