Translate.vc / Français → Turc / Lifetime
Lifetime traduction Turc
65 traduction parallèle
Je ne voudrais pas de Kello, même si... vous m'ameniez Cléopâtre sur un plateau.
"I won't get Kello. Not for a lifetime pass to the polo grounds. " Cleopatra'yı bir tepside bana sunmadıkça.
Vous pourrez regarder Lifetime jusqu'à plus soif.
Ondan sonra sen ve kızlar yemeğe saldırıp Lifetime'da bir şeyler izleyebilirsiniz.
La chaîne quotidienne, du troisième âge, du sport...
Lifetime. CBS. UPN.
Après, je viendrai regarder un film avec toi.
Sonra da seninle kanepede oturup "Lifetime" ı izleyeceğiz.
Une minute vous êtes une étoile montante, et la suivante vous êtes assis chez vous regardant..
Bir dakika öncesine kadar yükselen bir yıldızdın. Ve sonrada bir bakmışsın evinde oturmuş, tahminime göre "Lifetime" izliyorsun.
Merci pour nous avoir eu Téva. Merci, Matt.
Lifetime kanalını ayarladığın için teşekkğr ederiz Matthew.
C'était une expérience unique. On ne revivra jamais un truc pareil.
It was a once-in-a-lifetime experience that will never happen again.
On pourra en tirer un scénario très déprimant où mon personnage fera pleurer dans les chaumières.
Korkunç olacak. Lifetime kanalındaki şu bunaltıcı filmler gibi olacak. Nancy McKeon beni oynayacak.
On retrouve maintenant "Petites amies" sur Lifetime.
Hayattaki "Kız arkadaşlar" programına geçiyoruz.
Regardez cette cassette, une production de "Femme au Foyer", ce film s'intitule "La femme qui est morte dans sa maison"
Sana Lifetime Yapımcılığın bu filmini izlemeni öneriyorum. [2] Filmin adı "Evinde Ölen Kadın".
Et maintenant sur notre antenne,
Lifetime'da az sonra,
Mais après je me suis rendu compte qu'il y avait un marathon Golden Girls à la télé et j'ai décidé de ressortir mes jeux de société préférés.
Çıkacaktık. Ama sonra Lifetime'da Altın Kızlar maratonu olduğunu keşfettim. Ve tüm favori masa oyunlarımı çıkarmaya karar verdim.
Et puis, on regardait une émission sur les médecins.
Artı, Lifetime Kanalında doktorlarla ilgili bir program izliyorduk.
"Un Kyste pour Amélia" Vous regardez Delta Burke dans un film original de Lifetime... Un Kyste pour Amélia.
Bir Lifetime filmi olan "Amelia İçin Bir Serum" da Delta Burke'u izliyorsunuz.
Si c'était un film moment de vérité, ce serait notre moment de gloire.
Bu Lifetime'ın Moment of Truth filmi olsaydı bu bizim çıkış noktamız olurdu.
"'Cause I know we ve got a once-in-a-lifetime love " - -Merci "'Cause I know we ve got a once-in-a-lifetime love "
('Cause I know we've got a once-in-a-lifetime love )
De plus, Lifetime a fait un film sur moi.
Ayrıca bir de hayatım hakkında film yaptılar.
Ce soir sur Lifetime, Candace Van Der Shark dans le rôle de Celeste Cunningham.
Bu gece "Lifetime" da, Candace van der Shark, Celeste Cunningham rolünü oynuyor.
Et elle a un téléfilm sur Lifetime.
Kendi hayatının filmini yapıyor.
- Lifetime!
- Hayat filmi mi?
Ils sont réunis dix ans plus tard. C'est très "Lifetime *".
10 yıl sonra annesiyle buluşur.
"Lifetime"?
- Gerçek hayat gibi.
Ce mardi sur Lifetime,
Bu salı Lifetime'da,
Valerie Bertinelli dans un long métrage Lifetime.
Valerie Bertinelli bir Lifetime filminde başrolde.
Valerie Bertinelli dans... Les hommes sont épouvantables et vous ferons du mal parce c'est "Lifetime".
Valerie Bertinelli "Erkekler Berbattır ve size zarar verirler çünkü bu Lifetime" da
J'ai des tas de bleus à force de grimper par cette porte, Je ressemble à une femme dans un film sur le combat de sa vie.
