Translate.vc / Français → Turc / Menace
Menace traduction Turc
12,179 traduction parallèle
La menace demeure tant qu'existe le libre arbitre.
Özgür irade var olduğu sürece tehdit de artacaktır.
Nous avons des raisons de croire qu'il y a une menace imminente sur cet endroit.
Bu bölgenin tehlike altında olduğuna inanmak için nedenlerimiz var.
- Je ne menace pas des gens de mort.
- Ben kimseyi ölümle tehdit etmem.
Alors qu'on nous menace, il faut faire une attaque incisive pour rester la plus grande nation au monde.
Ciddi tehdit altındaki zamanlarda saldırgan bir tavır takınabilirsiniz, Eğer Amerika Dünya'daki en büyük ulus olma, ödülüne bağlı kalırsa...
Sarah constituait une menace, tu n'es qu'un détail gênant et une balle t'attend en ce moment même.
Sarah bir tehditti. Sense sadece bir pürüzsün. Ve şu an sana doğru gelen bir mermi var.
Qui menace la Maison de Té?
Te Hanesini kim tehdit ediyor?
Elle pourrait représenter une menace encore plus grande.
Kız daha büyük bir tehdit bile olabilir.
Tu n'es pas un tueur, ni une menace.
Sen katil, tehdit değilsin.
"La question nous brûle donc les lèvres : " si Superman était conscient de la menace et n'a rien fait, "était-il complice du drame au Capitole?"
"Bizim merak ettiğimiz Superman'in tehdidin farkında olduğu halde bir şey yapıp yapmadığı ve başkentteki trajedide suç ortağı olup olmadığı."
Attendez qu'un connard vous menace.
Biri size ışık tutana kadar bekleyin!
Mais la menace de Shere Khan ne pouvait être ignorée.
Ancak Shere Khan'ın tehdidi göz ardı edilemezdi.
Il me menace du pire châtiment, me renvoyer dans le Connecticut.
Akla gelebilecek en ağır cezaları verdi, Beni Connecticut'a geri gönderiyor.
Il dit avoir à faire là-bas et menace de s'y installer si notre amitié ne cesse pas.
Dediğine göre Hartford'ta çok önemli işleri varmış. Eğer irtibatımızı tamemen kesmezsek oraya tamamen yerleşmekle tehdit ediyor.
Bras de fer entre syndicats et sociaux-démocrates, un dirigeant syndical menace d'interrompre les négociations...
Sendikalar ve Sosyal Demokratlar arasındaki ilişki yüzünden sendika lideri, işbirliği yapmaktan vazgeçmekle tehdit etti.
- Oui, mais la menace est réelle.
- Evet ama gerçek bir tehdit var.
- La menace est réelle, monsieur McKinney?
- Gerçek mi bu Bay McKinney?
Triple menace.
Üçlü tehdit.
La Confédération Internationale menace d'envoyer une délégation.
Uluslararası Konfederasyon, delege göndermekle tehdit ediyor.
Il ne menace plus votre monopole sur la piété.
Artık senin dindarlık tekelin için tehdit oluşturmuyor.
Il est toujours une menace.
Ama yine de bir tehdit sayın vali.
La menace.
Asıl tehdit bu.
La menace vient de partout.
Asıl tehdit, birçok başı olan bir canavar.
Ceci est une menace pour eux.
Bu olay, gözlerini korkutuyor.
Détectez-vous une menace imminente?
Muhtemel bir tehdit tespit ettin mi Graves?
Une menace vient du ciel.
Bak, gökyüzünde bir şey var.
Crois-tu vraiment que Crain laisse les personnes qu'il menace de chantage en vie?
Crain'in şantaj yaptığı insanları yaşattığına gerçekten inanıyor musun?
Il menace de me faire arrêter si on vient.
- Oraya gidersek beni tutuklatacakmış.
Même avec la récente menace de fornication de nos parents comme de vieux lapins ridés.
Hatta ebeveynlerimizin kırışık tavşanlar gibi zina yaptığını düşünmemizden önce.
Vu la menace pour la vie des otages, le gouvernement a décidé de céder et de faciliter leur sortie du pays.
Rehinelerin hayatı tehlike içinde olduğu için hükümet rehinecilerin taleplerini kabul etmeye ve onları yurt dışına çıkarmaya karar verdi.
C'est une menace?
- Bu bir tehdit mi?
En détruisant Marius, on détruit ce qui la menace le plus.
Marius'u yok edersek, kızını tehdit eden en büyük tehlikede yok olur.
Le terrorisme est une menace à mi-temps.
Terörizm kısa vadeli bir tehdit.
Est-ce une menace?
Tehdit mi bu?
L'Alabama et le Mississippi partent, et Sanders menace de les suivre.
Alabama ve Mississippi çıkıyor ve Sanders takip edebilir.
La Chine a menacé de détruire leur vaisseau.
Çin, Kovan'larını yok etmekle tehdit etti.
Il lui a pris son permis de conduire et a menacé de s'en prendre à sa famille si elle nous parlait.
Biraz sarsılmış. Fail, kızın ehliyetini almış eğer bizimle konuşursa diye de ailesini tehdit etmiş.
On n'oublie pas un homme qui vous a menacé avec un poignard.
Boğazına bıçak dayayan adamı asla unutamazsın. Öldürürüm onu!
Je te le dirai quand je me sentirai menacé.
Endişelendiğimde haber veririm.
Et là, tu te sens menacé?
Şimdi endişelendin mi?
Être menacé de mort, c'est déconseillé.
Seni öldürmeye çalışan adamlar da sana iyi gelmez.
- La menace est réelle.
- Tehdit gerçek.
PERTURBATIONS MAGIQUES NOTRE SECRET MENACÉ
SİHİRSEL KARIŞIKLIKLAR BÜYÜCÜLERİN GİZLİLİĞİNİ TEHLİKEYE ATIYOR
Le Vice-Président a encore trois jours de vacances et a menacé de faire usage de la force s'il entend ma voix avant cette date.
Başkan Yardımcısı'nın tatili 3 gün daha sürecek ve o günden önce sesimi duyacak olursa hatırı sayılır derecede şiddete başvuracağını imâ etti.
Il est venu ici avec la garce et il m'a menacé.
O orospuyla geldi ve beni tehdit etti.
Et que lorsque son père l'a menacé dans l'avion... de recommencer avant son départ pour l'université, quelque chose en Michael a dit non.
Ve babası onu üniversiteye gitmeden önce uçakta onu tehdit ettiği zaman Michael'a bir şey, Olmadığını söyledi.
Ils ont menacé de prendre Anna.
Ve Anna'yla tehdit ettiler.
Le député qui a changé d'avis s'est senti floué. Il a menacé de parler.
Fikri değiştiren bazı üyeler kandırıldıklarını ve hissettiler ve konuşmakla tehdit ettiler.
Tu lui as brisé le cœur. Elle a menacé de se suicider.
Kalbini kırdın, o da intihar etmekle tehdit etti.
Il a menacé de me virer.
Önce tehditlerle başladı. İşimi kaybedeceğimi ima etti.
( TS / / SI / / REL ) menace de sécurité potentielle toutes les menaces contre le Président depuis le 3 février. Et un profil de tous les auteurs. Rechercher :
Ve her tehdit eden kişilerin bir profili.
Ne me menace plus jamais.
Beni bir daha asla tehdit etme.