Translate.vc / Français → Turc / Motivé
Motivé traduction Turc
1,676 traduction parallèle
Je suis revenu du Mexique motivé, prêt à bosser. Corrige-moi si je me trompe, mais tu m'as dit que je ne pouvais pas.
Meksika'dan motive olmuş bir şekilde çalışmaya hazır olarak döndüm ama yanılıyorsam beni düzelt ama bana çalışamayacağımı söyledin.
Personne motivée.
Motive olmuş adaylar.
Je suis censée croire que cela n'est motivé que par votre intérêt pour la patiente, et non par un profit personnel?
Bunu, kendi şahsi başarın için değil de sadece hastana olan merhametinden dolayı yaptığına mı inanmalıyım?
Toutefois, son combat pour Diego n'a pas seulement été motivé par l'amour mais aussi par une dévotion rare.
Bununla birlikte, Claudia'nın Diego için olan savaşının, sadece aşk yüzünden değil, aynı zamanda alışılmadık bir inançtan olduğunu da fark ettim.
Mon livre soutient l'hypothèse qu'il n'existe pas de meurtre motivé par des raisons intellectuelles.
Kitabımda, gerçek hayatta işlenen seri cinayetlerin mantıksal dizilerle uyuşmadığı teorisini öne sürdüm.
Très motivé.
Şu an acayip motive oldum.
- Je suis motivé par mon devoir.
- Görevime göre hareket ediyorum.
Pourquoi t'es si motivé?
Bir saniye, neden bunu bu kadar çok istiyorsun?
T'es motivé...
Ne kadar da ilgilisin.
Tu dois rester motivé.
Seni motive etmek istiyorum.
À votre avis, que devient un tueur d'élite surentraîné et motivé qui a une prise de conscience?
Soru şu : iyi eğitilmiş, yüksek motivasyonlu bir katil vicdan sahibi oluverirse ne olur?
Vous n'avez pas été correctement motivée.
Doğru düzgün motive olduğunu sanmıyorum.
On n'a qu'à l'écouter pour se sentir motivé, inspiré.
Tek yapmanız gereken şey dinlemek ve artık motivesinizdir, ilham dolusunuzdur...
Vous êtes prêt et motivé.
Artık oraya girmeye hazırsın, cesaretini topladın.
Étonnamment, il y a une grande différence entre un Michael motivé et un Michael démotivé.
Ve şaşırtıcı bir şekilde,... çalışan Michael'la, çalışmayan Michael arasında çok büyük fark varmış.
AÉROPORT DE HOUSTON 1997 Je me rendais à L.A. pour aider mon ami, un choix motivé par l'argent qui allait être à l'origine d'une réaction en chaîne inimaginable.
Neyse, arkadaşıma yardım etmek için Los Angeles'a doğru yola çıktım parasal sebeplerden aldığım bir karardı şu aklıma bile gelmeyecek olaylar silsilesinin başıma gelmesine neden olan.
Depuis quand les profs savent motiver leurs élèves?
Öğretmenler, öğrencilerini ne zamandan beri motive etmeyi biliyorlarmış?
C'est le contrôle qui vous motive. Et contrôler des femmes vous rapproche du fait que vous voudriez contrôler ce qui va vous arriver.
Seni cezbeden kontrol duygusu ve kadınları kontrol etmek sana olanları kontrol etmene en yakın olan şey.
- T'as résolu mes problèmes d'attention.
Uzaklaşma zamanı. Ama bu işe yoğunlaştım kardeşim, sen beni motive ettin.
Pour obliger les patients à nous payer.
hastaları arayıp, ödeme yapmaya motive edecek birisine.
Une véritable extase.
Motive edici oluyor.
Comment changer ce comportement de groupe aberrant, qui ne motive aucune compassion pour les millions de mort en Irak et en Afghanistan, afin que la corporatocratie puisse contrôler les ressources énergétiques et la production d'opium pour les profits de Wall Street.
Sırf Corporatocracy enerji ve afyon üretimini yönetebilsin ve Wall Street'in kar elde edebilsin diye Irak ve Afganistan'da katledilen milyonlara duyarsız kalabilen bu sapkın tutumu nasıl durdurabiliriz?
La perspective fondamentale comme mis en avant par les premiers économistes du marché libre, comme Adam Smith, est que le nombrilisme et la compétition tend vers la prospérité sociale, car la compétition crée un stimulant, qui motive les gens à persévérer.
Adam Smith gibi ilk dönem serbest piyasa ekonomistlerinin temel bakış açısı ; çıkarlarını koruma ve rekabet, insanı çalışmak için teşvik eder ve sosyal refahın oluşmasını sağlar.