Bu kapıdan tırmanırken o kadar çok yerim yaralandı ki, Lifetime kanalında yayınlanan filmlerdeki kadınlara benzedim.
Peut-être qu'il est un agent enfoui très profondément... comme un chaton dans un lit moelleux lors d'une nuit froide d'hiver.
Nasıl da yumuşağım. Roger, seninle oynamayacağımı sana söylemiştim. Aman Tanrım, bak bakalım Lifetime'da ne var!
Ferrari dans l'inoubliable mini-série Viols étouffés.
Lifetime'ın orijinal mini dizisi "Sessiz Tecavüzler" için.
Lifetime, la chaîne, l'a choisi.
Kanal senaryoyu beğendi.
J'ai réussi à avoir Lifetime, Bravo et le Style Network à la dernière minute.
Lifetime, Bravo ve Style Network dergileri tamamdır.
Puis je rentrerai regarder ce film éternel : Mon beau-fils est mon cyber-mari.
Sonra eve gideceğim ve Lifetime'ın orijinal filmi "Üvey oğlum, benim siber kocam" ı izleyeceğim.
Si ça marchait, j'aurais un Golden Globe pour mon film émouvant Frangine, tu me donnes un sein?
Eğer rüşvet verilebilseydi, Lifetime orijinal filmim "Kardeş, Bir göğüs ödünç versene?" adlı filmim ile Altın Küre alırdım.
Et vous, vous oubliez mon inoubliable et original film "Maman, Footballeuse Ninja."
Sen de Lifetime'ın Futbolcu Ninja Anne filminde oynadığımı unutmuş gibisin.
Je reviens d'un rendez-vous à Lifetime.
Lifetime'la bir toplantıdan geliyorum.
Je crois que mon pilote de Lifetime va être choisi.
Lifetime'deki deneme bölümünü biri alacak bence.
♪ A lifetime of delights ♪
* Ömür boyu keyif *
♪ A lifetime of delights ♪ ♪ A lifetime of delights ♪
* Ömür boyu keyif * * Ömür boyu keyif *
Vous pensez vraiment que mon amie Jennifer Love Hewitt, une superstar de la télé et du cinéma, voudrait voler une cuillère d'occasion?
Gerçekten, uluslararası filmlerin ve Lifetime kanalının yıldız olan arkadaşım Jennifer Love Hewitt'in bu kaşığı çalacağını mı düşünüyorsun?
l'm just a witness to my lifetime and l'm a stranger to my friends
* Kendi hayatımın tanığıyım * * Dostlarıma yabancıyım *
T'es un génie de l'amour. Tu passes ton temps à regarder Lifetime?
Şiir yazmaya çalıştım ve Marley ile kafiyeli bulabildiğim kelimeler, "kepekli" ve "çok iyi."
Si vous êtes un producteur de lifetime, je voudrai humblement vous offrir une suggestion du casting.
Eğer Lifetime kanalının yöneticisiyseniz, alçakgönüllülükle size oyuncu seçiminde yardım edebilirim.
En fait, j'ai eu un petit rôle dramatique dans un film de la chaîne Lifetime où je jouais le rôle du père d'un adolescent boulimique qui s'appelait Kaley.
Aslında ben Lifetime filminde dramatik bir rol almıştım Kaley adındaki bulimic bir genç kızın babasını oynamıştım.
C'est quoi ça? Un film de notre vie?
Evet nedir bu Lifetime filmi mi?
Tu parles comme dans un téléfilm.
Tıpkı Lifetime filmi gibi konuşuyorsun.
- Fille qui se fait tuer dans un film sur Lifetime.
- Lifetime filminde öldürülen bir kız.
On en fera un film pour la télé.
- Lifetime hayatının filmini yapar.
# I would wait a lifetime #
Çeviren :
Lifetime présente Antonio Sabato Jr.
Lifetime sunar.
L'alcool rend triste.
Alkol insanları mutsuz yapıyor. İçeceklerin Lifetime filmleri gibi.
C'était incroyable.
- Lifetime'daki kötü filmler gibi.
Ils s'aiment, mais tu sais ce qu'on est?
Bütün vaktini Lifetime izleyerek mi geçiriyorsun?