English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Français → Turc / Ingrédients

Ingrédients traduction Turc

717 traduction parallèle
Combiné avec d'autres ingrédients connus de lui seul... il rendait le corps transparent une fois injecté dans le sang.
Sadece kendisinin bildiği maddelerle karıştırıIınca, kana enjekte edildiğinde, vücudunu şeffaf hale getiren bir şey buldu.
Je connais les ingrédients...
İçeriğini biliyorum, evet.
J'utilisais des ingrédients mûris par l'Amérique d'autrefois.
Bense gösterilerimi savaş öncesi şeylerle renklendiriyordum. Eski Amerika'nın sandıkta çürüttüğü duygusallık ve espriler.
Les saucisses étaient faites avec de mauvais ingrédients.
Sosisler kötü şeylerden yapılmaya başlandı.
L'obsédante et tendre légende du portrait de Jennie se base sur les deux ingrédients de la foi :
"Jennie'nin Portresi" nin akıllardan çıkmayan efsanesi iki temele dayanır.
Il y a beaucoup d'ingrédients qui entrent dans nos produits pharmaceutiques.
Çeşitli ilaçlara katılan çok sayıda madde var.
On utilise de nombreux ingrédients, chacun produisant des effets bénéfiques.
Bay Oxly, çok geniş bir içerik üzerinde çalışıyoruz. Hepsi de bildiğimiz gibi, belirli faydalı sonuçlar doğuruyor.
Mais tout dépend des ingrédients et des proportions qu'on utilise.
- Önemli olan bu içeriği hangi birleşimde ve miktarlarda kullandığımız.
Quand tu nous auras donné la liste des ingrédients.
Formüle eklediğin bileşeni söyler söylemez.
Les autres ingrédients se trouvent... dans ma caverne au pied de la montagne.
Dağın eteğindeki, mağaramda bulunan, elementlerle bunu birleştirmeliyim.
Les ingrédients étaient variés et je les ai fait moi-même utilisant mon nouveau broyeur pour tout moudre très finement.
Çavuş Theron kullandığım içeriklerin bir listesini benden istedi, kendi piliçleri için böylece bir karışım oluşturacakmış. Buna memnun oldum. Hepsini listeledim.
Sergeant Theron me demanda la liste des ingrédients que j'utilisais
Bir tek şey dışında, yani.
Un saladier, quelques ingrédients...
Küçük bir kasenin içine bir şeyler koydu.
- Non. On lui a demandé d'analyser la soupe et de publier les ingrédients.
Çorbanın analizini yaptı ve içindeki maddeleri televizyonda açıkladı.
12 de vos meilleurs chimistes... ont perdu la tête à force d'analyser les ingrédients, non?
İçindekileri analiz etmek için bir düzine kimyageriniz delirdi, öyle değil mi?
Tous les ingrédients d'un best-seller.
Çok satan bir kitaptaki her şey var ha, peder?
Il faut trois ingrédients pour un travail comme celui-ci.
Böyle bir iş için üç şey gerekli. Birincisi, bir plan.
Il y a peut-être certains de ces ingrédients dans le vieux laboratoire de mon père.
- Evet? Belki bu dediklerinin bir kısmı babamın eski laboratuarında vardır.
Oui, c'est l'un des ingrédients principaux.
Evet. Ana bileşenlerden biri.
Il réunit tous les ingrédients.
Her şeyiniz var...
Que diriez-vous d'une énorme coup publicitaire? Ingrédients : votre piscine, un crocodile et le meurtre d'une Américaine.
Size markanız için, havuzunuzu, bir timsahı ve Amerikalı bir kadının ölümünü içeren bir teklifimiz var.
Il y a beaucoup d'ingrédients et de casseroles différentes.
Bir sürü bileşen ve maden var elimizde.
C'était un des ingrédients.
O da bileşenlerden biriydi.
Je n'ai pas les ingrédients ici, mais si vous rentrez au palais, je vous ferai une fine à l'eau.
Malzememiz yok, Gordon Paşa. Ama eğer saraya gelecekseniz, Size B ve S yaparım.
Pour compléter les ingrédients de notre chaudière!
Tamamlar çorbamızın malzemesini!
Prodigieux! L'ennui, c'est que nous n'avons pas la potion sous la main, pour en étudier les ingrédients.
