Translate.vc / Français → Turc / Macon
Macon traduction Turc
422 traduction parallèle
Tout le monde s'en va! On se sauve!
Herkes Macon'a gidiyor, herkes kaçıyor!
Vous me faites crédit, M. Macon?
Bana kredi verir misin, Bay Macon?
Les gens du comté de Macon ont engagé Frank, pas toi.
Macon Bçölge halkı Frank i kiraladı, sizleri değil.
Macon Leary.
Macon Leary.
Je veux divorcer.
Boşanmak istiyorum, Macon.
Depuis la mort d'Ethan, j'ai dû admettre que l'homme est fondamentalement méchant.
Macon, Ethan öldüğünden beri, insanların temelde kötü olduklarını kabul ettim.
Mauvais.
Çok kötü, Macon.
Cette année, je me suis de plus en plus éloignée des autres... comme toi.
Tüm yıl boyunca kendimi insanlardan uzak duruyormuşum gibi hissettim aynı senin yaptığın gibi, Macon.
Je sais que tu aimais Ethan... et que tu le pleures mais il y a quelque chose de si...
Macon, seninde Ethan`ı sevdiğini biliyorum. Ve onun yasını tuttuğunu.
Eh bien, l'idée, c'est que je suis un maçon.
Söyleyeyim. Konu şöyle, ben bir tuğlacıyım.
Je n'en ai jamais vu, mais tu as plutôt l'air d'un garçon de café ou d'un maçon.
Hiç yönetmen görmedim. Daha çok bir tezgahtar ya da sıvacıya benziyorsun.
- Au Shanty, sur Macon Street.
Macon Caddesi'nde The Shanty diye bir yer varmış.
Moi qui suis maçon, je dois crever de faim? Pourquoi t'en prendre à moi?
ve duvar ustası olduğum için açIıktan ölmeli miyim?
Mais tu es maçon, c'est une autre catégorie.
sen duvarcısın. bu başka bir kategori.
J'étais maçon.
Duvarcıydım.
Il était maçon.
O bir duvarcıydı.
Je suis maçon.
Ben bir duvarcıyım.
C'est un maçon qui était ici en transfert... il venait de poignarder son beau-frère... il m'a confié avoir travaillé sur un mur... un de ces murs qu'on perce avec un doigt entre une salle à manger... et un local du mont-de-piété, où se trouve, quoi?
Geçen ay burada bir duvarcı ustasıyla tanıştım. Herif kardeşini bıçaklamış. Bana içeri girmeden önce bir binanın duvarını ördüğünden bahsetti.
On pense qu'il est franc-maçon et il a un oncle évêque...
Mason olduğundan kuşkulanılıyor. Üstelik amcası bir monsenyör.
Un franc-maçon du 32e degré.
32. dereceden masonum.
- J'étais charpentier et maçon.
- On altı yıllık marangoz ve duvarcı.
Profession : manœuvre, maçon, boxeur, actuellement sans travail.
Meslek ; niteliksiz işçi, | boksör. Şu anda işsiz.
J'ai débuté comme maçon.
Tuğlacı olarak işe başladım.
- Je suis médecin, pas maçon.
- Ben doktorum, tuğlacı değil.
Je fais venir le maçon lundi pour un devis.
Pazartesine odaya değer biçmesi için bir tane mütahit çağıracağım.
Électricien, maçon, quelque chose comme ça.
Hani elektrikçilik, duvarcılık ya da buna benzer işler.
On a beau être franc-maçon...
Mason birinin evinde bile olur.
Tu le changeras de cercueil et tu l'enterreras dans sa tenue de maçon.
Eve döndüğünde, onu Mason'ın eşyalarıyla birlikte daha iyi bir tabuta koy.
Il est franc-maçon et candidat à la députation.
O bir Mason ve bir Tory milletvekili.
Mais Dieu m'est témoin, plus il devenait moche, plus elle devenait belle. Quand il n'est plus resté grand-chose de lui, elle est retournée dans l'Est et s'est mise avec un maçon.
Ancak o ne kadar kötü, kadın ise ne kadar iyi görünse de adamdan geriye hiç bir şey kalmayıncaya kadar tanrı onlara merhamet gösterdi ve sonunda kadın doğuda bir yerlere gitti ve bir duvarcı ustası ile sözlendi.
C'est un Franc-maçon et un conservateur M. P.
Kendisi Farmason ve muhafazakâr bir M.P.
- Tu es un Maçon?
- Mason musun? - Ne? Hayır!
T'es ni un Maçon, ni un buffle, alors, t'es Catholique Romain.
- Ne bir Mason ne bir üyesin. - Hayır. Katolik'sin o zaman.
Mais avec un tel nom à cette époque, il nous vous restait plus qu'à être maçon.
Bu günlerde böyle bir isminiz varsa dondurmacı olmak zorundasınız.
- Personne ne vous imaginera maçon?
- Millet dondurmacı zannetmiyor mu?
Tout ce qui reste est le travail du maçon.
Geriye sadece taş ustalarının işleri kaldı.
Le sculpteur, autant que le maçon, sent la forme dans la nature.
Heykeltıraş, bir zanaatkar gibi doğanın içindeki formu hisseder.
Construit par un homme qui n'a pas eu plus d'équipement scientifique que le maçon gothique.
Gotik yapı ustalarından daha gelişmiş aletleri olmayan bir adam tarafından yapılmış.
Moi aussi, j'étais sans-le-sou. Et petit à petit, je suis devenu maçon.
Ama ben de eskiden fakir bir adamdım ama yavaş yavaş kalfalığa kadar yükseldim.
Cette nuit, avant de faire l'amour avec moi, tu feras l'aumône pour l'âme de ta cousine et demanderas à un maçon une tombe en marbre comme pour les saints.
Bu gece, benimle sevişmeden önce git ve ruhunu hoşnut et. Azizlere yaraşır mermer bir mezar taşı yaptır.
Comment savoir que vous étiez maçon?
Mason olduğunuzu nereden bilebilirdim?
Un franc-maçon le reste toujours.
Bir kez mason olan hep mason kalır.
Calmez-vous, frère Ripling. On n'a jamais roulé un frère maçon.
Sakin olun, bizden birini asla sömürmeyiz.
A l'exception d'un certain Joe Saracini, un maçon venu consolider un mur.
Sadece Bay Joe Saracini adındaki... bir duvarcı ustası bir duvar onarmış.
On voudrait nous faire croire que Jack l'Éventreur est un franc-maçon?
Yani Masonları o mu suçluyor? Karındeşen Jack'in bir Mason olduğuna inanmamızı mı istiyor? - Hadi ama Holmes.
Je vais plutôt régler le maçon qui n'a jamais été payé pour cette épitaphe.
Mezar taşını yapana versem daha iyi olur. Parasını hiç alamadı.
Regarde comme il dort, comme le maçon après sa journée.
Uyuyor! Ağır bir işçi olmalı!
Après vous dormez comme le maçon, et en plus de ça vous jurez pareil.
Ağır bir işte çalışmış gibi uyuyordunuz, ondan sonra birde beni azarladınız.
Maçon.
Doktor.
Ça fait pas longtemps que t'es maçon... et t'es souvent en colère.
Burada çok uzun zamandır duvarcılık yapmıyorsun... ve sık sık davranışlarının kontrolü kaybediyorsun.
Mais en dehors des faits évidents que vous soyez célibataire, juriste, franc-maçon et...
Hatırlamak zorundaymışım gibi isminizi bahşettiniz.