Donc maintenant, vous n'aurez plus de prix dessus, quelle sera la motivation des gens?
Varsayalım fiyat etiketleri olmasın. İnsanları ne motive edecek?
Le fric te motive peut-être, mais pas moi, d'accord?
Bak, sene paraya tapıyor olabilirsin ama ben değil, tamam mı?
Et si l'ennemi peut abattre nos dieux alors ce n'est... pas une trés bonne motivation pour nos "équipes au sol" dans les tranchées, non?
Ve düşmanımız Tanrı'yı öldürebiliyorsa bu durum, siperlerdeki zavallı tarla işçilerimiz için pek motive edici değildir, değil mi?
armes, communication, démolition, renseignements et politique, pour qu'ils comprennent l'esprit de l'opération.
Aynı zamanda operasyona motive olmaları için politik olarak da eğiteceğiz.
Ce n'est pas ce qui me motive, mais ça n'aide en rien.
Tabii çocuğu bu yüzden istiyor değiliz ama bu işi kolaylaştırmıyor.
Voilà où on a puisé notre énergie.
Bizi motive eden bu oldu.
C'est ce qui nous motive et c'est pour ça que nous agissons.
İnandığımız ve yaptığımız şey bu.
Qu'est-ce qui les motive?
Onları motive eden şey nedir?
Mais j'ai décidé de faire face, de motiver mon personnel à se dépasser, et d'être encore plus présent.
Ama sineye çekeyim dedim, çalışanlarımı motive edecektim böylece daha çok kişiyi dahil edecektim çalışmaya.
La vengeance vous motive donc.
İntikam duygusuyla hareket etmediğini söylemiştin.
Je motive les gens pour qu'ils fassent de grandes choses!
Ben insanları müthiş şeyler yapmaya teşvik ederim!
On se motive, allez.
Yüzün gülsün biraz... Hadi gidelim.
Je ne veux pas accuser le père de Vance d'avoir une responsabilité dans ces morts. Mais j'ai l'impression qu'il y a un lien. C'est vraiment bizarre, la façon dont il traite son fils.
Vance'in babasını bu ölümler ile alakalı suçlamak istemiyorum ama ben, bence arada garip bir şekilde bağlantı var çünkü oğlunu motive şekli biraz acayip.
- Contrairement aux apparences, c'est l'argent qui me motive. - Honoraires?
- Ücret mi?
On a fait toute une ligne de cartes similaires avec mon chat Cornichon.
İnsanları motive edecek fotoğraflı kartlar hazırladık. Fotoğraflarda kedim Turşu var.
"Vas-y", "Tu peux le faire"?
- "Haydi bastır" ve "Yapabilirsin"... insanı motive falan etmiyor.
Je la suspends au-dessus de la table pour me motiver un peu.
Beni motive etmesi için elbiseyi yemek masasının üstüne astım.
La peur est un grand stimulant.
Korku, motive edici harika bir etkendir.
Motivés.
Onları motive etmek gerek.
Comment encouragez-vous votre équipe à se dépasser?
Takımını nasıl motive ediyorsun?
Comment s'inspirer de la grandeur, quand il n'y a pas d'autre choix?
Mükemmelin daha azı işe yaramayacaksa mükemmellik için nasıl motive oluruz?
Comment inspirer ceux qui nous entourent?
Çevremizdeki herkesi nasıl motive ederiz?
C'est exactement ce dont avait besoin l'équipe.
Bu takim için gerekli olan tek sey biraz motive.
Parle-lui normalement, motive-le, fais des plaisanteries.
Normal bir şekilde konuşun, motive edin, şakalaşın.
La prochaine fois qu'un tueur en série t'appelle, en personne, tu peux prendre tes petits pompons et rassembler les troupes pour ne jamais dire "mourir".
Bir dahaki sefer bir seri katil şahsen seni çağırırsa, küçük ponponlarını alıp, çalışanlarını pes etmemeye motive edebilirsin. Ben yokum.
C'est ton boulot, de motiver les gens?
Motive edici şeyler falan?
Depuis les beaux jours de la Beatlemania et des vedettes des années 70, sans oublier les Boy Bands ultra-chorégraphiés des années 90, là où il y a des idoles, il y a aussi des fanatiques.
Beatle-manya'nın ilk günlerinden 1970'lerdeki bir gecelik hislere 1990'ların koreografili, erkeklerden oluşan gruplarına. Gençlik idolleri olduğundan beri gençlik idolü fanatikleri de vardı. Fanatik - mantıksız bir heyecanla motive olan kişi
- Il se motive.
- Bu onun cesaretlenme konuşması.