Translate.vc / Français → Turc / Johan
Johan traduction Turc
385 traduction parallèle
Pour la photographie, merci à M. Johan Ankerstjerne et à M. Richard Louw pour leur assistance artistique.
Fotografi için Bay Johan Ankerstjerne'e ve sanat yönetmenliği için Bay Richard Louw'a minnettarım.
Le couronnement de Johan leur complique le chemin vers le trône de Moscou.
Ivan'ın taç giymesi onların Moskova tacına giden yollarını kesiyor.
Pourquoi Johan jouit-il d'un tel privilège?
Ivan'a bunca ayrıcalık neden?
Pourquoi le prince Kourbski est-il vassal de Johan?
Neden prens Kurbsky ona tabi?
Pourquoi le monarque de Russie est-il Johan à Moscou, et non Andreï Kourbski à Yaroslavl?
Neden Moskovalı Ivan Rusya'nın egemeni? Ve neden Yaroslavlı prens Andrei Kurbsky değil?
- Pas vrai?
Öyle değil mi Johan?
Donne-lui plus de travail, ça le dressera!
Onu hizaya sokmalısın, Johan. Burası tatil köyü değil.
Voilà le patron!
Johan, ihtiyar gelmek üzere.
- Tu viens? J'ai un petit...
Johan, bunları götürmem lazım...
Je m'appelle Johan Speigel.
Adım Johan Spegel.
J'ai parlé à Van Blerck, du "Handelsblad".
Handelsblad'dan Johan Van Bleeck ile konuşuyordum.
Tu étais là, toi?
- Merhaba Johan. Hangi rüzgar attı seni?
Johan! Viens me brosser le dos!
- Johan, gel ve sırtımı kesele.
Tiens-toi tranquille, Johan.
Oh, Johan, sessiz ol!
Tu peux donner des cigarettes à Johan?
- Bende sigara kalmadı.
Nous allons manger, Johan et moi.
Johan ve ben caddenin karşısında birşeyler yemeye gidiyoruz.
POUR JOHAN!
JOHAN'a
Dépêche-toi, Johan, entends-tu?
Acele et, Johan, duyuyor musun?
"Pour Johan! Mots dans la langue étrangère."
"Johan'a, yabancı dilde kelimeler."
Au fait, il se nomme Johan Ahrend Happolati si l'on en juge par ses initiales.
Unutma ki adı Johan Ahrend Happolati isminin baş harflerinin açılımı bu.
Un peintre, Johan Borg, séjourne avec sa femme dans la petite île frisonne de Bältrum.
Ressam Johan Borg, birkaç yıl önce Frisiska Adaları'ndan..... Baltrum Adası'ndaki evinden hiçbir iz bırakmadan kayboldu.
Alma, en lisant le journal intime de Johan, découvre les fantasmes de son mari, qui sont la base de ce film.
Karısı Alma, bana sonradan onun günlüğünü verdi. Bu günlük onun, geride bıraktığı evrak arasında bulunmuş. Bu filme konu olan olaylar, bu günlükten ve Alma'nın..... anlattıklarından alınmıştır.
Ça a contrarié Johan, mais on n'y a plus pensé jusqu'à...
Johan biraz rahatsız olmuştu ama önemsiz bir şey olduğunu düşünmüştük. Ta ki...
Johan était agité quand son travail ne marchait pas.
Johan huzursuzdu. İşler istediği gibi gitmediğinde hep böyle olurdu.
Viens, Johan.
Hadi, gidelim, Johan.
Ils ne me forceront pas à te laisser.
Johan, ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar beni senden kaçmaya zorlayamazlar.
Johan, aide-moi!
Johan, bana yardım et!
Bonjour, Johan!
Merhaba Johan!
Ils n'ont pas d'indice, mais... les gens du pays soupçonnent Johan Andersson.
Hiçbir kanıt yokmuş, ama bölge sakinleri Skir'de yaşayan Johan Andersson'dan şüpheleniyorlarmış.
On a retrouvé Johan Andersson mort à Skir et il a laissé cette lettre pour vous.
Skir'de yaşayan Johan Andersson ölü bulundu size de bu mektubu bırakmış.
Je prie pour Johan.
Johan için dua ediyorum.
J'ai une lettre de Johan.
Johan'ın benim için bir mektubu olacaktı.
Je suis la femme de johan, et j'ai deux filles.
Johan'la evliyim. İki kızım var...
Johan est très agréable à vivre.
- Johan'ı çok hoş buluyorum.
Je n'ai pas une aussi haute opinion de moi que johan.
Ben kendi niteliklerimi Johan kadar doğal değerlendirebileceğimden emin değilim.
Son père est médecin.
- Johan'ın babası doktor.
Ça, c'est pour johan.
- Johan anlatsın.
A l'époque, il s'affichait avec une chanteuse de variétés. Je m'en souviens. Son prestige le rendait imbuvable.
Johan bir pop şarkıcısıyla epeyce tartışılan bir ilişki yaşıyordu..... ve bu ilişki ona belirli bir imaj vermiş ve onu katlanılmaz kılmıştı.
Johan avait été congédié par sa chanteuse.
Johan ise pop şarkıcısı tarafından terk edilmişti ve burnu biraz sürtülmüştü.
Nous sommes devenus johan et marianne.
Ansızın Johan ve Marianne olarak kabul edilmiştik.
Johan est si flegmatique, ça me désarçonne.
Johan çok geç öfkelenir. Bu beni de sakinleştiriyor.
"Je lui demande comment elle mène de front travail et famille. " Elle me sourit, absente, "comme pour garder son secret, et me répond que johan l'aide."
Ona hem işin hem evin üstesinden nasıl geldiğini sorduğumda..... içini gözlemleyen hafif bir gözlemlemeyle..... bunu başardığını çünkü Johan'la birbirlerine yardım ettiklerini söyler.
"C'est l'entente qui compte, ajoute-t-elle, " et son regard s'illumine en voyant johan arriver.
Johan'ın içeri girip onun yanına, babadan kalma şık kanepeye yerleşmesiyle yüzü aydınlanır ve ansızın "Bu karşılıklı anlayış sorunu" der.
"Protecteur, il passe son bras autour d'elle, " et elle se blottit contre lui, confiante. "
Johan koruyucu bir tavırla kolunu onun omzuna dolar ve Marianne gülümseyerek ona sokulur.
On fait une fugue?
- Johan, birlikte kaçalım mı?
Johan aimerait peut-être un changement, après 10 ans de vie conjugale sans le moindre écart.
- Johan'a bir değişiklik iyi gelir. 10 yıldır tam bir evlilik yaşamı sürdürüyor, hiç de sadakatsizlik etmedi.
Christine, reine des Suédois, des Goths et des Vandales, attestons que nous avons chargé les comtes Johan Oxenstierna et Johan Adler Salvins de nous représenter au congrès de la paix.
Barış Kararı
Johan, laisse-nous un instant.
Uzaklaş. Ester'le konuşmak istiyorum.
Pour moi?
Benim için mi yoksa Johan için mi?
Je lui ai proposé d'unir nos solitudes.
Ben Johan'a bir deneme yapmamızı önerdim.
Quelle est ton opinion?
- Ben Johan'a katılmıyorum.