Translate.vc / Français → Turc / Kalay
Kalay traduction Turc
810 traduction parallèle
Aussi bien rester encore un peu. "
Oldu olacak birazcık daha kalayım.
Laisse-moi rester avec vous deux, Ned.
İzin ver, sizlerle kalayım Ned.
Laissez-moi rester encore un petit moment.
Bırakın kalayım. Sadece biraz daha.
J'ai eu quelques ennuis et je préfère attendre que les gendarmes m'aient oubliée.
Başımı biraz belaya soktum ve dedim ki jandarmalar olanları unutana kadar şehir dışında kalayım.
Si vous voulez vous baigner, vous choisirez entre la baignoire... et la Méditerranée.
Banyo yapmak istediğinizde, kalay küvet ve Akdeniz küvet arasında tercih yapmanız gerekecek.
Se crever au travail, merci!
Hayatım boyunca senin gibi bir köle mi kalayım?
- Laisse-moi rester.
— Hayır, bırak seninle burada kalayım.
J'aime pas te voir par ici, prends pas racine.
Burada olman hoşuma gitmiyor, bu yüzden fazla kalayım deme.
S'il vous plaît, je veux rester.
Lütfen, izin ver de kalayım.
Je veux rester et vous parler.
Alice, bırak kalayım. Konuşmalıyız. Kalmasan daha iyi.
Je t'en prie, camarade, laisse-moi finir mon travail.
Lütfen, yoldaş, burada kalayım. İzin verin işimi bitireyim.
- Veux-tu que je reste, ce soir?
- Bu akşam kalayım mı? - Kalır mısın?
Laissez-moi rester.
Lütfen bırak kalayım, Maxim.
Je préfère rester ici.
Hayır. Sakıncası yoksa burada kalayım.
- Ce sont des tueurs.
- Sizinle kalayım Bay Scott.
Pourquoi rester ici?
Neden evde kalayım ki?
Roberto, laisse-moi rester avec toi!
Roberto, izin ver kalayım!
Du teck sculpté... des éteignoirs en étain...
Tik ağacından yapılmış oymalar, kurşun kalay karışımı mum söndürücüler ve...
Le teck et l'étain laissent des traces et il y a des gouttes de cire.
Tik ağacı belirgin bir iz bırakır. Kurşun kalay karışımı kolaylıkla aşındırır ve bir de mum damlası izleri var.
Quelle intéressante collection d'objets en étain!
Ah, ne ilginç kalay kurşun karışımı nesneler.
Veux-tu que je veille avec toi?
Ben de seninle kalayım mı?
Pourquoi je voudrais rester à Brooklyn?
Brooklyn'de neden kalayım ki?
Veux-tu que je reste ici, ce soir?
Bu akşam seninle evde kalayım mı?
- Je ne vous quitte pas.
- Seninle kalayım.
Tu veux que je t'attende, George?
- Kalayım mı, George? - Hemen geliyorum.
Jusqu'é ce que je me remette.
- Geçene kadar burada kalayım.
C'est bien de trouver un connaisseur, ma spécialité c'est l'étain.
Bunları gerçekten gümüşten anlayan birine göstermek çok hoş. Ama tercihim, kurşun kalay karışımı.
Pourquoi retourner en prison si je ne l'ai pas tuée?
O zaman neden hayatımın sonuna kadar San Quentin'de kalayım?
Je ne puis oublier que ces êtres étaient mon bien le plus précieux.
Bir varmış, bir yokmuş demekle mi kalayım o canlar için?
Tu me vends ou tu me caches ici?
Şimdi ne yapacağız? Sat beni, ya da av bitene kadar burada kalayım.
Disons-le ainsi, mon pote :
Bırak öyle kalayım, dostum.
Je veux rester ici.
Burada kalayım.
Pourquoi rester à Chicago?
Ben de dedim ki, " Neden Chicago'ya çakılıp kalayım ki?
Rester ami avec lui?
Kimle arkadaş kalayım?
Elle peut rester pour se voir?
Lütfen izin verin kalayım.
Je peux rester ou pas?
Gideyim mi, kalayım mı?
Ne dites rien!
Bırak ölü kalayım.
Laissez-moi seul avec lui.
Onunla yalnız kalayım.
- Je veux rester ici.
Hayır baba, burada kalayım.
Je rentrerai avec l'équipe.
Burada kalayım, diğerleriyle gelirim.
Tant que vous les respecterez, je resterai votre complice.
Görünüşe saygı gösterin, ve müttefikiniz olarak kalayım.
Je vais rester près de toi, si tu veux.
İstersen seninle kalayım.
- C'est à moi d'en juger.
- Öyleyse bırakta, öyle kalayım.
Et me laisser seule quand il y aura une autre tragédie comme en 1924?
1924'teki gibi bir patlama olsun da dul kalayım diye mi?
- Bronze.
- Bakır kalay alaşımı.
Dans ce cas, je reste ici.
O zaman ben burada kalayım.
Je ne suis pas obligé de vendre, que je reste ou parte.
İster burada kalayım, ister doğuya gideyim, satmak zorunda değilim.
Alors, je ne peux pas étudier? Je dois rester prêtre?
Bir rahip olarak olduğum yerde çakılı mı kalayım?
Mais je me laisse pas taper dessus.
Hiçbirinden kalay yemek zorunda değilim komutanım.
Russ, je voudrais t'aider.
Kalayım. Belki yardım edebilirim.
Cruel, oui - mais non dénaturé.
Bırak sert olmasına sert, ama insan kalayım.