Translate.vc / Français → Turc / Mouton
Mouton traduction Turc
1,164 traduction parallèle
4 691 panses de mouton farcies irradiées.
4,691 ışınlanmış bulgur.
- C'était du mouton au curry, monsieur.
Köri soslu kuzu etiydi bayım.
C'est seulement lorsque nous sommes entrés dans la maison de l'entraîneur que la signification du mouton au curry m'a sauté au yeux.
Ancak antrenörün evine girdiğimde körili koyun etinin muazzam önemini kavrayabildim.
- Tu trouveras peut-etre un mouton.
- Belki başka bir koyun bulursun.
Jésus cavale partout, histoire de jouer à saute-mouton.
İsa, hemen sıvışıp, koyunlardan birine kendisini sırtında taşıttırmaya çalıştı!
Tu dois porter le mouton sur un tour, puis le jeter dans le cercle.
Koyunla bir tur attıktan sonra onu çemberin içine atarsın. Niçin?
- Ni un mouton!
- Ya da tahta çocuk. - Ya da kuzu.
Tu envoies un mouton à l'abattoir, il ressort chef de troupeau!
Lanet olsun Dick! Boğazlamak için koyun gönderiyorlar ve o koyun kralı oluyor.
Les copains et moi, on a cavalé à la caserne de Cambridge et on a joué à saute-mouton en faisant la queue!
Cambridge Askerealma Dairesi'ne giderken önce birdirbir, sonra da, kuyruktayken dokuz kuka oynamıştık.
Un homme vient ici en veste de mouton blanche...
Birisini soracaktık. Beyaz kısa bir palto giyer.
Alors, voilà Mitchel, tu viens juste de bouffer une couille de mouton.
Haydi, tamam. Şimdi, Mitchel, koyun taşağı yemiş oldun!
Si je pouvais conquérir une dame à saute-mouton... ou en bondissant en selle avec mon armure sur le dos... j'aurais vite fait de gagner une femme.
Kate, bu beyhude olur ; aşkım için yuruklaşmam... veya ilgisini çekmek için atımla zıplamam gerekse... kasap gibi güreşir, maymun gibi... atımı üstünde kalır, hiç düşmezdim.
- Le bleu ou le mouton?
- Mavi mi yoksa kuzulu olan mı?
- Le mouton?
- Kuzulu olan?
- Mouton, vieux croûton!
- Kuzulu olan olmasın, çok parlak!
D'accord, j'étais votre indicateur. Mais je ne serai jamais un mouton.
Aslında,... muhbirlik yapmış olabilirim,... ancak polislere hiçbir zaman bilgi vermedim.
Non, je ne suis pas un mouton mais je vais aller à Coulterville à un cocktail.
Hayır, onlara katılmaya niyetim yok. Ama Coulterville'e gidip içmeyi düşünüyorum.
Tu joues à saute-mouton?
Kurbağa taklidi mi yapıyorsun?
- Un mouton.
- Bir koyun?
Voici Maiga. Il a ton mouton.
Maiga geliyor, senin koyunla.
Regarde-toi. Ça fait 12 ans que t'es là et on te donne du mouton froid.
12 yıldır buradasın tek elde edebildiğin kurutulmuş et.
Quand on me propose du mouton, je refuse catégoriquement.
Hala "Biraz koyun eti ister misiniz?" Diye sorduklarında, hemen reddediyorum!
J'ai été mouton, crapaud.
Koyun oldum, dalkavuk oldum....
Je suis habillée comme un mouton.
Kendimi bunun içinde koyun gibi hissediyorum.
C'est du Château Mouton Rothschild, 79.
1979 Château Mouton Rothschild'dir.
- On t'attend depuis longtemps. Tu manges encore du mouton?
Çok et yiyorsunuz, size yemek zor yetişiyor!
Demande au cuisinier de garder la tête du mouton.
Şef Dao'ya söyle, eti keserken kafasını tutsun!
Non, c'est du "kebab de mouton"
Hayır, o "Kuzu Kebap"
- Ce Mouton 1945.
- Mouton'45.
Ça donne quoi, un mouton?
Hem bu koyundan ne alacağız biz?
Je suis sérieux. Du mouton, ducon.
Ben ciddiyim, ne çıkar bu hayvandan?
C'est du mouton, ça.
Nasıl yani? Nasıl mı? Bu koyun eti.
Regardez : du mouton extra!
En leziz koyun eti.
Vise ça : du vrai mouton anglais.
Şuna bir bak, bir parça lezzet bak şuna, gerçek İngiliz koyunu.
Du vrai mouton anglais.
Bir bakın. Nefis bir koyun budu.
On a chopé un mouton.
Bir koyun yakaladık.
Une fois, un mouton à cinq pattes.
Beş bacaklı bir koyun bile görmüştüm.
C'est une langue de mouton.
Bu bir koyun dili.
Apportez une bouteille de Mouton Rothschild 1928 à cette table.
Şu masaya bir Mouton Rothschild 1 928 yollayın.
Oui, je voudrais un verre de Mouton...
Lütfen bana bir kadeh Mouton...
Une vache, un mouton, un cochon?
İnek mi? Koyun mu?
Que dis-tu d'un Mouton Cadet?
Mouton Cadet almaya ne dersin?
Mouton de Panurge!
Enayiler!
Pas autant qu'un mouton. Mais les cochons sont vraiment bêtes.
Koyunlar kadar değil ama bu domuzlar da bayağı salaktır.
On naît mouton pour souffrir.
Zannedersem koyunlar bu dünyaya işkence çekmeye gelmişler.
- Quoi? Miss Mary a grignoté un ou deux pieds de mouton...
Şey, bir hindi kapama, marmelatlı inek, ve, 1200 çukulata vardı.
As-tu volé un mouton à la ferme d'Ho Tor-niu?
Cho Yi Hang!
Il a volé mon mouton et et il m'a frappé au visage.
Suçunu kabul ediyor musun?
Et nous le sommes même pas avec un petit mouton!
Bize daima yardımsever olmamızı söylerdiniz
Pas du mouton.
Koyun değildi.
Regardez-moi ce gigot de mouton.
Şu koyun buduna bir bak. Nefis bir but.