Translate.vc / Français → Turc / Isin
Isin traduction Turc
42,911 traduction parallèle
Et voilà qu'on avait aussi Amanda Knox.
Ve artik isin içinde Amanda Knox da vardi.
Je vous ai déjà vu, dans le bureau de Lena Luthor.
Seni Lena Luthor'ın ofisinde görmüştüm. Orada ne işin vardı? Ben de sana aynı şeyi sorabilirim.
Vous devez comprendre combien c'est gros.
Bu işin ne kadar büyük olduğunu görmelisin.
Qu'est-ce que tu fais ici, mec?
Burada ne isin var oglum?
C'est comment, le boulot?
Isin de var.
Surtout parce que je me suis sentie exclue.
Ama isin asli, ben dahil olmadigim için bozuldum.
- C'est ça.
- Isin bu mu?
Le plus drôle dans tout ça, c'est que vous n'avez pas de point de vue. Vous avez tous le même.
Isin ironik yani, hiçbirinizin bir bakis açisi yok yani hepinizin bakis açisi ayni.
Mais voici le contexte plus large... On avait couché ensemble, et je dormais.
Evet ama isin baska bir yönü daha var, o da ikimiz yatmistik ve ben uyuyordum.
Tu le laisses en dehors de ça.
Onu bu işin dışında bırak.
Les Américains veulent savoir qui a fait ça et moi aussi.
Halk da bu işin sorumlusunu bilmek istiyor, ben de.
Je t'avais demandé une chose : l'éloigner de la télé.
Tek bir işin vardı, onu televizyondan uzak tutmak.
Le truc, dans ce genre de travail, c'est d'arriver à trouver cette faiblesse rapidement.
Ya da üçüncü. Bu işin sırrı bu zaafiyeti hızlı görebilmekte uzmanlaşmak.
Vous faites l'une des trois, vous êtes mort.
Üçünden birini yaparsan işin biter.
Ton patron est l'homme le plus puissant du monde. Il va faire des choses qui te déplaisent.
Patronun, dünyanın en güçlü adamı ve illa ki sana uymayan bazı şeyler yapacak ama sen buna hazır olmalısın çünkü senin işin bu.
Qu'est-ce que tu fais ici?
Burada ne işin var?
J'onn, tu fais quoi ici?
J'onn, senin burada ne işin var?
La vraie question est que fais-tu ici?
Bence asıl soru, senin burada ne işin var?
Ecoutes, Kara, tu peux écrire sur ce qui te semble génial, mais la vérité c'est, qu'en tant que fille, j'ai toujours l'impression d'avoir tort.
Bak Kara, istediğini yazabilirsin ama işin aslı şu ki bir evlat olarak hep yetersiz kalmışımdır.
Et après le travail, tu rentres directement, c'est ça?
İşin bittikten sonra, doğrudan eve geleceksin, değil mi?
Je ne pense pas que j'aurai mon propre point culminant à l'aéroport.
Caroline, senin ne işin var burada?
Bernardo, quand tu auras fini ici tu partiras.
Sen işin bitince gideceksin.
La vérité, c'est que tu l'as jamais cherchée.
İşin aslı sen hiç aramadın.
Han, tu fais quoi ici? On ne sert pas les enfants.
Han, senin barımızda ne işin var?
Earl, que fais-tu ici?
Earl, senin burada ne işin var?
Définitivement une machette, mais, il y a plus. La décapitation a été post-mortem. La cause de la mort était l'électrocution.
Kesinlikle bir pala kullanılmış ama işin garip kısmı, cesedin başı, öldükten sonra kesilmiş ve ölüm sebebi ise elektrik çarpması.
Qu'est-ce que tu fais là?
Ne işin var burda?
Que fais-tu là?
Burada ne işin var?
Je dois admettre, malgré la peur constante, ce boulot a ces bons côtés.
İtiraf ediyorum amansız korkularına karşın bu işin güzel yanları da var.
La vérité c'est qu'on travaille pour le gouvernement.
Tamam. İşin doğrusu biz devlet için çalışıyoruz.
Il ne fait pas partie de ça.
Bu işin bir parçası değil.
Pourquoi vous vous occupez des personnes disparues?
Kayıp kişiler davasıyla ne işin var?
Bordel, tu fous quoi ici?
Ne işin var senin burada?
Que fais-tu toujours ici?
Hala burada ne işin var?
Que faites-vous dans mon bureau?
Büromda ne işin var?
La vérité, c'est que les véritables héros ne ressemblent pas du tout à ce que j'imaginais.
İşin doğrusu gerçek kahramanlar göründükleri gibi değillerdir.
Qu'est ce que tu fais là?
Burada ne işin var?
Je vous ai déjà dit de laisser tomber, d'accord? À moins d'avoir une preuve.
- Hannah, kanıtın yoksa bu işin peşini bırak demiştim değil mi?
Il en est.
Bu işin içinde o da var.
Il n'y a pas de retour en arrière.
Bu işin geri dönüşü yok artık.
Eh bien, j'ai pas intérêt à me planter.
Eh, o zaman işin içine etmesem iyi olur.
Et parfois c'est ce qu'il y a de plus dur.
Ve bazen bu işin en zor kısmıdır.
Peut-être devriez-vous aller ailleurs pour travailler sur vos problèmes.
Bu işin üstesinden gelmek için belki de başka bir yer bulmalısın.
Elle doit se sentir investie dans ce qu'on fait.
Bizimle bu işin içinde olduğunu hissetmesi lazım.
Comment on sait que Postérieur, Pet et Va-me-sentir ne sont pas impliqués?
- Bahçekapı, Höst, Git-kumda-oyna'nın... -... işin içinde olmadığını nasıl bileceğiz?
C'est ton oeuvre?
- Bu senin el işin mi?
T'as un job que tu détestes, donc passer à la gestion d'une brasserie, c'est facile, y a pas photo.
Nefret ettiğin sıkıcı bir işin var ve oradan bira imalathaneciliğine geçmeye karar vermek çok kolay.
Que prévoient-ils?
Bu işin bir süresi var mı?
La moitié du chemin est faite.
Belki de işin zor kısmını atlattık.
Excusez-moi, mais sauf votre respect, on peut passer la journée ici à parler des problèmes qui se posent, mais le fait est qu'on ignore avec qui on en discute.
Başkanım, kusura bakmayın da bütün gün burada oturup sorunlarımızı konuşabiliriz ama işin aslı, onları kiminle konuştuğumuzu bilmiyoruz.
Comme votre travail est de me répondre, et si je vous facilitais les choses?
Madem işin sorularıma cevap vermek, sana biraz kolaylık sağlayayım.