Translate.vc / Français → Turc / Hic
Hic traduction Turc
309,050 traduction parallèle
Vous n'avez jamais semblé à l'esprit d'être attaché.
Bağlanmak aklına hiç gelmemiş gibi görünüyorsun.
Et comme son comportement n'est jamais bon, Cela signifie qu'il a...
Ve davranışları hiç iyi olmadığından, bu onun bir anlaşma yapması ya da
Avez-vous déjà été au Mont Saint Michel?
Hiç Mont Saint Michel'e gittin mi?
Pas embarrassant du tout.
Hiç utanç verici değildi.
Vous avez déjà entendu parler du hacker Helldritch?
Hacker Helldritch'i hiç duydun mu?
Nous n'y sommes pas compétents.
Orada hiç yetkimiz yok.
Votre transfert Bitcoin n'est jamais arrivé.
Bitcoin transferin hiç gelmedi.
Illégal. Je vais faire un rapport!
Hiç, sadece tamamen anlamaya çalışıyorum.
Et puis Patricia, passant ses journées à loucher sur ses romans pornographiques à travers les cornées de mon fils.
Ayakkabı hakkında değil, değil mi? Hiç ayakkabı değildi.
Ce n'est jamais bon.
- Teknenin, ızgaranın çevresine ulaşmak için kat ettiği mesafeye göre... - Hiç iyi anlama gelmez.
Je me sens mal au sujet du spot commercial, donc je voudrais me rattraper.
Büyücü reklamıyla ilgili içim hiç rahat değil bunu telafi etmek istiyorum.
Je n'aime pas être condescendant avec Cabe.
Hor gören Cabe'i hiç sevmiyorum.
Pas bon!
Hiç iyi olmadı bu!
tu es une noix très dure à casser. Que la chasse ne se terminera jamais.
Ve sen, açıkçası, kovalaması cidden hiç bitmeyecek bir çetin cevizsin.
S'il n'a pas besoin de moi pour ça, il n'aura besoin de moi pour rien d'autre.
Bu konuda bana ihtiyaç duymuyorsa başka konularda hiç duymaz.
Je déteste être le porteur de telles nouvelles, mais vous avez perturbé le conseil avant qu'il puisse être certifié.
Böylesi bir kötü haberi vermekten hiç hoşlanmıyorum ama onaylanmadan önce tahtayı bozdunuz.
Pas bon.
- Hiç iyi olmadı bu.
Pasha est vraiment mal.
Benden söylemesi, bu çocuğun durumu hiç de iyi değil.
Je n'en sais rien.
Hiç bilmiyorum.
Alors, je ne pourrai jamais avoir de copain? Pas Matthew.
Yani hiç erkek arkadaşım olamaz mı?
J'ai l'impression que ta mère n'était pas comme ça.
Senin annen hiç öyleymiş gibi gelmezdi.
Je suis toute en sueur. Ça ne me dérange pas.
Kusura bakmam hiç.
Je ne savais pas que c'était possible.
Bunun mümkün olduğunu hiç bilmiyordum.
Il est mort 15 ans plus tard.
On beş yıl sonra öldü babam. Görmemize hiç izin vermediler.
Qui vous donne les meilleurs produits?
Size en iyi malzemeleri veren kişi. Kimsenin ismini sormadım hiç.
Elle n'aime pas que les gens meurent de faim.
İnsanların aç kalmasından hiç hoşlanmıyor.
Non tu l'es.
Hayır, hiç de bile.
- Jamais.
- Hiç tutmadım.
Je n'ai jamais été en Égypte.
Mısır'a hiç gitmedim.
Je ne sais pas si c'est parce que... Matthew n'est pas fait pour moi ou...
Hiç bilmiyorum, Matthew benim için doğru kişi olmadığından mı, yoksa...
Sa mère a déserté, il s'est fait arrêté, et maintenant il est venu ici pour voir un père qu'il n'a jamais vu.
Annesi iltica etti, kendini tutuklattı şimdi de hiç görmediği babasının peşinden buraya geldi.
Qu'il n'a jamais vu.
Hiç görmediği oğlu.
Je n'ai jamais eu de copain avant.
Önceden hiç erkek arkadaşım olmadı.
Je ne crois pas avoir déjà vu quelqu'un faire autant depuis l'intérieur.
Sanırım önceden hiç evinin içinde ateşte marshmellow yapan görmemiştim.
Tu m'as eu.
- Hiç bilmiyorum.
C'est mon domaine. Personne ne m'en a parlé.
Benim alanıma giriyormuş ama hiç ismi söylenmedi bana.
Quand Brad est comme ça, je ne pleure pas, je ne supplie pas.
Brad böyle olunca hiç ağlamıyorum. Yalvarmıyorum.
On ne sait pas... s'ils arriveraient à s'adapter à la vie, là-bas.
- Oradaki hayata alışabilirler mi, hiç bilmiyoruz...
Je n'y ai jamais participé et je n'y participerai jamais.
Hiç yapmadım, yapmayacağım da.
Je ne sais pas pourquoi.
- Sebebini hiç bilmiyorum.
Je ne l'ai jamais rencontrée. Son nom ne me dit rien.
Dediğiniz kişiyle karşılaşmadım hiç, bu ismi daha önce duymadım.
- Je ne suis jamais allée à Diatkovo.
- Dyatkovo'ya hiç gitmedim.
Mais je ne suis jamais allée à Diatkovo.
Dyatkovo'ya hiç gitmedim.
Il n'est jamais allé en Russie.
Rusya'ya hiç gitmedi ki o.
Ce n'est pas facile pour moi.
Benim için hiç kolay değil.
Comme ça, il ne sera jamais né.
Böylece hiç doğmamış olacak.
- À 9 h demain matin, elle a un vol pour Milwaukee, elle le verra plus jamais.
- Yarın sabah 9'da, Milwaukee'ye uçağı var sonra da adamı hiç görmeyecek.
Je ne suis pas surprise que Wyatt ait volé le vaisseau...
Wyatt'ın sana haber vermeden makineyi çalmasına hiç şaşırmadım.
Ça ne sent pas bon.
Bu hiç iyi görünmüyor.
Je m'occupe de Joel, je ne le quitte pas d'une semelle.
Ben Joel'in yanında dururum ve oradan hiç ayrılmam.
Je ne joue pas avec vous aujourd'hui. Je ne suis pas d'humeur.
Sizinle oyun oynamayacağım, hiç havamda değil.