Translate.vc / Français → Turc / Maîs
Maîs traduction Turc
962,767 traduction parallèle
Et j'aimais Phil, mais tu es la personne la plus importante dans ma vie.
Ve Phil'i çok sevdim. Ama hayatımın en önemli kişisin.
Mais Todd va avoir besoin d'un steward.
Ama Todd Bir uçuş görevlisine ihtiyacımız olacak.
Mais je reste important.
X faktörü, eğer istersen.
Mais...
Bu, geçici teslimat odasını.
Tout me va. Merci, mais...
JK, dokunuş yok.
Il nous manque tous, mais tu sais quoi?
Evet, hepimiz biliyoruz, ama ne var biliyor musun?
Mais mon préféré est Fou rires d'église.
Ama benim favorim "Church Giggles" dır.
Mais, c'est le pied au paradis.
Ama bak, burada cennette daha iyi şeyler olamazdı.
Tandy était le choix logique, mais j'étais tellement jaloux qu'il se soit remis avec mon ex, Carol, que c'est à toi que je l'ai proposé.
Bilirsin, Tandy mantıklı bir seçimdi, Ama, bilirsin, ben çok kıskançtım.
Je sais que c'est effrayant, mais ça fait partie du lot.
Bak, korkunç olduğunu biliyorum Ancak paketin bir parçası.
Personne n'aime, mais ça fait partie du vol.
Kimse hoşuna gitmiyor, ama uçmanın bir gerçekliği var.
J'essaie de la surmonter, mais je suis attachée, et j'ai envie de pisser comme un cheval de course.
Ve onu sürmeye çalışıyorum, ancak emniyet kemeri levhası Açık, Ve bir yarış pisti gibi işemek zorundayım.
Et j'essaie de me distraire en feuilletant mon magazine Hemispheres pour voir les restos préférés de Jason Biggs à El Paso, mais ça ne marche pas, car l'avion se met à tanguer, et je vais mourir en couches.
Ve kendimi dağıtmaya çalışıyorum Hemisfer dergimden geçerek Ve Jason Biggs'in hepsini kontrol ederek
J'essaie de ne pas paniquer, mais je panique, OK?
Bana şu an garip gelme. Gail, korkmamaya çalışıyorum.
- mais tout est réglé. - Quoi?
Birkaç saniye için dışarı çıktın,
Les bébés sont assez larges, mais les ouvertures d'où ils sortent sont assez petites.
Bebekler oldukça büyük, Ancak çıktıkları açıklıklar oldukça küçüktür.
Je pensais la même chose, mais c'est faux.
Bunu düşünürdüm, ama öyle değil.
J'ai un cadeau pour toi ici, mais c'est seulement pour les personnes nées.
Burada senin için bir hediye aldım. Ama sadece doğan insanlar içindir.
Mais tiens cette jambe.
Ama sadece o bacağı tutmayı unutma.
J'ignore pourquoi ça m'affecte, mais c'est le cas.
Bunun bana neden geldiğini bilmiyorum, ama öyle.
Rex et moi avons fait de notre mieux, mais c'est le bébé de Sabine.
Rex ve ben elimizden gelenin en iyisini yaptık fakat bu gerçekten Sabine'in bebeği.
J'aimerai vous aider, mais nous n'avons pas les ressources.
Size yardım etmeyi isterdim fakat elimizde yeterli kaynak yok.
J'apprécie ta loyauté envers tes amis, Sabine, mais cette mission est impossible.
Arkadaşlarına duyduğun sadakate müteşekkirim Sabine fakat bu görev imkânsız.
Mais nous sommes libres.
Fakat işte buradayız.
On doit se protéger, mais tu peux prendre des vaisseaux et des guerriers volontaires.
Kendimizi savunmasız bırakamayız fakat birkaç gemi ve gitmek isteyen savaşçıları alabilirsin.
Mais je peux.
Fakat ben görebilirim.
Mais je ne peux pas venir avec vous.
