Translate.vc / Français → Turc / Marques
Marques traduction Turc
4,188 traduction parallèle
Le policier en charge a noté des traces de marques.
Tutuklayan memur iğne izinden bahsetmiş.
Tu vois ces marques? Elles sont fausses.
Şu izleri görüyor musun?
Il y aurait des restes, et des marques.
Girintilere bakılırsa, sıyırmış olabilir.
Ces marques ont été faites suite à une pression constante.
Bu izler tutarlı bir baskı uygulanmasıyla oluşmuş.
Des marques de levier.
Levye izi.
Là, ces marques de morsure... Trop grosses pour un animal en liberté dans Griffith Park.
Bu ısırma izleri, Grifitth Park'taki hayvanlar için çok büyük.
Et qu'il y avait des marques de crocs sur la jambe d'Alison Astor.
Ve Alison Astor'ın bacağındaki ısırma izleri var.
Ça me rappelle les marques que font les ventouses en thérapie holistique, sauf le diamètre trop large.
Bana alternatif tıptaki hacamat izlerini çağrıştırdı ama çapları çok geniş.
Ce sont des marques de lividité?
Bunlar kurşuni renkte izler mi?
Le légiste a dit que les marques circulaires ont été faites avant la mort et les victimes étaient retenues captives pendant 48 heures.
Adli tabip dairesel işaretlerin ölmeden önce yapıIdığını ve kurbanların 48 saat tutulduğunu söyledi.
Les marques circulaires sur Joseph Purl font penser à un rituel.
Joseph Purl'ün cesedindeki izler ayinsel görünüyor.
J'ai parcouru toutes mes sources de chaman de Lakota et il n'y a pas un seul rituel de guérison qui causerait l'apparition de ces marques circulaires.
Lakota şaman kaynaklarımı araştırdım ve bu belirgin izlerin olduğu herhangi bir iyileştirme ayinine rastlamadım.
Tu penses que c'est ce qui a causé les marques sur le dos de Joseph Purl?
Joseph Purl'ün sırtındaki izlere bunun sebep olduğunu mu düşünüyorsun?
Victime féminine sans mutilation ni de marques circulaires.
Vücudunda dairesel izler olmayan ve kesilmemiş bir kadın kurban. O kadar iri ve büyük hedeflerden sonra böyle kolay bir kurbana da geçemez. Bu bir ilerleme de olamaz.
Ça expliquerait l'absence de marques rituelles.
Bu ayinsel izlerin olmamasını da açıklar.
Elles pourraient presque être prises pour des marques d'hésitation, s'il n'y en avait pas tant.
Çok fazla sayıda olması dışında sanki tereddüt izleri var denilebilir.
Donc que faites-vous des marques sur ses poignets?
Bileğindeki işaret için ne düşünüyorsunuz?
Je garde un souvenir vivace d'elle, donnant son sang quand sa mère nécessitait une transfusion, son bras gardait les marques d'aiguille pendant plus de deux semaines.
Kan verdiği zamanları ayrıntılı olarak hatırlıyorum, annesinin kan nakline ihtiyacı olduğu zamanlardı. Kolundaki iğne izleri iki haftadan fazla süre kalmıştı.
Les marques sur les mains de Phillip Van Der Hoff sont cohérentes avec une électrocution.
Phillip Van Der Hoff'un elindeki izler elektriik çarpılmasını işaret ediyor.
Mais c'est quoi l'idée? Il y a peut-être sept ou huit marques d'encre vendues aux imprimeurs.
Yedi ya da sekiz mürekkep markası toptan bir şekilde matbaacılara satılmış olabilir.
Ces trois là portent les mêmes marques sur ces thyroïdes préservées?
Bu üçü, korunmuş olan bu tiroitlerde benzer izler mi taşıyor?
Est-ce qu'elle avait des marques de ligatures sur son cou?
Boğazında tel izi var mıydı? Hayır.
Maintenant, jetez un œil sur les marques au poignet.
Bileklerindeki izlere bak.
Il y a douze marques sur la cartes.
Haritada 12 işaret var.
Certaines de ces marques sont vieilles.
Bu etiketleri arasında Bazı eski.
Ces trois marques ovales?
Şu üç yuvarlak izi mi diyorsun?
Je ne sais pas ce qui aurait pu causer des marques comme ça.
Bu izi ne bırakır bilmiyorum.
Je parie que ça laisserait 3 marques ovales
Eminim bu üç yuvarlak morluk bırakacaktır.
Il est jaloux de toi, car tu marques les points.
Tabelaya puanlari sen kaydettigin için kiskaniyor iste. - Neden?
Ces marques de griffes malveillantes, ces blessures sauvages, son sang, Des empreintes de pas géantes...
kocaman ayak izleri.
Leur cause reste toujours indéterminé, mais le plus intéressant est le fait... parce que cela pourrait être des marques de griffes.
Onların nedeni hala belli değil ama en muhtemel nedeni... Pençe izleri.
Peu importe comment c'est arrivé, ce crochet est peut être ce qui a fait ces marques sur la visage d'Anne.
Nasıl olduysa oldu o kanca Anne'nin suratını bu hale getiren şey olabilir.
Ça ressemble à des marques de brûlures.
- Yanık izlerine benziyor.
Je ne sais pas, mais on a les mêmes marques de brûlures sur la porte de derrière.
Zorla mı girilmiş bilmem ama aynı yanık izleri arka kapıda da var.
Oui, on dirait les marques laissées sur la tête de Daniel.
Evet, Daniel'in kafasındaki izlere benziyor.
Tu marques un point.
Bir şey ima ediyorsun.
Il y a dix ans Tommy Oliver, un suicide, les même marques.
On yıl önce Tommy Oliver, görünür intihar, aynı dövmeler.
Greg Collette a un oeil au beurre noir et Ross Lanten a des marques de défense sur les mains.
Greg Collette'nin gözü mordu Ross Lanten'in de ellerinde savunma yaraları vardı.
Et maintenant, il est sorti pour faire ses marques en mettant à terre le NCIS.
Ve şimdi de, NCIS'i aşağı çekerek damgasını vuruyor.
- À vos marques...
- Yerlerinize...
De l'argent pour débuter, des spécialistes en marques.
- Sermaye, markalaşma uzmanı.
Les marques... c'est quoi?
İşaretler. İşaretler ne iş?
Des marques de piqûre.
Delik izleri.
j'espère que je ne l'ai pas accablé davantage parce qu'en dépit de nos différences, Corky et moi avons en commun de ne pas savoir comment réagir aux marques de sympathie
Ben değil mi umut daha onu üzgün. Tüm farklılıkların, Corky ve ben bir özellik paylaşmak...
Ça se voit à ces marques.
Buradaki izlerden anlaşılıyor.
Ces marques ont été faites de l'intérieur.
Bu darbeler içeriden yapılmış.
Il a même les marques d'orteil.
Ayak parmakları bile var.
Nous avons donné une photo de lui aux patrouilles, et nous avons marqués son ATM et ses cartes de crédits.
Devriyeye fotoğrafını verdik, ayrıca banka ve kredi kartlarını izlemeye aldık.
Il y a les marques de roues du brancard de David.
David'in sedyesinin izleri bile var.
Parce que certains messages que je n'avais pas lu étaient marqués comme lus.
- Çünkü, okumadığım mesajları okundu olarak işaretliyorlar.
Nos cosmonautes descendent de l'appareil. Leurs visages souriants sont marqués par la fatigue de cette épreuve. Je le savais.
Hepsi yorgun, ancak yüzlerinde gülümseme, böyle sevinç görülmemiştir...