Translate.vc / Français → Turc / Ise
Ise traduction Turc
118,058 traduction parallèle
La purification pourrait marcher.
Arindirma ise yarayabilir.
Je ne suis pas inutile pour un combat.
kavgada ise yararim.
Mais quand je suis tombée amoureuse de lui, j'avais peur de Klaus, de... d'être une mère, et il me faisait me sentir en sécurité.
Ona aşık olduğumda Klaus'dan, anne olmaktan korktum. O ise kendimi güvende hissetmemi sağladı.
Et tu vas mourir ici.
Şimdi ise burada öleceksin.
Et moi... Eh bien, je n'ai jamais été bon.
Ben ise. hiçbir zaman iyi biri olmadım.
Ce statut t'a été retiré.
Sen ise artık ailemizin bir parçası değilsin.
Davina m'a changé.
Davina ise beni değiştirdi.
Nous nous sommes aimés pendant deux siècles, et maintenant on allume des incendies pour s'éviter.
İki yüz yıl boyunca birbirimize aşıktık. Şimdi ise birbirimizden kaçınmak için etrafı ateşe veriyoruz.
Tu as répondu "la normalité est relative."
Sen ise "Normal olmak görecelidir." demiştin.
Et à ce moment, après qu'elle est partie, c'était juste les ténèbres.
Ama o gittikten sonra ise sadece karanlık vardı.
Mais comment comptez-vous atteindre ses ongles en étant ici, en pleine émeute, alors qu'il est dehors, sans aucune plainte contre lui?
Sen burada bir isyanın içinde, o ise aleyhinde hiçbir suçlama olmadan dışarıdayken nasıl koz kullanmayı düşünüyorsun?
Essayer de sortir d'ici seul est aussi inutile que briser une chaîne avec une pierre.
Bir taşla zinciri kırmaya uğraşarak buradan tek başına kurtulmaya çalışmaksa işe yaramaz.
On a été adaptés avec un système de communication qui utilise notre propre système nerveux comme logiciel.
Biz ise iletişim cihazının çeşit ile donatılmış oldum donanım olarak kendi sinir sistemini kullanarak.
Il se passe que personne ne quitte ce vaisseau avant mon autorisation.
kimse gemiyi terk etmiyor ne oluyor ise Ben aksini söyleyene kadar.
En marchant sur un papillon, j'enverrai des vagues dans le temps.
Ben bir kelebeği adım ise, zaman içinde dalgaların gönderebilir.
- Oui. - Donc s'il est son père, et elle a été préservée pendant 70 ans.
- Yani kızın babası o ise ve kız 70 yıl önce muhafazaya alındıysa...
Harris dit qu'il s'est absenté pour lui ramener un café. Revenu, il était parti.
Harris adama kahve almaya çıktığını, döndüğünde ise adamın gittiğini söyledi.
et la tristesse, c'est lâcher prise.
üzüntü ise geride bırakmaktır. "
J'aime l'argument que tu défends, et le fait que sans les jambes, on n'est qu'un éclopé déformé et répugnant.
Hayatında aşk olduğunda ayakların yere basar, olmadığında ise iğrenç, deforme bir sakat olursun.
Ça a marché?
İşe yaradı mı?
On ne veut pas impliquer Hope.
Hope'un bu işe bulaşmasını istemiyoruz.
Car contrairement à vous, j'ai fait quelque chose.
Çünkü hepinizin aksine ben işe yarar bir şeyler peşindeydim.
Tu penses que ça marchera?
İşe yaracak mı sence bu?
Tu penses que ça va marcher?
Bunun işe yarayacağına emin misin?
donc, oui ça va marcher.
Yani evet işe yarayacak.
De plus, il sait que si ça ne marche pas, nous devrons tuer tout le monde ici.
Ayrıca işe yaramazsa buradaki herkesi öldürmemiz gerekeceğini biliyor.
- Tu crois que ça va marcher?
- Sizce işe yarayacak mı?
C'est mieux pour échanger.
Ticarette işe yarıyor.
Et merde.
Başlarım böyle işe.
Donc, ça va marcher?
Yani, işe yarayacak mı?
- Je les ai tous embauchés.
- Hepsini bizzat işe aldım efendim.
Si nous devons l'arrêter, nous devons savoir où il a débuté.
Onu durduracaksak, işe nereden başladığını bilmemiz gerek.
Oh, mon Dieu! Ça a marché! Vous avez réussi.
Aman Tanrım, işe yaradı!
La musique les réveille. Ils se mettent au travail. Et au matin, vous la retrouvez revitalisée.
Müzik onları uyandırıyor, işe koyuluyorlar ve sabahleyin kızının tekrar canlandığını görüyorsun.
- dans le passé.
-... işe yaradığı olmuştu.
Comment tu fais pour te lever et aller bosser?
Sabahları kalkıp işe gitmeyi nasıl başarabiliyorsun?
Les 5 familles doivent participer pour que ça marche.
İşe yaraması için beş ailenin de olaya dahil olması gerek.
Un lancement rapide. Un business sympa.
- Sağlam duruyor, iyi bir işe benziyor.
Cet arrangement ne marche que si on y est tous ensemble.
Bu anlaşma sadece hepimiz işbirliği yaparsak işe yarar.
Si c'est le cas, tu retrouveras tes souvenirs, ce qui signifiera aussi que nous avons 17 doses d'un remède viable.
İşe yararsa hafızan geri gelecek ve bu 17 doz tedavimiz olduğu anlamına gelecek.
Et si ça ne fonctionne pas?
Peki ya işe yaramazsa?
Ça aide un peu.
Biraz işe yarıyor.
Ça marche vraiment.
Bunlar bayağı işe yarıyor.
Ce serait vraiment utile.
Çok işe yarardı.
Et mon air triste n'a pas marché parce que le gérant était pédé.
O gün mutsuz surat işe yaramadı çünkü müdür nonoştu.
N'importe quoi!
Sıçarım böyle işe!
On n'est pas toutes d'accord, mais tant qu'à décider, on estime que notre système judiciaire doit se concentrer sur la réhabilitation.
- Saçmalık. Hepimiz aynı fikirde değiliz ama madem böyle bir işe girdik, adalet sistemimizin rehabilitasyona odaklanması gerektiğini düşünüyoruz.
Les cheveux ne se mangent pas.
Saç o işe yaramaz.
Le yoga n'aide pas à ça?
Yoga o işe yaramıyor mu?
J'étais déjà là, mais j'aime vraiment l'idée des poupées de cheveux.
Ben demin de gelmiştim ama bence saçtan bebekler gerçekten işe yarayabilir.
Et tu disais que ça ne marcherait pas.
Bir de işe yaramaz demiştin.