Git. Fakat ben seninle gelemem.
Je comprends que tu te sentes abattu, mais j'ai appris à voir les choses différemment.
- Fakat Kanan, her şeyimizi kaybettik. Yenilmiş hissetmeni anlıyorum fakat ben olaylara farklı bakmayı öğrendim.
Mais c'est à nous de faire en sorte qu'il arrive.
Fakat bunu gerçekleştirmek bize kalmış.
Mais on s'est déjà mis d'accord sur les spécifications.
Ama biz üzerinde anlaştığımız spekleri yaptık bile.
C'est gentil de nous remercier, mais c'est votre réussite.
Bize pay çıkarmanız çok nazikçe ama bu sizin başarınız.
Mais le film vient de devenir intéressant.
Ama film bir anda daha güzel oldu.
Monsieur, désolé mais je ne comprends pas.
Efendim kusura bakmayın ama anlamıyorum.
Mais surtout où?
Tabii ayrıca nereye?
Merci, mais le truc c'est que je serai absente quelques mois et je ne sais pas ce que va en penser Sheldon.
Teşekkürler ama sorun şu ki birkaç aylığına burada olmayacağım. Sheldon bu konuda ne düşünür bilmiyorum.
Elle pourrait disparaître, mais certainement pas nettoyer quoi que ce soit.
Ortadan kaybolabilir ama kesinlikle hiçbir şey temizlemez.
Je suis heureux, mais c'est pas comme si j'y étais pour beaucoup.
O konuda mutluyum ama ben fazla bir şey yapmadım ki.
Non, j'ai poussé et poussé mais en vain.
Yok, oturdum ve oturdum ama bir faydası olmadı.
C'est gentil, mais... tu te débrouillais très bien tout seul.
Çok tatlısın ama tek başına gayet iyi yaşarsın.
Je le croyais aussi, mais j'ai réalisé que je suis complètement dépendant de toi.
Onu da düşündüm. Ama tamamen sana bağımlı olduğumun farkına vardım.
Merci, mais ça va aller.
Teşekkür ederim. Bana bir şey olmaz.
Oui. J'ai peut-être perdu mon système de guidage et ma copine, mais j'ai toujours mon côlon, plein des repas d'hier pour me tenir compagnie.
Evet, yönlendirme sistemimi ve kız arkadaşımı kaybetmiş olabilirim.
Je sais, mais si Sheldon...
- Biliyorum ama ya Sheldon... - Tamam, beni dinle.
Oui, mais vous me manquez, les gars.
Heyecanlıyım ama sizi özleyeceğim.
Non, mais cette liste semblait un peu mince.
Hayır, ama liste kabarık görünsün istedim.
Je ne sais pas si tu te rends compte, mais chaque fois que tu es entre deux projets tu as tendance à manquer d'assurance.
Bunun farkında mısın bilmiyorum ama ne zaman projeler arasında olsan biraz güvensiz oluyorsun.
J'aime quand tu es affectueux, mais là ce n'est pas très sain.
Sevgi göstermene bayılıyorum ama bu sevgi iyi bir yerden gelmiyor.
Excuse-moi, mais t'as fait quoi quand la FDA a arrêté ton projet, alors que tu travaillais sur ce médicament anti-allergie depuis 2 ans?
Kusura bakma ama üzerine iki yıl çalıştığın alerji ilacı projesi denetleme kurumunca iptal edildiğinde ne yaptın?
Non, mais toi oui, donc je t'ai pris ceci comme cadeau.
Hayır, ama sen gidiyorsun. Bunu sana hediye olarak aldım.
J'ai pas hâte, mais c'est une superbe opportunité et tu dois la prendre.
Gideceğin günü iple çekmiyorum ama bu müthiş bir fırsat ve değerlendirmen gerek.
Je sais que c'est pas ton anniversaire, mais si tu es intéressée..
Bugün doğum günün olmadığını biliyorum ama istersen...