English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Français → Turc / Mandarin

Mandarin traduction Turc

318 traduction parallèle
Voilà un autre mandarin!
Buraya başka bir büyük adam gelir.
Si les Chinois débarquaient, il serait mandarin, si les Nègres prenaient le pouvoir, il aurait un os dans le nez, si les Grecs...
Ya Çinlilere mandalina satacaktım. Ya zenciler gibi boks yapıp kırık bir burunla dolaşacaktım. Yunanlılar gibi...
Elle est fille de Mandarin.
Babası Çin Devletinde yüksek makamlarda.
Je dois escorter dans le nord la famille d'un mandarin ainsi que 300 000 taels de bijoux.
Sizden bir iyilik isteyecektim Bir devlet memuruna eşlik etmemiz gerekiyor
C'est un mandarin?
Bu Xiang bir hükümet memuru mu?
Non. Mais il est plus puissant qu'un mandarin.
Hayır, ama ondan daha güçlüsü
Un mandarin blasé
Portakal posası gibi
Comme un mandarin blasé
Portakal posası gibi
Vous parlez le putonghua?
'Mandarin'konuşabiliyor musun?
Vous pouvez parler putonghua?
Mandarin biliyor musun?
Yu-Hsia. Tu te souviens qu'il y a 18 ans, j'ai tué ce mandarin véreux. L'Oncle m'a sauvé avant qu'on m'exécute.
Yu Hsia, hatırlar mısın ; bir kişiyi öldürmekten... ölüme makkum olmuştum... ve beni idamdan amca kurtarmıştı?
On est mandarin par appât du gain.
Sen de para düşkünüsün!
Chien de mandarin, je n'avouerai rien.
Alçaklar, ben bir şey yapmadım!
Le mandarin aussi mérite une leçon.
Geriye bir tek o yoz yargıç kaldı!
- Qu'est ce que tu bois? - Gaston, 3 mandarin.
İçki?
Nous allons visiter une fumerie d'opium trés connue, le "Logis du Mandarin".
Ünlü Opium Den'i ziyaret ederek başlayalım. Ming sarayı.
Vous parlez chinois comme un mandarin.
Maşallah. Anadilin gibi Çince konuşuyorsun.
Une communication par micro-ondes aléatoirement brouillées entre deux soldats en mandarin!
O bir statik doldurucu..... üç aşamalı mikro dalga dönüştürücüydü. Ve iki askerin çinçe konuşmasını çeviriyordu.
Un devin lui avait prédit que je serais un grand mandarin.
Falcı kadın büyük bir devlet adamı olacağımı söylemişti.
- Les mandarins sont comme ça.
- Yani Kuzeyden. Mandarin'den.
Vous parlez mandarin?
Acaba siz Mandarin dilini biliyor musunuz?
Mon père et moi étions les seuls Européens invités parle Mandarin.
Babam ile ben mandarinlerce davet edilmiş tek Avrupalılardık.
Porc chinois, boeuf, canard laqué... de chez Wong.
Moo Shoo domuzu, Szechwan biftek, Mandarin ördek... Wong Kardeşler'den.
J'ignore ce qui est préférable mais un mandarin...
Sonsuza kadar kalmamıza izin vermezler. Sana söz veriyorum bir gün bende asker olacağım.
Vous parlez bien Mandarin.
Mandarinceyi iyi konuşuyorsun.
Mandarin seulement.
Sadece Mandarin lehçesini.
- Je parle mandarin, ils sont Cantonnais.
- Kanton Çincesi bilmem.
Ma mère m'a appris le Mandarin. Quand mon père peignit un vœu en japonais sur mon visage pour mon anniversaire, elle écoutait son disque chinois préféré.
Annem bana bir mandolin almıştı babam doğum günümde suratıma bir Japon figürü çizdiğinde.
Vous parlez le mandarin? Génial! Pardon?
Mandarince konuşuyorsun.
Les anciens ne comprennent pas le mandarin.
Bu yaşlı insanlar Mandarin dilinden anlamaz.
Tu ne parles pas le mandarin comme moi.
Benim gibi Mandarin dilini bilmiyorsun.
Il les passe un à un, comme le canard mandarin qui a perdu son amoureux.
Tüm varlığımız gitti, o zamandan beri dilenir oldum. Eski günler uğruna, Namwon'a geri döndüm. Çok açım.
Ça veut dire "bonjour" en mandarin.
Çince "merhaba" dedim. Çin'e gitmiştim.
Tu parles le mandarin.
- Özgeçmişinde yazıyordu.
Il est au Mandarin, à Belleville.
Pekala. O Belleville, Mandrin'de.
Ainsi qu'un peu de japonais... Mandarin.
Ayrıca biraz da "Japonca." Mandarine.
Oui, le mandarin.
Evet, Mandarin.
Vous parlez le Mandarin?
Mandarin konuşabiliyor musunuz? ( Çevirenin notu - Mandarin :
Une fois, j'ai essayé un virus pour le mandarin.
- Bunu bir kere Mandarin Çinlisi için yapmıştım.
Je vais... Parle mandarin.
Mandarince konuşun.
Le mandarin n'est pas dur quand on vit depuis longtemps.
Çinliler sen zilyon yıldır ortalıkta olduğundan beri çok güçlü değiller.
J'étais inquiet car je maîtrise très peu le mandarin.
Kuzey Çin aksanını pek anlamadığım için endişeliydim.
Il y a une rencontre VIP au Mandarin-Oriental cet après-midi.
Öğleden sonra Mandarin Oriental'daki partide olacaklar.
- Mandarin.
- Mandarin.
- Il ne parle que le mandarin.
- Sadece Mandarince konuşuyor.
Je me fous qu'ils parlent le mandarin en zézayant comme un travelo, ils auraient dû voir une salle d'interrogatoire car l'affaire, c'est eux.
Mandalina Çincesi konuşsalar bile. umurumda değil. Mutlaka merkeze getirmeniz gerekirdi. Onlar çok önemliydi.
Ils vont vers l'ouest, ils ont tourné sur la Route Mandarin.
Wenhua yoluna saptılar.
Ton mandarin est nul.
Liderin rezil biri.
Everett au Grand Hyatt. Et moi au Mandarin.
O Grand Hyatt'ta, ben Mandarin'de.
— La première, c'est le chinois mandarin.
- İlki Çince'dir.
Je veux être mandarin.
Kesinlikle. Lokanta için çalışmalıyız.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]