Translate.vc / Français → Turc / Haï
Haï traduction Turc
493 traduction parallèle
Ton rival haï.
- Nefret ettiğin rakibin.
Porte-parole de millions d'Américains, haï par des millions d'autres, pendant 40 ans, il intervint dans tous les grands débats.
Milyonlarca Amerikalı adına konuştu. Çok daha fazlasının nefretini topladı. Kane'in gazetelerinde 40 yıl boyunca taraf olmadığı tek bir toplumsal olay şahsen desteklemediği ya da saldırmadığı tek bir kişi yer almadı.
Une nation l'a aimé ou haï, comme n'importe qui, mais quand il meurt, sa dernière pensée est "Bouton de Rose".
... zamanımızdaki herhangi birisi kadar sevildi, nefret edildi, çok konuşuldu, ama ölürken zihnindeki bir şey Rosebud'ı çağırdı.
Ceux qu'il a employés, ceux qui l'ont aimé ou haï.
Onunla çalışmış herkesle konuş... Onu sevenlerle, ondan nefret edenlerle.
J'ai peur et je ne vaux rien, mais je t'aime toujours. Même si tu m'as haï.
Korkuyordum ve ruh halim çöküktü ama seni sevmekten hiç vazgeçmedim benden nefret etmiş olsan bile.
Si vous le faites, je vous haïrai comme je n'ai jamais haï.
Eğer yaparsan senden daha önce kimseden etmediğim kadar nefret ederim.
La voyant ainsi, j'ai été pris de jalousie et je l'ai haï.
Bunu gördüğümde adamı kıskandım ve birden ondan nefret ettim.
Je l'ai haï.
Hatta nefret ettim.
Car il est las de ce monde, haï alors qu'il aime, provoqué par son frère, surveillé comme un serf, tous ses défauts détaillés, notés, appris par coeur pour me les jeter à la figure!
Cassius bezdi çünkü dünyasından. Sevdiği sevmez, kardeşi üstüne yürür oldu. Bir köle gibi azarlanır oldu Cassius.
Elle parla de sa mère haineuse, et de combien elle était haï :
İçi nefret dolu annesinden ve etrafina saçtığı nefretin kendisine nasıl yansıdığından söz etti.
Vous avez toujours haï la marine.
Donanmadan hep nefret ettin.
Avant je t'ai haï.
Bir zamanlar.
Dès le début, j'ai haï les revolvers.
Başından beri silahtan nefret ettim.
Jamais je n'ai autant haï les allemands et senti l'horreur de la guerre.
Muhtemelen savaşın korkusunu hissettiğimde ve o zamanlar Almanlardan hiç bu kadar nefret etmemiştim.
En vous observant, je vous ai haï.
İşte senden böyle nefret etmeye başladım.
Psychologiquement parlant... nous avons haï les Russes pendant vingt-cinq ans.
Düşünüyorum da bu işin karakteristiği ta başından beri bozuktu zaten. Çeyrek yüzyıldır Ruslardan nefret ediyoruz.
Je n'ai jamais haï que vous.
Leonard? Dünyada gerçekten nefret ettiğim tek adam sen oldun.
Si tu ne l'avais pas fait, je pense que je t'aurais haï.
Vurmasaydın, herhalde senden nefret ederdim.
Pourquoi voudriez-vous risquer votre vie pour ce milieu haï, en voulant contraindre Seikichi à suivre les traces de son père?
Neden babanın izinden gitmekte isteksiz bir Seikichi'nin... onun yerini alması için kendi hayatını bile ortaya koyuyorsun?
Tyree, as-tu vraiment haï cette folie?
Tyree, o çılgınlıktan gerçekten nefret ettin mi?
Je l'ai d'abord admiré, puis j'ai haï et méprisé les valeurs qu'il défendait.
Ona hayranlık duyarak büyüdüm, ama sonra savunduğu her şeyden nefret ettim.
Je t'ai haï.
Senden nefret ettim.
Je t'ai haï pendant des années.
Michael, yıllarca senden nefret ettim.
Á Lin Hai.
Lin Hai'de.
Je n'ai jamais haï Joe.
Hayır, Joe'dan hiç nefret etmedim.
"Hai", ça veut dire "oui".
Hai "evet" demektir.
Ça veut dire "oui"?
