Translate.vc / Français → Turc / Nm
Nm traduction Turc
10,583 traduction parallèle
Tu es, par la présente, démis de tes fonctions.
Şu anda rütben alınmıştır.
Mais il a déménagé.
- Ama sonra taşınmış.
C'est une image d'une caméra de sécurité.
MOBESE'den alınmış bir ekran görüntüsü bu.
Mettez fin à nos vies de pécheurs, et apportez-nous le repos éternel par le sang purificateur de Votre fils, notre Seigneur et unique Sauveur, Jésus Christ.
Günahlı günlerimiz geride kalsın. Ve bizlere sonsuz huzuru bahşet. Oğlun, efendimiz ve yegane kurtarıcımız İsa Mesih'in arınmış kanıyla.
Qu'est-ce qui a été volé?
Ne çalınmış?
Tu dois en prendre soin comme si c'était ton vrai bébé.
Buna kendi öz evladınmış gibi bakmalısın.
Quand tu es au poste, prends-en soin comme si c'était vraiment le tien.
Merkezdeyken sanki senin öz evladınmış gibi ona bak.
Des preuves que ce poisson que j'ai autopsié a été transporté et, d'une manière ou d'une autre, contenu dans ce lac.
Buraya taşınmış otopsisini yaptığım balığın bu göle nasıl geldiğine dair kanıt.
On a trouvé ce reçu pour de la coumadine.
Kan sulandırıcı için alınmış bu fişi bulduk.
J'ai été engagé par l'université pour reprendre en main la ferme, faire le ménage dans le fonctionnement, et je faisais ma tournée.
Üniversite tarafından ceset çiftliğini düzenlemek için, işe alınmıştım ve kendi nöbetimdeydim.
C'est une femme qui livrait l'eau à la ferme des corps.
Ceset çiftliğine dağıtım yapan kadınmış.
Et pourtant, rie n n'a été volé.
Şimdilik çalınmış birşey yok.
- Je crois que 13 tableaux ont été volés.
- Sanırım 13 tablo çalınmıştı.
Si Susie a été transportée, ça signifie probablement que toute la scène a été mise en scène.
Eğer Susie dairesine taşınmışsa, muhtemelen bütün suç mahali kurgudur.
- Susie a bel et bien été déplacée.
- Susie kesinlikle taşınmış.
Elle était peut-être visée.
Belki hedef alınmıştır.
Et il n'y a pas de traînées, donc elle a été portée jusqu'ici mais pas dans la cage.
Ve uyuşturucu izi de yok, yani buraya taşınmış, ama kafesin içinde değil.
Donc, elle a été droguée, mise dans la cage.
Yani, ilaç verilmiş, ve kafese geri taşınmış.
Les empreintes sur le coupe-papier sont à Daniel.
Mektup açacağındaki izler Daniel'ınmış.
Le docteur a déménagé son cabinet il y a 4 mois.
Bu doktor dört ay önce taşınmış.
Les blessures ont des bords usés qui peuvent avoir été causées par quelque chose de lourd ou par des coups donnés avec une énorme force.
Yaraların kenarları aşınmış, ki bu yoğun bir şey ya da darbeyle yapılan... muazzam bir basınca neden olmuş olabilir.
Le diamant a été volé, et les Sororos ont suivi les étapes légales et appropriées pour sécuriser son retour.
Elmas çalınmıştı ve Sororo onun yasal... ve uygun, güvenli bir şekilde geri dönmesi için yasal adımlar attı.
Le Darkness a été trouvé par un bûcheron, Quelqu'un qui a déjà volé sur nos terrains.
Karanlık, zaten bizim topraklarımızdan, bir ağaç kesicisi tarafından çalınmıştı.
Son permis de conduire indique qu'il a déménagé à Boston il y a deux ans.
Motorlu araç kayıtlarına göre Boston'a iki yıl önce taşınmış.
Donc on a un autre sans abris mort dont l'identité a été volée.
Yani kimliği çalınmış olan ölü bir evsiz daha var elimizde.
- Ce livre a été volé?
- Bu kitap mı çalınmış?
Votre âme a été volé par le Cavalier de l'apocalypse.
Ruhun Mahşerin Dört Atlısından biri tarafından alınmıştı.