Sorun şu ki üstünde çalışacak bir iksirimiz yok!
Mais, il me faut de nombreux ingrédients qui se trouvent en forêt.
- ki bunlar da sadece ormanda bulunabilir.
C'est d'accord. Il faudra que j'aille chercher des ingrédients dans la forêt.
Yine dışarı çıkmak zorundayım... ormandan gerekli içerikleri toplamak için.
Nous sommes prêts à vous escorter en forêt pour chercher les ingrédients du contre-poison.
Sana ormanda eskortluk yapmaya geldik.
Tous les ingrédients du mariage raté.
Bu evliliği bu hale ben getirdim.
Quels ingrédients vous faut-il?
Sana lazım olan malzemeler?
Les ingrédients nécessaires à sa confection sont : un tonneau de goudron,.. .. un sac de plumes..
Gerekli malzemeler bir fıçı katran ile bolca tüy ve kasabalılara haksızlık yapmış birisiydi.
Eh oui, il y a pas mal d'ingrédients.
Evet. Karışımda ondan da var zaten.
Bien mélangés, ces dangereux ingrédients... dissolvent les verrues.
Doğru şekilde karıştırılan, bu tehlikeli malzemeler dünyanın en iyi siğil yok edicisini oluştururlar.
Mais je... ne reconnais pas bien les ingrédients...
Ama nedense içindekileri pek anlayamadım.
- Je vois ça. Par quelqu'un qui a mélangé les ingrédients, falsifié la formule, l'a volée et essaie maintenant de la vendre au plus offrant?
İçerikleri karıştıran kişi, formülü bozdu, onu çaldı, ve şimdi de onu en fazla para verene satacak?
C'est la première fois que je paye un chef pour qu'il cuisine, et il a même pas les ingrédients.
İlk defa bir şefe, bana yemek yapması için rüşvet verdim... sonra da öğreniyorum ki en basit malzemeleri bile yokmuş!
Si votre chef n'a pas reçu les ingrédients de ce type, pourquoi ne s'est-il pas fourni ailleurs?
Bak Fawlty, eğer şefin malzemeleri o adamdan alamadıysa... neden başkasından almadı?
Je veux les ingrédients dés demain, ou je vous casse le postérieur.
- Evet. Yarın Waldorf salatası için malzeme alacaksın... yoksa poponu kırarım!
Non, le chef n'avait pas les ingrédients.
Hayır, şef yapamadı. Malzemeleri yokmuş.
Le chef a trouvé les ingrédients.
Şef malzemeleri bulmuş.
S'il a trouvé les ingrédients, pourquoi n'avoir rien dit?
Malzemeleri bulduysa bana neden söylemedi?
... y avait deux salades Waldorf, et il avait les ingrédients, mais après la première, il n'en avait plus assez pour la seconde.
iki Waldorf siparişi var... aslında, birini bitirene kadar... malzemeleri varmış... sonra fark etmiş ki, ikincisi için yeterince malzeme yok.
Il contenait tous les ingrédients du théâtre.
Burada bir tiyatroda bulunan bütün unsurların olduğu bir şeyin örneği vardı. Üzerinde dikkatli çalışılmıştı.
Il y a tant d'ingrédients dans le Bloody Mary.
Bloody Mary'de ne çok malzeme varmış, Sam.
Les ingrédients exacts.
Tam olarak cam temizleyen sıvıların içeriği.
Ça montera comme un boulet de canon... ça redescendra comme un boulet de canon... ça percutera l'océan... avec un parachute pour épargner les ingrédients qu'elle contient.
Top mermisi gibi gidecek... ve top mermisi gibi geri gelecek. İçindeki örneğin yaşamını kurtaracak bir paraşütle birlikte... okyanusa düşecek.
Les ingrédients.
Örneğin.
Mais... quel genre d'ingrédients?
İyi de, ne örneğiymiş bu?
J'emporte le rapport de surveillance comme un livre de recette... à faire l'inventaire de tous les ingrédients nécessaires à devenir Harry Grey.
Dava dosyasını, yemek kitabı gibi taşıyorum ve Harry Grey yapmak için gerekli tüm malzemeleri listeliyorum.
- Ou trouvera-t-on les ingrédients?
Malzemeleri nereden bulacaksın?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]