Translate.vc / Français → Turc / Metres
Metres traduction Turc
405 traduction parallèle
Vous deviez conspirer pour devenir la maîtresse, voler tout ce qui était à moi, même l'affection de mes enfants.
Çocuklarımın sevgiside dahil benim olan herşeyi çalan bir metres oldun.
Tu veux la couche encore chaude de la veuve?
Dulun hala sıcak olan yatağıdır senin düşüncelerinde yer tutan onu kendine metres yapmak istiyorsun...
Son crâne peut mesurer plus de deux metres, mais son cerveau es plus petit que celui d'un chat.
Kafatası iki metreye kadar büyüyebilir, ama beyni küçüktür, bir kedi kadar.
J'ai deux maîtresses dont j'ai eu deux enfants. J'ai un troisième enfant dont la mère est décédée.
İki metres, onların iki çocuğu... ve ölmüş olan bir metresten de bir oğul...
Ce serait mieux si nous en avions 90 metres carres.
100 m ²'lik bir levha taşıyor olsak daha iyi olur.
Ils campent a 800 metres d'ici.
Bir kilometre kadar ötede kamp kurmuşlar.
On peut s'en approcher a 200 metres.
Onlara 200 metre kadar yaklaşabiliriz.
Moi, je prendrai une maîtresse.
Ben napıcam biliyor musun? Kendime güzel bir metres tutucam!
La manucure est en faveur de l'hypothèse maîtresse, mais le coiffeur est contre.
Manikürcü kız metres kuramını destekliyor... ama kuaför karşı çıkıyor.
- Deux ou trois metres.
- 1.5, belki 3 metre.
Trois metres! Couvert de bandages!
Üç metre boyundaydı, sargı beziyle sarılmış!
- A quatre metres?
- 4 metreden mi?
- A quatre metres.
- Dört metreden.
- Trois metres de haut!
Üç metre boyunda...
J'ai eu un pere qui etait grand, dans les deux metres.
Bir zamanlar bir babam vardı. Uzun boyluydu, 2 metre kadar.
C'est un grand garçon, assez pour avoir une actrice comme maîtresse.
O harika oğlun metres olarak bir aktristi seçmiş işte.
Les rôles sont inversés! Dois-je cuisiner pour une maîtresse?
Bugün ölecek olsam bile bir metres için yemek yapmam.
Qu'il prenne donc une série de maîtresses.
Eğer yapmazsa, onun suratını dağıtırım. Bir metres bulmalı veya iki, üç, dört tane.
Je cherche quelqu'un à aimer. Vous plaisantez?
Bir metres arıyorum.
Vive le concubinage! Comme ça on ne la licencie pas.
Evlenip kendine baktıramadıysa metres olması daha iyi, değil mi?
J'aurais dû en faire ma maîtresse il y a des années.
Aslında onu yıllar önce metres yapmalıydım.
Vingt metres plongent.
20 metreye dalın! 20 metreye dalın!
En fait, quand ma mère est morte, je suis devenue la maîtresse du... du Consul.
Gerçeği şu ki, annem öldüğünde konsoloslukta metres oldum... ev sahibesi anlamında.
La femme entretenue?
Metres? Kapatma?
et se complaire dans son rôle de nouvelle concubine.
Kendini sergilemekten gurur duyuyordu, bir metres olmaktan mutluydu.
C'est tout? Je ne serai que ta maîtresse?
Sadece bir metres olacağım yani.
Je ne serai pas surprise si demain j'apprends que votre mari fréquente en secret une femme légère, non.
Kocanın bir metres tuttuğunu duysam eğer, hiç şaşırmam.
Il a une maîtresse.
Metres tutmuş.
De 3 metres de profondeur. Sur 15 metres, et on est libres.
3 metre derine, 15 metre dışarıya ve duvarın öbür tarafında özgürüz.
Maîtresse, amie et mère en même temps?
Aynı kişi hem metres hem arkadaş hem de anne mi?
"Maîtresse, concubine, fille de joie." Non, rien à voir.
"Metres, kapatma, fille de joie." Bunlar değiliz.
Elle a un peu trop forcé.
Metres, yeğenime yardım edecekti.
C'est plus un tueur de veuves, c'est un tueur de courtisanes.
Dul avcısından çok metres avcısı.
Allez, tu ne vas pas t'arreter comme ça tous les cinq cents metres, feignasse!
Her 500 metrede bir duramazsın, tembel herif!
Vraisemblablement, après avoir épousé Marguerite, il vous faudra une villa sur la côte, une voiture de luxe, et deux maîtresses.
Marguerite ile evlendiğinde, muhtemelen, Riviera'da bir yer, hızlı bir araba bir kaç metres isteyeceksin.
- Non, j'ai juste ce vieux manoir, une vieille Bentley qui s'essouffle, et seulement une maîtresse.
- Hayır, korkarım yalnızca bu sönük konak Wiltshire'daki en yavaş Bentley ve sadece bir metres.
A QUELQUES CENTAINES DE METRES TOUT AU PLUS.
Şu anda, buraya birkaç yüz metreden daha uzak değildirler.
LES RUSSES SONT A MOINS DE 300 METRES.
Ruslar, buradan en fazla 300 metre uzaktalar.
Si je ne te suffis pas au lit, prends une maîtresse plus inventive et plus excitante. Je fais ce que je peux, moi.
Eğer benim performansımdan hoşlanmıyorsan kendine cinsel bakımdan daha heyecanlı bir metres bul.
Une maîtresse ne peut servir deux maîtres.
Bir metres iki efendiye hizmet edemez.
Puis servante, artiste, entraîneuse, concubine,
Sonrasında da, iyice battım garson, metres, fahişe oldum.
Je veux être une cover-girl, pas une esclave.
Fotomodel olmak istiyorum metres veya köle değil.
Cette grue coûte cher.
- Metres dediğin para yer.
C'est une zone enneigée, à plus de 2500 métres d'altitude.
Grey Rock Geçidi yıl boyunca karla kaplıdır ki orası deniz seviyesinin 9000 feet üstündedir.
Neuf métres de tissu.
Dokuz metre bez.
Je la connais, elle n'est pas facile, prenez-en donc 12 métres.
Şey, eğer onu tanıyorsam, sıkıntıya neden olacaktır, 12 metre alsan iyi olur.
Deux mètres de profondeur, et une dénivellation de 1 8 métres.
İki metre derinlik, Aşağıya altı metre.
En verre, d'à peu prés deux métres.
2 buçuk metre uzunluğunda bir cam şişeydi.
L ´ hôtel est á 300 métres, á votre gauche.
Yolun hemen 300 metre aşağısında, sol kolda.
Encore quelques metres.
Bir adım mesafe kaldı.
Elle revient dans 4 heures, et elle peut tuer un homme à 10 métres d'un seul coup de langue.
4 saat sonra dönecek... ve adamı 10 adım mesafeden... tek dil vuruşuyla öldürebilir.