Si votre bureau passait autant de temps à travailler dans les limites de la loi, il y aurait moins de criminels dehors.
Oturun Bayan Pine. Şimdi. Eğer kurumunuz hukuk sınırları dahilinde daha çok zaman harcamış olsaydı,... sokaklar suçlardan arınmış olurdu.
Nous volons juste ce qui a déjà été volé.
Biz de çalınmış olan bir şeyi tekrar çalacağız.
Il savait définitivement où les caméras étaient positionnées et les a évitées prudemment.
Tüm kameraların yerini kesinlikle biliyormuş ve onlardan dikkatlice kaçınmış.
Ces peintures ont été volées d'Himerman en 1972.
Bir dakika. Bu tablolar 1972'de Himerman'dan çalınmıştı.
J'imagine que ton arrestation est injuste?
İyi iniş. Sanıyorum ki, haksız yere gözaltına alınmıştın!
Je veux que tu comprennes ce qui m'a pris toute une vie à réaliser à propos de moi-même.
Umarım, kendimi farketmek için alınmış olan zamanımı öğrenirsin.
C'était à son père.
Babasınınmış.
Elle se surnomma "Niña", ce qui signifie "la petite", et elle avait un petit ami qui l'appelait ainsi. Quant à Simone, ça venait de l'actrice française Simone Signoret.
Kendine "Niña" adını taktı, yani, "küçük kız" ona "Niña" diyen bir sevgilisi vardı "Simone" da Fransız oyuncu Simone Signoret'den alınmıştı.
Assis sur le devant de la scène, face au public, il y avait Martin Luther King, Ralph Bunche de l'ONU et nombre d'autres dignitaires du monde entier.
Sahnenin önünde, dinleyicilere dönük olarak Martin Luther King BM'den Ralph Bunche ve dünyaca tanınmış başka ileri gelenler oturuyordu.
Un gars a enfreint sa probation, un autre s'est fait choper par l'immigration, et Frankie s'est fait recruté pour la tournée de Wicked.
Biri şartlı tahliyesini iptal etmiş, diğeri Göçmen Büro tarafından içeri alınmış, ve küçük Frankie'de Wicked adlı bir tur şirketinde yeni bir iş buldu.
La chaudière a surchauffé et failli brûler le bâtiment.
O kadar ısınmıştı ki neredeyse bütün binayı yakıyordu.
Il avait un tatouage que quelqu'un essayait de retirer, quelqu'un lui en voulait.
- Birinin kesmeye çalıştığı dövmesi varmış. Ya da biri ona çok kızgınmış.
Que tu étais la plus belle femme qu'il ait jamais vue.
Hayatı boyunca karşılaştığı en güzel kadınmışsın.
On l'a volé il y a deux jours à Santiago Perez à l'est de L.A.
- İki gün önce Doğu L.A.'de Santiago Perez adlı birinden çalınmış.
Vous saviez que son, heu, camion avait été volé y a deux nuits?
İki gece önce kamyoneti çalınmıştı ya.
Désolé. Je suppose que j'étais un peu occupé. A aller travailler.
Sanırım biraz meşgüldum işe gitmek, hatırladınmı?
Lucy a été désarmée par Julie Gelineau.
Lucy, Julie Gelineau tarafından görevden alınmış.
On ne va pas à la Nouvelle Athènes.
Yeni Atina'ya taşınmıyoruz.
Corps empilés, elle a déménagé, tué quelques autres jusqu'à ce qu'elle doive déménager encore.
Çok kişi öldürmüş, taşınmış tekrar taşınmak zorunda kalıncaya kadar daha çok öldürmüş.
Basé sur la taille du pelvis et la granularité grossière de cette surface auriculaire, la victime était une femme dans la trentaine.
Leğen kemiği boyutu ve bu arüküler yüzeydeki kaba taneciklenmeye bakılırsa maktul 30'lu yaşlarının başında bir kadınmış.
La decision d'amener Lange à Oahu a été prise il y a 72 heures.
Lange'ı Oahu'ya gönderme kararı 72 saat önce alınmış.
Plutôt une belle fille, celle-ci.
Güzel kadınmış.
Ça n'a pas été acheté en magasin.
Bu hazır alınmış bir şey değil.
Ça m'a été volé en premier.
- Önce benden çalınmıştı.