Hai evet demek, ha?
Oh, non. Je les hai, Monk.
Hayır onlardan nefret ederim ben Monk.
- J'ai jamais haï personne. - Menteur.
- Ben kimseden nefret etmem.
Allez!
Hai! Koş!
Il y a quelque chose qui me fait frissonner c'est d'être hai par une si jolie mariée.
Beni en çok üzen şey gelinlik giymiş bir genç kızın bana bakıp iğrenç bir şeymişim gibi davranmasıdır.
Là, je l'ai vraiment haï.
Bunun akabinde ondan gerçekten nefret etmeye başlamıştım.
- 26, rue Hai Phong.
- 26 Hai Phong Yolu.
Il s'est associé à Zhao Hai-shan et Xu Li. Il a poussé M. Shen à attaquer Liao Shou-yi.
Gan Wen Bin Jau Hai Shan ve Shiu Li ile işbirliği içinde ustayı Liu Shou Yi'a karşı kışkırtanda oydu
Il a fédéré les affaires de Xu Li et Zhao Hai-shan. Il contrôle tout.
O, Jau Hai Shan ve Shiu Li güçlerini birleştirerek, işlerini gittikçe ilerlettiler artık herşey onun kontrolünde
Xu Li gère la maison close et Zhao Hai-shan, la filature.
Shiu Li şimdi, Ying Chuen keranesini yönetiyor ve Jau Hai Shan'da, Yung Hing elbise fabrikasını aldı
Je vais m'occuper de Zhao Hai-shan, de Xu Li, puis de toi.
Önce Jau Hai Shan ve Shiu Li to'le işim olcak! daha sonra sıra sana gelecek!
Après, ça a été Zhao Hai-shan, puis plein d'autres.
Daha sonra Jau Hai Shan ve adamları zorluk çıkardı...
Sans elles, toi et Zhao Hai-shan n'auriez pas si bien réussi.
hilelerim olmasaydı, sen Jau Hai Shan bugün burda olamazdınız?
Les ouvrières de la filature envoyées au Pavillon du printemps, les fausses factures pour faire croire que tu les as achetées...
Jau Hai Shan'nin fabrikasındaki kadınları kandırıp... kendi kerhanende çalıştırıyorsun sonra naylon faturalar düzenleyip... kızları satın aldığını söylüyorsun
Gan Wen-bin, n'oublie pas non plus que ta position actuelle, c'est aussi à moi et Zhao Hai-shan que tu la dois.
Gan Wen Bin, unutma! ben ve Jau Hai Shan'nin yardımı olmasaydı Bugün sende burda olamazdın!
Par ton ami Gan Wen-bin et ses complices, Xu Li et Zhao Hai-shan.
kim yapmış bunu? kim yapabilir ki... arkadaşın Gan Wen Bin'nin... kankaları Shiu Li ve Jau Hai Shan hayatımda o ikisiyle yatmamış... olduğuma şükrederim!
Elle aussi, ils l'ont tirée de la filature de Zhao Hai-shan pour la vendre au Pavillon du printemps.
Şu kızcağıza bak! Jau Hai Shan'nin fabrikasında çalışırken onu kerhaneye satmaya çalıştılar
Je te cherchais, Zhao Hai-shan.
Jau Hai Shan, ayağıma geldiğin çok iyi oldu!
C'est au tour de Gan Wen-bin.
Jau Hai Shan'ı öldürdüm!
Craignant d'être découvert, tu t'es allié à Zhao Hai-shan et Xu Li.
Sonra Babamın durumu öğrenmesinden korktun
Tu as recruté le Vagabond pour assassiner mon père.
Jau Hai Shan ve Shiu Li ile anlaşıp "Serseri" Jian Nan'ı...
Hai-tang, tu ironises. Toi, tu peux encore te vendre. Mais nos enfants, personne n'en veut!
Hai Tang hanım, şaka yapıyon herhalde sen neredeyse satılıyordun ama benim sıpaları... bedava alan bile yok
Hai-tang, jamais je ne te vendrai, à aucun prix.
Hai Tang, seni bir daha asla satmayacağım
Wagner aussi était haï.
Wagner'den de herkes nefret ediyordu.
- Je pense qu'il y travaillait pour Hai Fat.
- Sanırım orada Hai Fat için çalışıyordu.