Translate.vc / Français → Turc / Hale
Hale traduction Turc
13,801 traduction parallèle
Je vais réactiver les nacelles et faire descendre plus de membres de notre famille.
Kapsülleri aktif hale getirip ailemizi buraya getireceğim.
Pour débrancher le cerveau de l'arche et me brancher sur le réseau
Kemerbeyin'i deaktif hale getirecek ve beni ağa bağlayacağız.
Un homme dans la salle des machines désactivera manuellement la sécurité et fermera l'échappement.
Makine dairesindeki biri elle arıza emniyetini deaktif hale getirecek ve geminin havalandırmasını kapatacak.
Désactivez les drones de sécurité.
Güvenlik dronlarını etkisiz hale getir.
Désactivez les drones de sécurité,
Güvenlik dronlarını etkisiz hale getir.
Il en a besoin pour finir la bombe qu'il construit qui rendra des morceaux de cette ville inhabitables.
Bu şehrin bir bölümünü yaşanmaz hale getirecek bombayı bitirmek için ona ihtiyacı var.
En faire un Picasso?
Picasso'nun boyaları karıştırdığı gibi bir hale getirir herhalde.
Ce vaccin rend le virus zombie inopérant.
Bu serum zombi virüsü neredeyse güçsüz hale getiriyor.
Arme neutralisée.
Etkisiz hale getirildi.
Celui qui a fait ça doit être en train de regarder pour savoir quand faire exploser l'appareil, non?
Bunu kim yaptıysa, bombanın etkisiz hale getirileceği anı beklemiştir, değil mi?
Les démineurs ont vite déterminer que la malette ne contenait pas de bombe,
"Bomba imha ekibi, içinde patlayıcı malzeme olmayan evrak çantasını hemen etkisiz hale getirdi."
Si vos démineurs essayent de désamorcer le dispositif ou si quelqu'un me suis, la bombe sera déclenchée à distance.
Bomba imha ekibi bombayı etkisiz hale getirir ya da birileri sizi takip ederse, uzaktan patlatırım.
A l'instant où Steve fait l'échange avec Duclair, les démineurs passeront à l'action, ils vont désamorcer le dispositif dans le van. Quand c'est fait,
Steve, Duclair'i bıraktığı anda bomba imha ekibi harekete geçecek, minibüsteki bombayı etkisiz hale getirecekler.
Alors? Les démineurs ont désamorcé l'appareil.
Bomba imha ekibi bombayı etkisiz hale getirdiler.
Que suis-je devenu?
Ne hale geldim?
J'ai pris les clés, ouvert la porte, et... Couru jusqu'à que je n'en puisse plus.
Sonra anahtarları aldın, kapıyı açtım, ve bir daha koşamayacak hale gelene kadar koştum.
Il l'isolera pour faciliter sa dépense envers lui.
Kızı izole edip kendine bağlı hale getirecek.
Je n'ai pas dis ça et je n'abandonne pas Gina, mais si le pire devait arriver, il serait possible de la garder en vie assez longtemps pour que le fœtus soit viable.
Bunu söylemiyorum ve Gina'dan ümidimi kesmiyorum. Ama eğer en kötüsü olsaydı onu fetüs yaşar hale gelene kadar yaşam desteğine bağlama ihtimalimiz var.
Ce suspect exerce un pouvoir et contrôle sur ses victimes, leur rendant impuissants jusqu'à ce qu'il ait ce qu'il attend d'eux.
Şüpheli kurbanlara güç uygulayıp onları kontrol ediyor, onları istediğini alana dek tamamen çaresiz hale getiriyor.
Au vu de l'escalade de la torture, on croit que ce suspect devient de plus en plus désespéré et volatil.
Artan işkenceden dolayı şüphelinin giderek daha umutsuz ve dengesiz hale geldiğini düşünüyoruz.
Ça pourrait marcher.
Evet, işe yarar hale getirebiliriz.
Arrête, Regina, c'est qu'une question de temps avant que quelques verres te sifflent et BOOM... tu te pointes à la réunion parents / profs de ton enfant, habillée en cow-boy et le cul à l'air.
Hadi ama Regina bir anlık bir şeyle bir kaç içki ile patlamaya hazır hale geliveriyorsun. Çocuğunun veli toplantısından da kovboylar gibi savrularak çıkıveriyorsun.
Ensuite, la police ne fera qu'empirer les choses.
İkincisi ise, polis olayı daha da kötü hale getirecektir.
Si tu veux, je peux, couper un centimètre de ces chaussures à plateformes, pour qu'elles soient un peu plus stables.
İstersen senin için topuklardan bir iki santim keserek giymeyi daha güvenli hale getirebilirim.
Il ne le tue pas ni vous immunise.
Yok etmedi ve insanı bağışık hale getirmedi.
Ça va être environ une heure d'attente, fils, mais je vais vous donner un fondu de manière polie qu'il vous aveugler.
Bir saat kadar beklemen lazım evlat. Ama saçlarını bir güzel hale sokarım ki gördüğüne inanamazsın.
Je pensais le rendre plus sûr.
Bunu daha güvenli hale getirebilirim sandım.
Je travaillerai sans relâche pour être digne de ce pardon, en m'attelant à rendre vos écoles meilleures, les soins médicaux plus abordables et notre pays plus sûr et plus productif.
Ve bu affı kazanmak adına, okullarımızı iyileştirmek sağlık hizmetlerimizi bütçelerinize daha uygun hale getirmek ve ülkemizi daha güvenli ve daha verimli yapmak için yorulmadan çalışacağım.
Environ deux millions d'utilisateurs sur Tor, ce qui le ralentit, le rendant vulnérable.
Tor'da iki milyondan fazla kullanıcı var, o yüzden yavaşlayıp daha savunmasız hale geliyor.
Peut-être à cause du contrôle frontalier renforcé ou il devient plus téméraire et négligent.
Sebep sınır kontrolünün daha sıkı olması olabilir ya da daha cesur ve dikkatsiz hale geliyor.
Alors ne la rends pas ainsi... comme actuellement.
O zaman garip ya da rahatsız hale getirme. Şimdi yaptığın gibi.
Mais elle a fait erreurs après erreurs, et elle est juste impossible.
Fakat hata üzerine hata yaparak bunu imkansız hale getiriyor.
Il y a dix ans, ils étaient au bord de la ruine lorsqu'un flot d'argent a sauvé la collectivité.
10 yıl önce orası iflasın eşiğindeyken petrolden çalarak tekrar işler hale geldi.
Te voir rend les circonstances meilleures.
Seni görmek iç açıcı hale getiriyor.
Je ne peux pas désamorcer la bombe, mais il ne semble pas que Javier ait truqué la veste.
Bombayı etkisiz hale getiremem, ama Javier görünüşe göre yeleği bağlamamış.
maintenant positionne le bord plat quelques centimètres dessous, horizontalement. avec l'objet tranchant aiguisé sur la gauche.
Şimdi uzun paçayı biraz aşağısında yatay hale getir, keskin uçlu yaralama bunun sol ucuyla yapılmış olmalı.
Oh. Bien. Et moi qui craignais qu'elle ne fasse qu'empirer les choses.
- Daha kötü hale getirir mi merak ediyordum.
Si tu n'avais pas fait ce que tu m'as fait, je ne serais jamais devenu l'homme que j'ai toujours voulu être.
Beni bu hale çevirmeseydin asla hep olmak istediğim adam olamazdım.
Qu'est-ce que j'avais dit sur le fait d'empirer ma situation?
Daha kötü hale getirmek hakkında size ne demiştim?
Nous pourrions ajuster... ceci avant le rendu?
Güzel, görünür hale getirmeden önce düzeltebiliriz, değil mi?
Le plan de confinement devient infaisable.
Engelleme planı... -... olanaksız hale gelmiş olabilir.
Vous rendez mon devoir beaucoup plus plaisant - qu'il aurait pu l'être.
Görevimi olacağından çok güzel hoş bir hale getirdin.
Ne rendons pas ça plus compliqué que ça ne l'est déjà.
Bunu daha karışık bir hale getirmeyelim.
Si cette combinaison n'était pas si avantageuse, Je serais tenté de me salir.
Bu toplantı bu kadar onur verici olmasaydı, üzerimi pisletmek cazip hale gelebilirdi.
La journée a été mauvaise, et tu viens de la rendre magnifique.
Bugün gerçekten kötü bir gün geçirdim ama sen onu çok daha iyi hale getirdin.
Ça rend tout plus excitant quand on respecte l'opposition, non?
Karşıya saygı duyduğunuzda daha heyecanlı hale getiriyor, sizce de öyle değil mi?
Si je peux charger mon anti - code directement dans le quantum, il pourra tourner aussi vite que le programme lui même et le démêler.
- Kuantum. Eğer karşı kodumu doğrudan kuantumun içine yükleyebilirsem fidye virüsü kadar hızlı çalıştırabilir ve etkisiz hale getirebiliriz.
Mais si nous continuons à le nourrir ces pilules, qu'est-ce qu'il va être comme même un an à partir de maintenant?
Ama eğer ona o hapı verip durursak bir yıl sonra ne hale gelecek?
Eh bien, nous sommes tombés sur un des hommes de Madaky, mais il a été tué.
Madaky'nin adamlarından biriyle karşılaştık ama etkisiz hale getirildi.
Si vous le collez sur une lampe ou un interrupteur, il peut fonctionner grâce à la chaleur radiale, donc il continue à émettre indéfiniment.
Bunu lambanın içine ya da açma kapama düğmesine yerleştirirsen kendi kendine çalışabilir ve yayın yapar hale gelir.
Regarde-le.
Hale bakın.